Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2012/10741 E. 2013/5453 K. 13.05.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10741
KARAR NO : 2013/5453
KARAR TARİHİ : 13.05.2013

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … Yönetimi vekili, 25.05.2011 tarihli dilekçesiyle Dere Köyünde yapılan 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması sırasında, P.CLXIV (164) poligon numarasıyla belirlenen taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmediği halde, Orman Kadastro Komisyonunca orman sınırları dışına çıkarıldığı iddiasıyla, dava konusu P.CLXIV (164) poligon numaralı taşınmazın orman sınırları dışına çıkarma işlemenin iptali ve bu taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tescili istemleriyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın reddine ve Dere Köyü, P.CLXIV (164) parsel sayılı taşınmazın kadastro tesbiti gibi Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık süre içinde açılan 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasına itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp, 23.11.1949 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 25.11.2010 tarihinde ilân edilerek, eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen evvelce sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ile bu ormanlarda ve evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Orman Kanununun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece, taşınmazın orman vasıf ve karakterinde ve eylemli orman sahası olmadığı, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitiren, bu nedenle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden ve tarımsal faaliyetlerin yapıldığı tarım arazilerinden olduğu gerekçelerine dayanılarak davacı … Yönetiminin davasının reddine ve taşınmazın kadastro tespiti gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve kanuna uygun olmadığı gibi yapılan araştırma ve inceleme de hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava, 2/B madde uygulamasına itiraz niteliğindedir. 6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre, orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı Orman Genel Müdürlüğünce açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile Çevre ve Orman Bakanlığıdır (Orman ve Su İşleri Bakanlığıdır). Orman Yönetimi ise, sadece Hazineyi taraf göstererek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece de, hak sahibi gerçek veya tüzel kişiler ile Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığının) davaya katılımı sağlanarak husumetin yaygınlaştırılması gerektiği ve Orman Yönetimi tarafından açılan orman tahdidine itiraz davalarında, davanın reddi veya kabulü halinde, tescil kararı verilemeyeceği ve tescil veya tapu iptal-tescil talebi hakkında kadastro mahkemesinin görevli olmadığı göz ardı edilmiştir. Ayrıca, dava 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulamasına itiraza yönelik olduğuna göre, taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından tam olarak orman niteliğini yitirip yitirmediğinin araştırılması gerekmesine rağmen, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda, çekişmeli taşınmazın fiilî durumu itibariyle nitelik kaybedip kaybetmediği net bir şekilde belirlenmediği gibi, nitelik kaybetmiş ise, bu nitelik kaybının insan eliyle ve zorlayıcı yöntemlerle mi, yoksa doğal ve gerçek anlamda bilim ve fen bakımından nitelik kaybına uğradığı hususları açıklanmamıştır. Bilirkişinin, çekişmeli taşınmazın bilim ve fen bakımından mı nitelik kaybına uğrayıp uğramadığı hususunda yeterli ve kanaat verici olmayan yetersiz raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir.
6831 sayılı Kanunun değişik 2/B maddesi ile (bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerin orman rejimi dışına çıkartılacağı) hükmünün bulunduğu, bundan doğal ve gerçek anlamda nitelik kaybının anlaşılması gerektiği, her isteyenin ormanlarda doğal olarak bulunan deliceleri aşılaması, bina ya da eklentilerini inşa etmesi, erozyona sebep olacak biçimde araziyi teraslaması ya da orman bitkilerini kökleyip tarım yapmaya teşebbüs etmesi veya 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince hiçbir zaman kişiler adına tapuya tescil edilemeyecek ve özel mülke konu olamayacak orman içi açıklığı niteliğinde olan yerlerin insan eliyle ve zorlama yöntemlerle niteliğinin yitirilmesi kanun maddesinde anlatılan bilim ve fen bakımından nitelik kaybı olmayıp, zorla ve ormanın tahribi sonucu niteliğinin kaybettirilmesidir. Bu yöntem, toprak erozyonu, ormanların ortadan kalkması, doğanın ve çevrenin bozulup yok olması sonuçlarını doğurur.
Kanunda tanımlanan (….bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetme…) kavramında bu tür olaylar amaçlanmamıştır. 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesinin başka türlü yorumu, ormanların bilinçli şekilde niteliğinin kaybettirilmesine, tahribine ve yok edilmesine izin verdiği sonucuna ulaştırır ki, bu durum Anayasanın 169 ve 170. maddelerine aykırı olur. Suç teşkil edecek eylemlerle ve zorlama yolu ile ormanların niteliğinin kaybettirilmesi kanunlarla korunamaz.
O halde; uzman orman bilirkişisinin, 6831 sayılı Kanunun 2/4. maddesinde sayılan yerlerde 2/B madde uygulamasının yapılamayacağını gözönünde bulundurarak, yukarıda anlatılan eylemler sonucu ormanların yok edilmesinin ve baştan beri 6831 sayılı Kanunun 17. maddesinde anılan orman içi açıklık niteliğinde olan veya sonradan bu hale gelen yerlerin bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetme olarak kabul edilemeyeceği gözönünde bulundurularak, dava konusu taşınmazın orman bütünlüğünü bozmama, su ve toprak rejimine ve çevresindeki ekosistemlerinin tüm öğeleriyle kendisini yenileyebilme gücüne zarar vermeme, ormancılık çalışmalarının etkenlik, verimlilik ve karlılık düzeylerini düşürmeme, taşınmaz üzerinde insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde, yeniden orman haline dönüşüp dönüşemeyeceği gibi koşulları birlikte değerlendirip, dava konusu taşınmazın hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiğini ya da etmediğini inceleyerek bu olguları tartışması ve taşınmazın hangi maddî ve bilimsel olgular sonucu nitelik kaybettiği sonucuna ulaştığını raporunda açıklaması gerekir.
Bu nedenle, mahkemece öncelikle, varsa çekişmeli taşınmazı fiilen kullanan kişi veya kişiler (hak sahibi kişi veya kişiler) ile Çevre ve Orman Bakanlığının (Orman ve Su İşleri Bakanlığının) davaya katılımı sağlanarak husumet yaygınlaştırılmalı ve tarafların gösterecekleri deliller toplanmalı, çekişmeli taşınmazın tapuya tescil edilip edilmediği sorularak tapuda tescilli ise, tapu kayıt örneği, yine aynı gün temyiz incelemesinde bulunan aynı mahkemenin bazı dosyalarında, Fethiye İlçesine bağlı köy ve beldelerde Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde kullanım kadastrosu yapıldığı bildirildiğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek 4 madde uyarınca kullanım kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılarak, kullanım kadastrosu yapıldığı ve çekişmeli taşınmaz hakkında kullanım kadastro tutanağı veya tutanakları düzenlendiği tespit edildiği takdirde, çekişmeli taşınmaz hakkında düzenlenen kullanım kadastro tutanağı veya tutanaklarının aslı ile 1980’li yıllara ait hava fotoğrafı ve memleket haritası bulundukları yerlerden getirtilerek dosya arasına konulduktan sonra, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli
taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından tam olarak orman niteliğini yitirip yitirmediği yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek belirlenmelidir. Şayet, çekişmeli taşınmaz hakkında kullanım kadastro tutanağı veya tutanakları düzenlenmiş ve çekişmeli taşınmazın orman niteliğini kaybettiği, yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek belirlendiği takdirde, kullanım kadastro parsellerinin fiili kullanıcısı veya kullanıcıları varsa bu kişi veya kişiler lehine beyanlar hanesine kullanım şerhi verilerek keşifte belirlenen nitelikleriyle tapuya tescillerine karar verilmelidir. Aksi halde, yani taşınmazın orman niteliğini yitirmediği belirlendiği takdirde ise, çekişmeli yerin orman sınırları içine alınmasına ve kullanım kadastro tespitlerinin iptali ile kullanım kadastro parsellerinin orman niteliğiyle tapuya tescillerine karar verilmeli, çekişmeli taşınmaz hakkında kullanım kadastro tutanağı düzenlenmemiş ve çekişmeli taşınmazın orman niteliğini kaybettiği belirlendiği takdirde ise, orman tahdidine itiraz davası yönünden davanın reddine, tescil talebi yönünden ise, genel mahkemeler görevli olduğundan görevsizlik kararı verilmeli, aksi halde ise, yani çekişmeli taşınmaz hakkında kullanım kadastro tutanağı düzenlenmemiş ve çekişmeli taşınmazın orman niteliğini kaybetmediği yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek belirlendiği takdirde ise, çekişmeli taşınmazı kapsayan 2/B madde uygulaması iptal edilerek çekişmeli taşınmazın orman sınırları içine alınmasına karar verilmeli ve son olarak eğer, çekişmeli taşınmaz hakkında kullanım kadastro tutanak veya tutanakları düzenlenmemiş ise, her halükarda (yani taşınmazın nitelik kaybedip kaybetmediği nazara alınmadan) Hazine aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Kabule göre ise, Orman Yönetimi tarafından açılan orman tahdidine itiraz davalarında, davanın reddi veya kabulü halinde, tescil kararı verilemeyip, davanın reddi halinde red kararı ile, kabulü halinde taşınmazın orman sınırları içine alınması ile yetinilmesi gerekmesine rağmen ve yine dava konusu taşınmaz hakkında Ek 4. madde uyarınca kullanım kadastro tutanağı düzenlenip, düzenlenmediği mahkemece araştırılıp tespit edilmediği halde, taşınmaz hakkında kadastro tutanağı varmış gibi hüküm yerinde taşınmazın kadastro tesbiti gibi tapuya kayıt ve tescili denilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı … Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 13/05/2013 günü oy birliği ile karar verildi.