Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/1540 E. 2012/7416 K. 15.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/1540
KARAR NO : 2012/7416
KARAR TARİHİ : 15.05.2012

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVALIlar : Hazine – Orman Yönetimi

Taraflar arasındaki davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili 17/06/2009 tarihli dilekçesi ile; müvekkili……’ın miras bırakanı…….’ın ortaklarından olduğunu, Bursa ili, Osmangazi ilçesi, ….. köyü, ….. mevkisinde yer alan 117 nolu parsele orman idaresi tarafından asliye mahkemesinde 07.06.1968 gününde açılan kadastro tespitine itiraz davasında mahkeme tarafından 26.09.1978 gün 1968/581-1978/758 sayılı karar ile orman idaresinin talebinin red edildiğini ve kararın kesinleştiğini, 24.09.1981 tarihinde orman idaresinin yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunduğunu, 20 yıl süren yargılama safahatından sonra 27.12.2001 tarihinde mahkemenin 2001/343 -270 E/K sayılı ilamı ile orman idaresi lehine çıkan kararın kesinleştiğini, 1949 yılından beri sahipli olan bu yerde 1949 yılında inşaata başlandığını 1956 yılında inşaatın tamamlandığını ve 1956 yılında Bursa Ticaret Sicilde tescilinin tamamlandığını, Turizm Bakanlığının 26.01.1969 tarih ve 895 sayılı belgesi ile işletme belgesi alındığını, bu açılan davada orman olmayan ve daha evvel hiç orman olmamış alanların tespiti istenmiş, yine memleket haritalarının dosyaya celp edilmemiş ve orman olmayan kısmın dahi kesin hüküm var denilerek orman sayılarak davanın red edildiğini, memleket haritalarının gizlenmesi nedeniyle dosyaya celp edilmeden karar verildiğini, bu memleket haritasının taraflarınca temin edildiğini, bunun bile tek başına yargılamanın yenilenmesini gerektirdiğini, 5841 sayılı Kanunla 21.06.1987 tarih 3402 sayılı Kadastro Kanununu 12. maddesinin değiştirilerek bu Yasanın Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiğini, Yasada değişikliğin esas amacının zaten kanunda var olan 10 yıllık hak düşürücü sürenin Yargıtay tarafından uygulanmaması devlet ile vatandaşı özel hukuk ilişkisinde eşit tutmamasından kaynaklanan haksızlıkları önlemek olduğunu, bu kanun değişikliğinden önce devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazlardan olduğu iddiasıyla tapusunun iptali için açılmış taşınmazlarla ilgili bulunan davalar konusundaki belirsizlik yaşanmaması amacıyla hakkında 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmasının amaçlandığını, 12.maddenin 3. fıkrasına eklenen hükümle; tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3.kişinin bu kazanımının korunması, dava açma hakkına getirilen 10 yıllık hak düşücü süre sınırlamasının hakka yönelik olmadığı da dikkate alınarak Anayasada öngörülen eşitlik ilkesi gereğince özel mülkiyet ve kamu mülkiyeti ayrımı yapılmaksızın, gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerin yanında kamu tüzel kişiliğinin de bu sürece tabi olması, Türk Medeni Kanununda öngörülen tapuya güven ilkesi uygulanamaz hale getiren Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin Ek 1 nolu protokolünün 1. maddesine aykırılık oluşturan uygulamanın ortadan kaldırılması ve farklı yorumlar yapılmasının önüne geçilmesinin amaçlandığını, bundan dolayı özel hukuk ilişkisinde sağlıklı olmayan bir yargılama süre geçirilmiş olması, Yargıtayın yasalar önünde kamu mülkiyetini özel mülkiyetin üstünde tutan bir anlayışta davalarda taraflı içtihatlar ve genel kurul kararları oluşturması suretiyle hüküm vermesi, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bir tutum olduğunu, bundan dolayı yeni yasal değişikler ışığında yargılamanın yenilenmesi haksızlıkların önlenmesi açısından zorunlu hale geldiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 1 nolu protokolünün 1.maddesine göre “Devlet bedel ödemeden vatandaşların mülkiyet hakkını yok edemez, vatandaşların mülkiyet hakkı devletleştirme dışında iadeye tabi değildir” demek olduğunu, Bursa Kadastro Mahkemesinin vermiş olduğunu 27.12.2001 tarihli 2001/343 esas 2001/270 karar sayılı kararında memleket haritalarının ve hava fotoğraflarının dosyaya celp edilmemesi ve davalı vekiline incelettirilmemesi 5841 sayılı Yasadaki değişiklikler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 1 nolu protokol kararı ışığında Mahkemenin vermiş olduğu kararın vatandaşların kanun önünde eşit olması prensibinden hareketle Yargılamanın yenilenmesi zaruretinin doğduğunu, bundan dolayı yargılamanın yenilenmesi kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili, 14.06.2010 tarihli dilekçesi ile, kadastro tespitine itiraz ettikleri Osmangazi ilçesi, İnkaya mahallesi 117-118 ve 119 sayılı parsellerin, hali hazırda orman vasfını tamamen yitirmiş taşınmazlar olduğunu, bu taşınmazlarda 5831 sayılı Yasa kullanım kadastro işlemlerinden önce yapılan orman sınırlama çalışmalarında orman vasfını kaybetmiş olmalarına rağmen kasten tespit edilmediğini, 5831 sayılı Yasa kapsamında çalışmalar neticesinde ilgili komisyon tarafından taşınmazların ölçüldüğünü, adım atıldığını ve muhtarlık talebi üzerine TC kimlik numarası ve kimlik örneğinin ibraz edildiğini, tamamlanan kadastro çalışmaları sonucunda adımlanan ve ölçülen yerin çıkmadığını, şikayetlerine konu taşınmaza ilişkin yapılan tespit tutanağına, taşınmazın zilyedi olduklarına dair kaydedilen bilgilerin kadastro tutanağının beyanlar hanesine ve oradan da tapunun beyanlar hanesine geçirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yargılamanın yenilenmesi ve kütüğün beyanlar hanesine muhdesat şerhi verilmesi istemine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 15/05/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.