Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/13509 E. 2013/2926 K. 19.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/13509
KARAR NO : 2013/2926
KARAR TARİHİ : 19.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Yeşilören Köyünde bulunan taşınmazların, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının davacılar yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacılar adına tescilini istemiştir. Yargılama sırasında … çekişmeli taşınmazlarda hakkı olduğu iddiasıyla davaya katılmıştır.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 12/06/2009 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A), (C) ve 264 ile işaretli bölümler yönünden feragat nedeniyle reddine, (B) harfiyle işaretli 20678,63 m², (D) harfiyle işaretli 25249,91 m² ve (E) harfiyle işaretli 30853,31m² yüzölçümlü taşınmazların kararda gösterilen paylar oranında davacılar ve katılan adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından (B), (D) ve (E) harfiyle işaretli taşınmaz bölümleri yönünden temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamış olup, 1984 yılında yapılan genel arazi kadastrosu vardır.
Mahkemece, temyize konu taşınmaz bölümlerinin orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiği ve davacılar ve katılan yararına zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın bu bölümler yönünden kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle ki; raporu hükme dayanak alınan orman bilirkişi raporunda memleket haritasında yalnız temyize konu taşınmaz bölümleri işaretlenmiş olup, temyize konu taşınmaz bölümleri ile birlikte çevre kadastro parselleri gösterilmemiş olması nedeniyle raporu denetlenemediğinden, yetersiz olduğu gibi ziraat bilirkişi raporunda da çekişmeli taşınmazların sulu – kuru tarım arazisi niteliği 3402 sayılı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince değerlendirilmediğinden yetersizdir. Ayrıca, Kadastro müdürlüğünce taşınmazların mera olarak tescil harici bırakılmış olabileceği bildirilmiş olması rağmen, çekişmeli taşınmazın öncesinin mera olup olmadığı da araştırılmamıştır.
Bu sebeple; mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ile dava konusu taşınmazların bulunduğu yere ilişkin olarak dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ilişkin 1/20000 ve 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğrafları ile aynı yıllara ilişkin fotogrametri yöntemiyle düzenlenmiş harita ilgili yerden yerlerden getirtilmeli; mera yönünden taşınmazların bulunduğu bölgede 4753 ve 5618 sayılı kanunlar gereğince mera tahsisi yapılıp yapılmadığı öncelikle Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünden kanunda yapılan değişiklik uyarınca Özel İdareden de ayrı ayrı sorulup saptanmalı, 4342 sayılı Kanun uyarınca taşınmazların bulunduğu bölgede mera tahsisi yapılıp yapılmadığı mülkî amirlikten sorulup saptanmalı, sözü edilen kanunlar uyarınca bölgede mera tahsisi

yapılmış ise, mera tahsis haritası ve eki belgeler getirtilmeli; komşu köylerden çekişmeli parselleri bilen ancak tanıklığa engel hali bulunmayan yerel bilirkişiler belirlenmeli, serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir uzman orman yüksek mühendisi, bulunamadığı takdirde orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu ile ziraat mühendisi bilirkişi aracılığıyla yapılacak keşifte; eski tarihli memleket haritası, elde edildiği hava fotoğrafları ve amenajman planı çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar ve hava fotoğrafları üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; mera tahsisi yapılmış ise mera tahsis haritasının ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitlenerek arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerleri ile haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalardan yararlanılarak her iki harita çakıştırılarak yerine uygulanmalı, bu yolla dava konusu taşınmazların mera tahsis haritasının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, mera tahsisi yapılmamış ise, dava konusu taşınmazların öncesinin bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde mera olarak kullanıp kullanılmadığı yolunda komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve aynı yöntemle tarafların gösterecekleri tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgi alınmalı, komşu taşınmazların tesbit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar getirtilip uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmelidir.
Çekişmeli taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altında öncesi ve halen orman ve mera sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, bu kez zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; taşınmazların öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddî olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar ve bayileri yönünden tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunun ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 19/03/2013 günü oy birliği ile karar verildi.