Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/10845 E. 2013/4656 K. 29.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10845
KARAR NO : 2013/4656
KARAR TARİHİ : 29.04.2013

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında Kızılbel Köyü, 102 ada 22 parsel sayılı 3413,01 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı … Köy Tüzel Kişiliği adına tesbit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın kesinleşen 2/B madde kapsamında kaldığı ve orman örtüsüyle kaplı olduğundan zilyetlik şartları taşımadığı iddiasıyla taşınmazın Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine ve dava konusu parselin tesbit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.07.2004 tarih ve 2004/2899 – 7266 sayılı kararı ile hüküm bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Çekişmeli taşınmazın bulunduğu Kızılbel Köyünde ilk kez 1946 yılında orman kadastrosu, 1979 yılında 6831 sayılı Kanunu değiştiren 1744 sayılı Kanuna göre yapılan 2. madde uygulaması ve son olarak da 3402 sayılı Kanuna esas olmak üzere 2/B madde uygulaması yapıldığı halde, bu çalışmalara ait tüm tutanak ve haritaların uygulanmadığı, uzman bilirkişi raporunun bu yönden yetersiz olduğu, ziraat uzmanı bilirkişi ve davalı tanıklarının dinlenmediği, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki kısıtlamaların da araştırılmadığı; bu nedenlerle, tüm orman kadastro işlemlerine ilişkin tutanak ve haritaların getirtilmesi, önceki bilirkişiler dışında bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçeklerinin denkleştirilmesi, sağlıklı bir biçimde zemine uygulanması, çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumunun duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, bilirkişilere, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmesi, açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B maddesi kapsamı dışında bulunduğunun belirlendiği taktirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması, ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığının belirlenmesi, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilerek uygulanması; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdiklerinin saptanması; varsa, zilyetlik tanıklarının taşınmaz başında dinlenmesi; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiğinin sorulması, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınması; tespit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmesi; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, miras bırakanlar yönünden de araştırma yapılması” gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine, dava konusu Kızılbel Köyü 102 ada 22 sayılı parselin tesbit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş; davacı Hazine vekilinin hükmü temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.10.2005 tarih ve 2005/6546-12115 sayılı kararı ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yörede 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosuna, 1979 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulamasına ilişkin tutanak ve harita getirtilmediğinden yapılan uygulama bu haritaya göre denetlenemediği gibi, hükme
dayanak yapılan uzman bilirkişi krokisiyle, bir örneği dosyada bulunan 1947 orman kadastro haritası arasında aynı orman sınır hatları arasında açı ve mesafe olarak farklılıklar bulunduğu halde (örneğin 5682 ilâ 5691 numaralı orman sınır noktalarını birleştiren orman sınır hattı açı ve mesafe yönünden her iki haritada farklılıklar gösterir), bu farlılık ve çelişkilerin nedeni üzerinde durulmamış, orman sınır noktalarının zeminde nasıl bulunduğu ve orman kadastro haritalarının nasıl aplike edildiği teknik olarak açıklanmamıştır. Aynı yöre ile ilgili temyiz incelemesi yapılan dava dosyalarındaki harita ve tutanaklardan, 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman tahdit haritası ile daha sonra yapılan aplikasyon ve 2/B uygulamasına ait haritanın çelişkili olduğu, haritalar arasında çıplak gözle görülür biçimde farklılık bulunduğu, aplikasyon işlemi yapılırken 1947 yılı tahdidine orman sınır noktalarının yerleri, açıları ve mesafeleri bakımından uyulmadığı, bazı bölgeler için adeta orman sınırının yeniden geçirildiği gözlenmektedir. Aplikasyon; orman kadastrosu daha önceden yapılmış olan yerlerde, bağlantı kurularak gerekli orman sınır noktalarının yerlerinin arazide belirlenip ihya edilmesinden ibaret olup, bu belirleme ve ihya sırasında önceden kesinleşen orman sınır noktalarının aynı yerlerine konulması zorunludur (02.09.1986 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması hakkındaki Yönetmelik md. 44. ve 25523 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak 15.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmeliğin 43 ve devamı maddelerine göre, aplikasyon işlemi yeni bir orman kadastrosu değildir. Aplikasyonla kesinleşmiş orman sınırları değiştirilemez. Kesinleşmiş orman sınırları değiştirilerek yapılan aplikasyon ve bu işlem sonucunda düzenlenen tahdit haritasının hukuken geçerliliği söz konusu olamaz. Kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında olmasına rağmen eylemli devlet ormanı niteliğinde olan yerler için, Hazinenin her zaman dava açma olanağı vardır. Böyle bir dava ile Hazine adına tesciline karar verilecek yerler, orman olarak kullanılmak ve korunmak üzere Orman Yönetimine idarî yoldan tahsis edilebilir. Bu nedenle usulüne uygun tahdit uygulaması yapılarak çekişmeli taşınmazın ve çevre taşınmazların orman tahdidindeki konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanarak teknik ve bilimsel verileri bulanan rapor alınmalı ve oluşacak sonuca göre, aplikasyon ile orman sınırlarının daraltılamayacağı gözetilerek bir karar verilmeli” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu Kızılbel Köyü, 102 ada 22 parsel sayılı taşınmazın kadastro tesbitinin iptali ile taşınmazın fen bilirkişinin 06.03.2012 havale tarihli raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 575,48 m² yüzölçümündeki bölümün aynı parsel sayısı ve orman vasfıyla Hazine adına, aynı krokide (B) harfi ile gösterilen 2837,53 m² yüzölçümündeki bölümün son parsel sayısı ve tarla niteliğiyle davalı … Köy Tüzel Kişiliği adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1979 yılında yapılıp 23.08.1979 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 2002 yılında 3402 sayılı Kanunun 4. madde hükümlerine göre yapılıp dava nedeniyle kesinleşmeyen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması mevcuttur.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 29/04/2013
gününde oy birliği ile karar verildi.