Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/15026 E. 2013/3813 K. 04.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/15026
KARAR NO : 2013/3813
KARAR TARİHİ : 04.04.2013

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan … vekili ve davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında Sücüllü Köyü 107 ada 47 parsel 4784,11 m2 yüzölçümündeki fındıklık niteliğindeki taşınmaz, … ve ortakları adlarına tesbit edilmiştir.
Davacı, Sücüllü Köyünde sınırlarının belirtiği taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyedliğine ve tarihi belirtilmeyen 527 tahrir nolu vergi kaydına dayanarak, taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili ve elatmanın önlenmesi istemiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açmıştır. Asliye hukuk mahkemesince, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmaları yapılıp taşınmaz hakkında kadastro tutanağı düzenlendiği gerekçesiyle dosya görevsizlik kararı ile kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece, dava konusu 107 ada 47 parsel sayılı taşınmazla ilgili tesbitin iptali ile dava konusu taşınmazın davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline, Botaş’ın müdahalesinin men’ine karar verilmiş, hüküm davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın tescili ve elatmanın önlenmesi istemiyle açılmış, dava sırasında arazi kadastrosu yapıldığı için dava kadastro tesbitine itiraza dönüşmüştür.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; 3402 sayılı Kanunun 26, 27, 28, 29 ve 30. maddelerinde tesbit tutanaklarının düzenlendiği tarihten önce genel hukuk mahkemelerinde davaya konu olan taşınmazlar hakkında kadastro hâkiminin ne gibi işlem yapacağı ve davayı nasıl yürüteceği konuları gösterilmiştir. Mahkemece; dava konusu taşınmazlar hakkında malik hanesi boş bırakılmak suretiyle tesbit tutanağı düzenlendiğine göre, 3402 sayılı Kanunun 27, 28 ve 29. maddeleri gereğince yargılamaya devamla, davalı … vekilinin taşınmazın orman alanı olarak belirtildiği iddiası gözetildiğinde Hazine yanında Orman Yönetiminin de davaya dahil edilip, husumet yaygınlaştırılıp taraf oluşturulduktan sonra, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince taraflarca gösterilecek delillerle birlikte lüzum görülen diğer deliller de toplanarak taşınmazın gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi gerektiği halde, Orman Yönetimi davaya dahil edilmeden, orman mühendisi dinlenmeden ve taşınmazın üzerinden geçen boru hattı ile ilgili kamulaştırma yapılıp yapılmadığı araştırılmadan, yalnızca yerel bilirkişi beyanları, arazi inceleme raporu, ziraat bilirkişi raporu ve fen bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede daha önce orman tahdidi yapılıp yapılmadığı da anlaşılamamaktadır. Mahkemece, bu hususta araştırma yapılmamıştır. Tahdit yapılmışsa; kural olarak, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak, bu sınırlandırmada 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Zira, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet ormanlarını belirlemiş olup; bu kanuna göre, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlara göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tâbi tutulmuştur. İadenin koşulları kanunda gösterilmiştir. Bu nedenle; mahkemece, öncelikle Orman Yönetimi davaya dahil edilip husumet yaygınlaştırılmalı, taşınmazın bulunduğu bölgede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, orman sınırlandırılması 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınarak yapılmış ve kesinleşmiş ise, haritası uygulanmak suretiyle; sınırlandırma, 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınmadan 3116 sayılı Kanuna göre yapılmış ve taşınmaz, tahdit sınırları dışında kalıyor ise veya orman sınırlaması kesinleşmemiş ya da sınırlandırma hiç yapılmamışsa, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ile 1980’li yıllara ait memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu yapılmış ise fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak tahdit haritası ile irtibatlı kroki ile yine taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Çekişmeli taşınmazla ilgili tüm kamulaştırma dosyaları getirilip yapılacak keşifte uygulanmalı taşınmazların kamulaştırma alanı içinde bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle; davalı … davalı … vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 04/04/2013 günü oy birliği ile karar verildi.