YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/12364
KARAR NO : 2013/1114
KARAR TARİHİ : 11.02.2013
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılan kadastro sırasında Eğirgöz Beldesi, Cumhuriyet Mahallesi 420 ada 18 parsel sayılı 579.41 m2 yüzölçümündeki taşınmaz bahçe niteliğinde davalının zilyetliğinde olduğu ve Orman Yönetiminin kadastro mahkemesinde orman kadastrosuna itiraz davasının bulunduğundan bahisle, malik hanesi açık bırakılarak tesbit tutanağı düzenlenip mahkemeye gönderilmiştir. Orman Yönetimi, kadastro paftası üzerinde gösterilen (A), (B), (C), (D) ve (E) harfleri ile işaretlenen bölümlerin orman niteliği ile Hazine adına tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine, çekişmeli taşınmazın davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Karar, Yargıtay 20 Hukuk Dairesinin 23/12/2008 tarih, 2008/ 13213- 18357 sayılı kararı ile bozulmuştur. Bozma ilâmında “çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılan ve 03/ 07/ 2007- 01/ 08/ 2007 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakılan yerler için, yönetimce 01/ 08/ 2007 tarihinde Hazineye husumet yöneltilerek süresinde orman kadastrosuna itiraz davasının açıldığı, daha sonra davaya konu bölümler hakkında arazi kadastro tutanağının düzenlendiği, ancak; tesbit tarihinden önce kadastro mahkemesinde açılmış bulunan orman kadastrosuna itiraz davası nedeniyle tutanağın malik hanesi açık olarak kadastro mahkemesine devredildiği, tutanağın edinme sebebi sütununda zilyet olarak gösterilen kişinin mahkemece davaya dahil edildiği, hakkında dava açılan Hazinenin karar başlığında gösterilmediği, malik hanesi açık olarak devredilen kadastro tutanağının 3402 sayılı Kanunun 30/ 2. maddesi gereğince gerçek hak sahibi adına tescil edilmesi gerektiği, ancak; tarım bilirkişi ve tanık dinlenmeden yalnızca orman mühendisi bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm kurulduğu, bu raporda da taşınmazın 1957 tarihli 1/ 25000 ölçekli memleket haritasında YEŞİL RENKLİ ORMAN alanında ise de; 1953 tarihli hava fotoğrafında meyvelik olarak göründüğü belirtilip sonuçta herhangi bir açıklama yapılmaksızın ve çelişki giderilmeden taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varıldığı, mahkemece yeterli olmayan bu rapor esas alınarak hüküm kurulduğu, orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785, 5658, 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumunun saptanması;
orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmesi, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınması yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması, bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınması; komşu parsellerin tutanak ve dayanaklarının getirtilip uygulanması; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdiklerinin araştırılması; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi; toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine çekişmeli taşınmazın tespit gibi davalı adına tesciline karar verilmiştir. Kararın Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine bu kez Yargıtay 20 Hukuk Dairesinin 06/07/2010 tarih, 2010/8920 – 9614 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bozma ilâmında; “mahkemece, bozma ilâmına uyularak çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu ve kişi yararına kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla toprak edinme koşullarının oluştuğu gerekçesi ile hüküm kurulmuşsa da, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi yapılan inceleme ve araştırma da yetersizdir. Orman bilirkişileri tarafından yöreye ait 1957 tarih, 1/25000 ölçekli Standart Topoğrafik Memleket Haritasına göre taşınmazın yeşil alanda kaldığı, 1953 tarihli hava fotoğrafında ise meyvelik olarak göründüğü, üzerinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğu açıklanarak taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmiştir. Ancak, yapılan uygulamaya göre memleket haritasında taşınmazın konumunun gösterildiği yer, yeşil alanda kalmakla birlikte bilirkişilerce belirtildiği gibi meyvelik sembolleri görülmemektedir. Orman bilirkişiler ve tarım bilirkişisi tarafından taşınmaz üzerinde bulunduğu belirtilen meyve ağaçlarının yaşları, adedi ve cinsleri de ayrıntılı bir biçimde açıklanmadığından hava fotoğrafının çekim tarihinde bu ağaçların var olup olmadığı anlaşılmamaktadır.
Mahkemece dinlenen yerel bilirkişiler ve tanık, soyut bir biçimde davalının zilyetliğinden söz etmişler, murisinden davalıya kaldığını bildirmişlerse de bunun hangi tarihte olduğunu açıklamamışlardır. Bu nedenle, davalının zilyetliğinin hangi tarihte başladığı, ne şekilde sürdürüldüğü, 20 yıllık süreye ulaşıp ulaşmadığı belli değildir. Dolayısıyla, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde hükmünü bulan kısıtlamalar yönünden davacı yanında miras bırakan yönünden gerekli araştırma yapılıp yapılmadığı da aynı gün temyiz incelemesi yapılan aynı köye ait dava dosyalarından da anlaşılamamaktadır. Bu nedenle; dairemizin daha önceki bozma ilâmında da belirtiği şekilde eksiklikler giderilerek yeniden keşif yapılmalı ve sonuca göre karar verilmelidir” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine çekişmeli taşınmazın tesbit gibi davalı adına tesciline karar verilmiş, mahkeme kararı davacı Orman Yönetimi ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman kadastrosu yapılmış, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada, çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve
adına tescil kararı verilen davalı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimine yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 11/02/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.