Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/14369 E. 2013/4441 K. 16.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/14369
KARAR NO : 2013/4441
KARAR TARİHİ : 16.04.2013

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

2005 yılında yapılan ve 30.10.2006-29.11.2006 tarihleri arasında ilân edilen kadastro sırasında Arslanlı Köyü 106 ada 80 parsel sayılı 1067.36 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, emlak kaydı, ifraz, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Mustafa oğlu … adına tesbit edilmiştir. Davacı Hazine vekili, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, çalılık, kayalık ve makilik niteliğindeki yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine ve çekişmeli parselin tesbit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 15.10.2009 gün ve 6481- 6591 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “Mahkemece aynı taşınmaz hakkında kadastro tespitine karşı açılan tüm davaların birleştirilerek görülmesi gereği gözetilmeden; açılan davaların ayrı ayrı görülüp sonuçlandırılması ve birbirleriyle çelişkili ve infazı olanaksız hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, yapılan araştırma, inceleme de karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için; aynı taşınmazla ilgili aynı mahkemenin 2006/642 Esas sayılı dava dosyasında taraf olan tüm kişilere yöntemince tebligat çıkarılıp davaya katılmaları sağlandıktan sonra mahkemenin 2006/642 Esas – 2007/413 Karar sayılı dosyasında kesinleşmiş kararın o ilâmın tarafları arasında kesin hüküm oluşturacağı; ilâma taraf olmayan Hazineyi bağlamayacağı dikkate alınarak üç kişilik ziraatçı bilirkişi ve uzman ormancı bilirkişi kurulu hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılması, çekişmeli taşınmazın öncesinde kime ait olduğu, hangi tarihten beri ve ne şekilde kullanıldığı; ifraz edildiği ana taşınmazın neresinde kaldığı, öncesinin taşlık, kayalık, çalılık veya makilik bölüm olup olmadığı, hangi tarihte üzerindeki imar ve ihya tamamlanarak tarım arazisi niteliğini kazandığı gibi hususların saptanması, ziraatçı bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmazın tarımsal niteliği konusunda; uzman ormancı bilirkişiden, orman kanunları karşısındaki durumu, orman sayılan yerlerden olup olmadığı konusunda raporlar alınması” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne, 106 ada 80 parselin tarla niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede 6831 sayılı Kanuna göre yapılan ve 14.12.2005 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması vardır.
Hükmüne uyulan bozma kararı ve uzman bilirkişi tarafından resmî belgelerin uygulanması sonucu çekişmeli taşınmazın 1987 tarihli memleket haritasında dahi çalılık niteliğinde olduğu, bu durumda kadastro tesbitinin yapıldığı 2005 yılı itibarıyla davalılar yararına 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde yazılı zilyedlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinden sözedilemeyeceği, bu nedenle taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesinin doğru olduğu, ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen “Kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de, bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 4. bendinin kaldırılarak, yerine “6099 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A madde gereğince, davalılardan harç alınmasına yer olmadığına” sözlerinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nun 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16.04.2013 günü oy birliğiyle karar verildi.