Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/11923 E. 2013/3511 K. 01.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11923
KARAR NO : 2013/3511
KARAR TARİHİ : 01.04.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı …, 12.12.2007 tarihli dilekçesiyle sınırlarını bildirdiği, Çığlık Beldesinde bulunan 1,5 dönüm yüzölçümündeki taşınmazı imar ve ihya edip 20 yılı aşkın bir süredir malik sıfatıyla nizasız fasılasız zilyet ettiğini, yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince adına tapuya tescilini istemiştir. Hazine davanın reddini ve çekişmeli taşınmazın adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine, Hazinenin tescil isteminin kabulüyle, fen bilirkişi … tarafından düzenlenen 08.08.2008 tarihli krokide (A) ile gösterilen 1532,09 m² yüzölçümündeki taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmekle, Dairenin 14.09.2009 gün ve 2009/10634 – 13210 sayılı kararı ile “…Kesinleşmiş orman kadastrosunun uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman orman bilirkişi raporuyla, çekişmeli taşınmazın kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışındaki orman sayılmayan yerlerden olduğu ve davacı tarafından arsa niteliğiyle kullanıldığı, bu şekilde zilyetliğin taşınmazın ekonomik amacına uygun zilyetlik olmadığı gerekçesiyle davanın reddiyle, Hazinenin tescil isteminin kabulüne ve taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmişse de, taşınmaz başında yapılan keşifte yerel bilirkişi ve tanıkları taşınmazın önceleri buğday tarlası olarak kullanılırken, sonra evlerin yapılıp, meyve ağaçlarının dikildiğini bildirdikleri ve taşınmazın üzerinde 25 yıl önce yapılmış eski bir ev ve son yıllarda yapılmış yeni bir beton ev ile çoğu genç meyve ağaçları bulunduğu bildirildiği halde, taşınmazın sadece iskan amaçlı olarak kullanıldığı, bu şekildeki zilyetliğin taşınmazın ekonomik amacına uygun olmadığı gerekçesiyle, dosyadaki delillere uymayan karar verilmiştir.
Diğer taraftan; çekişmeli taşınmaz bölümlerine en yakın kadastro parsellerinin kadastro tesbit krokileri ve çekişmeli taşınmaz bölümlerine ilişkin genel kadastroda fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli paftası getirtilmediği gibi, dava tarihine en yakın hava fotoğrafları incelenerek, çekişmeli taşınmazların genel kadastroda ne olarak tapulama dışı bırakıldığı, komşu parsel kayıtlarının çekişmeli taşınmazların bulunduğu yer ne olarak nitelendirdikleri, imar ve ihyanın ne zaman başladığı ve ne zaman bitirildiği, zilyetliğin hangi tarihte başladığı ve hangi tarihte bitirildiği, kimin tarafından kaç yıl hangi süreyle hangi şekilde zilyet edildiği yönünde bilirkişilerden teknik açıklama istenmemiş, soyut yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile yetinilmiş, en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 – 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi…” gerektiğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, çekişmeli taşınmazın makiye ayrılan alanda kaldığından zilyetlikle kazanılmasının mümkün bulunmadığı gerekçsiyle davanın reddine, dava konusu fennî bilirkişi … tarafından düzenlenen 18.04.2011 tarihli rapor ve krokisinde (A) ile gösterilen 1535,09 m² yüzölçümlü taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazın, imar ve ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince tapuya tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi, daha sonra 1976 yılında yapılıp, ekip çalışmaları 23/04/1977 komisyonun itirazların incelenmesine ilişkin çalışmaları da 13/04/1982 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1987 yılında yapılıp dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon, sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın makiye ayrılan sahada kaldığından zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemede, çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılan orman tahdidi dışında bırakıldığı, daha sonra 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılan orman tahdidi ve aplikasyonlarda da konumunun değişmediğinin ve 1951 yılında makiye tefrik edilen alanda kaldığının belirlendiği, davanın özelliği nedeniyle maki tespit komisyonlarının yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesinin zorunlu olduğu, 22/03/1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 5653 sayılı Kanunla değişik 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesi uyarınca kurulan maki tesbit komisyonlarının kanunî ve yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceğinin kabul edildiği, gerek Hukuk Genel Kurulunun gerekse ilgili Yargıtay Dairelerinin kararlıkla sürdürdükleri içtihatlarına göre, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan her türlü kayıt ve belgeler ile mahkeme ilâmları kanunî değerlerini yitirirler. Makiye ayrılan yerlerle özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulardan başka tapulara değer verilemeyeceği (HGK 27.02.2002/1-19 E.-97 K.), İçtihadı Birleştirme Kararı ile maki tesbit komisyonunca makilik alan olarak belirlenen alanlarda özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği kabul edildiği ve İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde açıkça maki komisyonlarınca yapılan işlerin sadece nitelik belirleme olup, orman dışına çıkarma işlemi olmadığı, tahdidin kesinleşmesiyle orman olarak tapuya kayıt edilecek taşınmazın, makiye ayrılmakla tapusuz hale dönüşmeyeceğinin vurgulandığı, 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ise, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tespit niteliği taşıdığının, teknik ve hukukî anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığının, 27/01/2009 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununa eklenen Ek 10. madde hükmünün maki tespit komisyonlarınca 5653 sayılı Kanun uyarınca maki olarak tesbit edilen yerlere de uygulanması gerektiğinin ve
bunun sonucu olarak bu yerlerin tesbit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığının kabul edildiği vurgulandığından, orman tahdidi kapsamı dışında bulunan taşınmazlarda 22/03/1996 tarih 5/1 sayılı ve 30/04/2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararlarının uygulanma olanağı bulunmadığından mahkemece, 30/04/2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı ve 6831 sayılı Orman Kanuna 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile eklenen Ek 10. madde hükmünün hatalı yorumlanması nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen karar usûl ve kanuna aykırı olduğundan bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 01/04/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.