Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/13209 E. 2013/2329 K. 07.03.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/13209
KARAR NO : 2013/2329
KARAR TARİHİ : 07.03.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ….Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, krokide (A) ile gösterilen 1043,84 m² ve (B) ile gösterilen 14139,51 m²’lik taşınmazların davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş; davalı Hazine tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2011/7988-11922 sayılı 24.10.2011 günlü kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma sonucu, hükme dayanak yapılan orman ve fen bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda, yörede 1975 yılında 1744 sayılı Kanuna göre yapılan orman sınırlandırmasında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerin orman sınırları dışında bırakıldığı, memleket haritasında çalılık rumuzlu yeşil alanda kaldığı, eğiminin yüksek olduğu, 1976 yılında yapılan arazi kadastrosunda 161 parsel numarası verilerek Hazine adına tespit edilmişse de kişilerin zilyetliğe dayanarak açtığı dava sonucu Tapulama Mahkemesinin 1979/5-1983/27 sayılı kararı ile dava konusu taşınmazın Medenî Kanunun 641 ve Tapulama Kanununun 33/son maddeleri gereğince devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşlık, köklü kayalık ve çalılıkların zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan yerlerden olması nedeniyle kişilerin davasının reddi ile Tapulama Kanunun 2. maddesi gereğince tapulama dışı bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmazın keşif sırasında çekilen fotoğraflarının incelenmesinde ise üzerinde köklü kayalıklar ve maki türleri bulunduğu, genel görünüm itibarıyla taşlık ve kayalık olup zilyetlikle kazanılamayacak yer görünümünde olduğu anlaşılmaktadır. Hükme dayanak yapılan jeolog ve ziraat bilirkişi tarafından düzenlenen raporlarda çekişmeli taşınmazın öncesinin keletelik arazi olduğu, keşifteki bulgu ve incelemelere göre üzerinde iki adet evin olduğu ve genel görünümünün % 65’inin taşlık ve kayalık olduğu, toprağın kayalıklar arasında cepler halinde bulunduğu, taşınmazın üzerinde belirgin bir imar ve ihya çalışmasının yapılmadığı ve doğal hali ile bulunduğu, içindeki taşlık ve kayalık alanların temizlenmediği, dar kelete alanlarından açığa çıkan kaya parçalarının bir kısmının kenarlara atıldığı ve üzerinde bulunan delice ve harnup ağaçlarının aşılandığı açıklanmıştır. Bu tür yerlerde, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi anlamında imar ve ihyanın tamamlandığı, zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez. Davacı adına tescile karar verilen ve temyize konu taşınmazın, dava tarihine kadar 20 yıl süreyle ekonomik amacına uygun olarak nizasız fasılasız

malik sıfatıyla kullanılmadığı ve taşlık, kayalık ve makilik bölümlerinin taşınmazın büyük bölümü içinde dağınık halde bulunduğu M.K.’nun 715/2. ve 3402 sayılı Kanunun 16/C maddeleri gereğince Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalık olup, tescil ve sınırlandırmaya ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamayacak taşınmaz hakkında imar ve ihyasının dahi tamamlanmadığı düşünülerek davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 27.11.1975 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 28.09.1976 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 07/03/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.