Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2011/7247 E. 2011/8744 K. 05.07.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/7247
KARAR NO : 2011/8744
KARAR TARİHİ : 05.07.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda; davanın kabulü yolunda kurulan 19.06.2009 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı … … mirasçılar…kili tarafından istenilmekle, tayin olunan 05.07.2011 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden … mirasçıları… ve arkadaşları yada vekilleri gelmedi, karşı taraftan davalı … Yönetimi vekili Avukat … … ve Hazine vekili Avukat … geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27.02.2007 gün ve 2006/17525-2353 sayılı kararında özetle; “tüm dosya kapsamı ile bilirkişi raporlarından, dava konusu taşınmazın 1939 yılında 3116 sayılı yasaya göre yapılan orman kadastrosunda … Devlet Ormanı sınırları içinde bulunduğu, 25/04/1986 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 2896 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, tapu kaydının ilk kez 1944 yılında 2510 sayılı Yasa hükümlerine göre iskan tahsisi yoluyla oluşturulduğunun anlaşıldığı, Kesinleşen orman sınırları içinde bulunan bir taşınmazın iskan yada tevzi edilmesine olanak bulunmadığı, 2510 Sayılı Yasanın 21. maddesinde hangi tür arazilerin dağıtıma tabi tutulacağı açıklandığı, ormanlar dağıtım dışında bırakıldığı, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.09.1989 gün ve 1989/ 8162-9365, 8. Hukuk Dairesinin 10.06.1987 gün ve 1987/7525-7455, 14. Hukuk Dairesinin 14.05.1984 gün ve 1984/1493-3555 sayılı kararları ile ilgili hukuk dairelerinin birçok kararlarında da açıklandığı gibi orman olan yerlerin 2510 sayılı yasaya göre başkasına tevzi edilmesi olanağı bulunmadığı, Doğal servet ve kaynak niteliğinde kamu malı olan ormanların, özel mülkiyet konusu olamayacağından, bu tür yerler hakkında gerçek kişiler adına tapu kaydı oluşturulmasının da özde kamu malı taşınmazın bu özelliğini değiştirmeyeceği, Anayasanın 169. maddesi gereğince ormanların hiç bir suretle daraltılamayacağı, bu nedenlerle, Devlet Ormanları içinde bulunan taşınmazlar hakkında kişiler adına oluşturulan tapu kaydının geçerli mülkiyet belgesi olamayacağı ve hukuken bir değer taşımayacağı, 10.10.1987 tarihinde yürülüğe giren 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesi ile “orman sınırları içinde kalan veya orman sınırları dışına çıkartılan alanlardan zilyetliğe, eski tapu kayıtları ile iskan yoluyla oluşturulan tapu kayıtlarına değer verileceği konusundaki” hükümlerin Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün, 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün ve 1988/35-13 sayılı kararları ile Anayasaya aykırı bulunarak iptal edildiği, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 23.09.1998 gün ve 6325 / 14357, 07.07.1989 gün ve 1988/ 11017- 11366, 06.11.1989 gün ve 588 / 15936 sayılı kararları ile Dairemizin Yargıtay ve ilgili Hukuk
Dairelerinin birçok kararlarında da benimsendiği gibi Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının görülmekte olan davalara uygulanmasının zorunlu olduğu, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3402 sayılı kadastro yasasının 45. maddesinin ilgili hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığı, yine toprak tevzi yoluyla verilen yerlerin orman rejimi dışına çıkartılması halinde hak sahipleri adına tesbit ve tescil edileceğini öngören 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesi de 22.02.2005 tarihinde kabul edilen ve 03.03.2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5304 sayılı yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 3402 Sayılı Yasanın 12/4. maddesi gereğince, kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içiresinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybedecekleri, Bu kayıtlara dayanılarak Tapu Sicil Müdürlüğünde kayıt yapılamayacağı, bu nedenlerle; orman olan taşınmazların tapu ve zilyetlik yoluyla özel mülke konu olamayacağı kesinleşen Devlet Ormanı sınırları içinde bulunan taşınmaz hakkında 2510 Sayılı Yasaya göre oluşturulan tapu kaydının hukuki değerinin bulunmadığı, böyle bir taşınmazı, tapuda yada satış vaadi sözleşmesi ile satın alan kişiler yararına her hangi bir hak doğurmayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiş, Davacı tarafın karar düzeltme istemi de dairenin 15.01.2008 gün ve 2007/16136-155 sayılı kararı ile red edildikten sonra, davacı tarafın direnme talep etmesi üzerine, Mahkemece bozma kararına direnilmesine, davanın kabulüne çekişmeli… Paşa köyü Mayıs 1961 tarih 2 sıra numaralı tapu kaydı kapsamındaki 5600 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapu kaydının iptaline ve davacı gerçek kişi adına tapuya tesciline karar verilmiş, direnme hükmü davalı yönetimlerce temyiz edilmiş, YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN 25.02.2009 gün ve 2009/20-40 Esas ve 95 Karar sayılı kararıyla, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin bozma kararında belirtilen gerekçelerle bozmuştur. Bu kez Mahkemece davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapuda kayıtlı taşınmazın, noterde düzenlenen zilyetliğin devri sözleşmesine dayalı olarak tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 Sayılı Yasaya göre 1939 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 2896 ve 3302 Sayılı Yasalara göre 1986 yılında yapılıp 15.05.1987 tarihinde ilan edilerek aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına ve Dairenin 27.02.2007 gün ve 2006/17525-2353 sayılı bozma kararı gereklerini tekrarla yerel mahkeme tarafından verilen direnme kararının bozulmasına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2009 gün ve 2009/20-40 Esas ve 95 Karar sayılı kararına uyularak davanın reddine karar verildiğine göre, davacı tarafın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacı … mirasçılarına yükletilmesine, Yargıtay’daki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre hesap edilen 825,00.-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak, red nedeni ortak olduğundan eşit olarak davalı yönetimlere verilmesine 05.07.2011 günü oybirliği ile karar verildi.