Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/11577 E. 2013/1247 K. 14.02.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/11577
KARAR NO : 2013/1247
KARAR TARİHİ : 14.02.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi ve davalı … ve arkadaşları tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … Yönetimi, sulh hukuk mahkemesine verdiği dava dilekçesiyle … Köyü 5 parsel sayılı 7820,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu, kısmen yörede 1944 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını ve öncesinin orman olduğunu iddia ederek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman olan kısmının orman niteliğiyle Hazine adına tescili ve elatmalarının önlenmesi istemiyle dava açmış, taşınmazın değeri dikkate alınarak dosya görevsizlik kararıyla asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin 27.10.2010 günlü bilirkişi krokisinde “B” ile gösterilen 734,97 m² lik bölümünün tapu kaydının iptaline, orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, bu bölüme davalılar tarafından yapılan elatmanın önlenmesine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi ve davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan ve öncesi orman olan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili ile elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında yapılarak 1949 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile 1989 yılında yapılarak kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulamaları bulunmaktadır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın (B) bölümünün kesinleşen tahdit içerisinde kaldığı, dayanılan Temmuz 1937 tarihli 22 nolu tapu kaydının hukukî değerini yitirdiği, (A) ile gösterilen bölümünün kesinleşen tahdit dışında bırakıldığı, bir kısmının bakımlı zeytinlik, bir kısmının yer yer maki bitki örtüsü ile kaplı olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır.
Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosunun 1944 yılında 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınmadan yapıldığı, 3116 sayılı Kanunla sadece Devlet ormanları belirlenmiş olup; bu kanuna göre, 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritalarının, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumunu saptamakta yetersiz kaldığı, bu nitelikteki taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukukî durumlarının eski tarihli memleket haritası, hava fotoğraflarının uygulanması, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin incelenmesi sonucu belirlenmesi gerektiği halde mahkemece bu yönde araştırma yapılmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı, dava tarihinden 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrometri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları, komşu parsellere ilişkin kadastro tesbit tutanak ve dayanakları ilgili
yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapıları, bitki örtüsü ve çevreleri incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazın miktarı ve konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde olup olmadığı, orman içi açıklıklarının zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilmeli; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı ve zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Kabule göre de; davalıların taşınmaz üzerindeki hakimiyeti iptal edilmemiş bir tapu kaydına dayandığı halde davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı … Yönetimini ve davalı gerçek kişilerin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 14.02.2013 günü oy birliği ile karar verildi.