Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/13624 E. 2013/2980 K. 19.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/13624
KARAR NO : 2013/2980
KARAR TARİHİ : 19.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalılar … ve arkadaşları tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı Hazine 31.10.2005 tarihli dilekçesiyle, tapuda davalı gerçek kişi adına kayıtlı ….Beldesi,…. Mahallesi 496 ada 8 parsel sayılı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yayla nitelikli yer olduğu, tapu kaydının iptali ve Yaylak olarak sınırlandırılmasını istemiş, mahkemenin; 28.07.2006 gün ve 2005/392 – 3982 sayılı, davanın kısmen kabulüne, çekişmeli parselin orman bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 250 m2 yüzölçümündeki bölümünün tapu kaydının iptaline ve ve yayla olarak özel siciline yazılmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine ilişkin kararı, Hazine ve davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 09.11.2007 gün ve 2007/13773 – 13751 sayılı kararı ile “Hazinenin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazları red edilmiş, davalı tarafın temyiz itirazları kabul edilerek, çekişmeli parselin (A) ile gösterilen 250 m2 yüzölçümündeki bölümünün kesinleşmiş orman tahditi dışında olduğunun belirlendiği, mahkemece, bu kısmın yayla olarak sınırlandırılmasına karar verilmişse de, davalıların, bu yerin Temmuz 1941 tarih 210/1059 sayı tapu kapsamında kaldığını ileri sürdükleri, bu tapu kaydının Hakkı Karar ile alındığı, Hakkı Kararda; Hazine adına hareket eden idareninde kararda imza sahibi olduğu, bu nedenle bu tapunun Hazineyi bağlayacağı, bu nedenle tapu kaydının keşfen bu yere uyup uymadığının saptanması gerektiği, şayet tapu kaydı kapsamında kaldığı belirlenecek olursa bu bölümlere ilişkin davanın reddi gerektiği, öte yandan çekişmeli parselin kesinleşmiş orman tahditi içinde kalıp kalmadığı yönündeki araştırmanın yetersiz olduğu, yeniden yapılacak keşifte tahdit haritasının yöntemince uygulanması, taşınmazı Hakkı Karar tapusu dışında kaldığı belirlendiği taktirde, ihtiyaç fazlası, mera niteliğini yitiren yerlerin ödenecek bedel karşılığında kullananlara devir imkanı sağlayan, Hazinenin bu tür yerler için açtığı davadan vazgeçmesini öngören 5685 sayılı Kanun ile değişik 4342 sayılı Mera Kanunun geçici 3. maddesi hükmüne göre, işlem yapılıp yapılmadığının araştırılası” gereğine değinilerek bozulmuştur. Bozma kararından sonra Orman Yönetimi 11.03.2010 günlü dilekçesiyle parselin kısmen, yörede 1951 yılında yapılıp kesinleşen orman tahditi içinde kaldığı, bu bölümünün tapu kaydının iptalini ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili iddiasıyla davaya katılmıştır. Bu kez mahkemece, Hazinenin davasının REDDİNE, Orman Yönetiminin davasının KISMEN KABULÜNE, çekişmeli Bürücek Mahallesi 496 ada 8 sayılı parselin 26.12.2009 tarihli müşterek bilirkişi rapor ve krokisinde (B) ile gösterilen 66 m2 yüzölçümündeki bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve davalılar … ve arkadaşları tarafından temyiz edilmiş, Hazine Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğünün 26.12.2011 gün ve 38801 sayılı yazısı gereği temyiz isteminden vazgeçmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, kadastroda tapu kaydına dayanılanarak davalı gerçek kişi adına tesbiti kesinleşen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tesciline ilişkindir.
Akçatekir Beldesinde 1951 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunun bulunduğu, 1990 yılında 80 nolu Orman Kadastro Komisyonunun 3402 sayılı Kanun gereğince yapılacak çalışmalara esas olmak üzere aplikasyon ve 2/B madde uygulamalarına başladığı ve Bürücek Mahallesinde 11.07.1997 – 11.08.1997 tarihinde ilân edildikten sonar kesinleştiği anlaşılmaktadır.
1997 yılında yapılıp, 03.06.1998 ilâ 03.07.1998 tarihinde ilân edilen genel kadastroda Akçatekir Beldesi Börücek Mahallesi Topaktaş Mevkii 496 ada 8 parsel sayılı 316 m2 yüzölçümündeki taşınmaz Mart 1941 tarih 16 sıra numaralı tapu kaydı ile … ve arkadaşları adlarına tesbiti itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilmiştir.
Dayanılan tapu kaydı Mart 1941 tarih 16 Şıhlı Köyüne ait 8000 m2 yüzölçmündeki tapu kaydı olup, tarla Abdullah Oğlu Necati Kıraç adına kayıt edilmiş, genel kadastroda 496 ada 8 ve 9 parsellere uygulanmıştır.
1) Davacı Hazine, temyiz isteminden Maliye Bakanlığı Başhukuk ve Muhakemat Genel Müdürlüğünün 23.02.2012 günlü ve 05051 sayılı yazısına dayanılarak 26.12.2011 günlü dilekçesi ile vazgeçtiğinden, Hazinenin temyiz dilekçesinin REDDİNE, Hazine harçtan bağışık olduğundan harca hükmetmeye yer olmadığına,
2) Davalı gerçek kişinin temyiz itirazlarına gelince; incelenen dosya kapsamına kararın dayandığı gerekçeye ve kesinleşmiş orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin 26.12.009 tarihli müşterek bilirkişi krokisinde (B) ile gösterlien 66 m2 bölümünün kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde bırakılmış olan Devlet ormanı olduğu, 1948 yılında Hakkı Karar ile oluşan tapu kaydının hukuki değerini yitirdiği, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeki alan için 1997 yılında kadastro ile oluşan tapu kaydının hukuki değerinin bulunmadığı, kamu malı niteliğindeki taşınmaz için Orman Yönetimi tarafından açılan bu davada, 3402 sayılı Kanunun 12. maddesindeki hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı gözetilerek (B) bölümüne ilişkin davanın kabulüne karar verilmesinden isabetsizlik yoktur. Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile getirilen 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesinde “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” ve 17. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesine göre; “bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” hükmü gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. Bu sebeple hüküm fıkrasında yer alan vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik üç, dört ve beş numaralı bentlerin hükümden çıkartılarak, bunun yerine ; “6099 sayılı Kanun ile getirilen 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması, ve sonraki bent numaralarının buna göre yeniden düzenlenmesi suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nun 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile getirilen 3402 sayılı Kanunun 36/A maddesi gereğince, davalı taraftan harç alınmasına yer olmadığına, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 19/03/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.