YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/5727
KARAR NO : 2011/9303
KARAR TARİHİ : 13.07.2011
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19/09/2007 gün ve 2007/9264-10817 sayılı bozma kararında özetle; “Davalı …’ın temyiz itirazları çekişmeli taşınmazın (A) ile işaretlenen bölümüne yönelik olduğu ve incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve temyize konu yerin uzman orman bilirkişi tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılan yerlerden olduğu saptanarak yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, davalı …’ın temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş, davacı Hazinenin temyiz itirazları çekişmeli taşınmazın (B) ile işaretlenen kesimine yönelik olduğu ve mahkemece bu yer hakkında yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli olmadığı, incelenen dosya kapsamından kadastro sırasında çekişmeli taşınmaza uygulanan Aralık 1969 tarih 1 sıra nolu tapu kaydının kökünde yüzölçümünün 1 hektar olduğu, sonradan mahkeme kararı ile artırıldığı ve sınırlarında tapır yani taşlık hududunun bulunduğu, (B) ile işaretlenen yerin yüzölçümünün 21.405,53 m2 olduğu, eylemli olarak da bu yerin kuzey ve doğu sınırında kesinleşmiş 105 ada 420 sayılı orman parselinin yer aldığı, batı ve güney sınırında ise memleket haritasında orman sayılan alanda gözüken yerel mahkemece de orman niteliği ile tescil edilen taşınmazların bulunduğu, bu durumda. (B) ile işaretlenen yerin aplikeli memleket haritası ve kadastro paftasındaki konumu itibariyle dört tarafının orman ile çevrili olduğu, orman bütünlüğü içinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple, dayanak tapu kaydının uygulaması önem arz etmektedir. Mahkemece yüzölçümü artırılmasına ilişkin mahkeme dosyası veya mahkeme kararı ile krokisi bulundukları yerlerden getirtilmemiş ve taşınmaz başında yapılan keşifte 3402 sayılı Yasanın 20. maddesine uygun olarak uygulanmamıştır. O halde, davalının tutunduğu tapu kaydı ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ile birlikte tapu kadastro genel müdürlüğü arşiv dairesi başkanlığından getirtilmeli, kadastro çalışmaları sırasında revizyon görüp görmediği kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinden sorulmalı, davalının tutunduğu tapu kaydının dayanağı olan yüzölçümü artırılmasına ilişkin dosyada Hazine taraf değil ise yüzölçümü artırılmasına ilişkin kararın Hazineyi bağlamayacağı, tapu kaydının ilk oluşumundaki yüzölçümüyle geçerli olacağı düşünülmeli, yüzölçümü artırılması dosyasında hazine taraf ise bu durumda tapu kaydı ve yüzölçümü artırılmasına ilişkin kroki yerel bilirkişi yardımıyla ve kadastro fen bilirkişi marifetiyle taşınmazın kadastro paftasıyla birlikte çakıştırılmak suretiyle zemine ablike edilmeli; tapu kaydının kapsamı 3402 sayılı Yasanın 20. maddesine uygun olarak belirlenmeli, bilinmeyen sınırlar bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, bilirkişi ve tanıklardan her sınır hakkında ayrıntılı ve inandırıcı bilgi alınmalı, bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu komşu parsel kayıtları ile denetlenmeli, 3402 sayılı Yasanın 20/A maddesine göre, “kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırları itibar” olunacağından, çekişmeli taşınmazın davalıya ait tapu kaydı ve krokisi kapsamında kalıp kalmadığı, krokinin fenni sıhhate haiz olup olmadığı, çekişmeli taşınmaz ile örtüşüp örtüşmediği uygulama sonunda raporda tartışılmalı; keşif ve uygulama bilirkişilerinin
düzenleyecekleri müşterek krokiye ayrı ayrı renklerle yansıtılmalı; tapu kaydının dayanağı olan krokinin uygulanma kabiliyetinin bulunmaması halinde, tapu kaydının sınırında “tapır” yani “taşlık” bulunduğu, eylemli olarak da taşınmazın sınırlarında devlet ormanı yer aldığından tapu kaydı değişebilir nitelikte olup 3402 sayılı Kadastro Yasasının 20/C maddesi uyarınca miktarıyla geçerli kapsamı belirlenmeli, kayıt ve belgelerin lehe olduğu kadar aleyhe de delil teşkil edebilecekleri kayıt miktar fazlasının sınırda bulunan ormandan açma yapmak suretiyle oluşturulduğu dikkate alınmalı, dayanak tapu kaydının çekişmeli taşınmazın (B) ile işaretlenen bölümüne uymaması halinde bu yerin orman içi açıklığa dönüşeceği, orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilmeli, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, … ili, … ilçesi, Tülü köyü, … mevkii’nde kain 105 ada 196 parsel numaralı taşınmazın krokide (C) ile gösterilen ve toplam yüzölçümü 2627,96 m² olan bölüme yönelik davanın kabulü ile orman vasfında Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline; davalı taşınmazın (B) ile gösterilen ve toplam yüzölçümü 18777,57 m² olan bölüme yönelik davanın reddi ile tespit gibi davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Yasanın 4. maddesine göre yapılmıştır.
Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; bozma kararında yüzölçümü artırılmasına ilişkin dosyada Hazine taraf ise bu davadaki kroki ve yüzölçümünün uygulanması, Hazine taraf değil ise yüzölçümü artırılmasına ilişkin kararın Hazineyi bağlamayacağı ve tapu kaydının ilk oluşum yüzölçümüne göre 3402 sayılı Kadastro Yasasının 20/C maddesi uyarınca miktarıyla geçerli kapsamının belirlenmesi gerektiğine değinilmesine rağmen mahkemece belirtilen yönler üzerinde durulmamıştır.
Bu nedenle, 19/09/2007 gün ve 2007/9264-10817 sayılı bozma kararında da belirtildiği gibi, kadastro sırasında çekişmeli taşınmaza uygulanan Aralık 1969 tarih 1 sıra nolu tapu kaydının kökünde yüzölçümünün 1 hektar olduğu ve sınırlarında tapır yani orman hududunun bulunduğu, (B) ile işaretlenen yerin yüzölçümünün 18777,57 olduğu, eylemli olarak da bu yerin kuzey ve doğu sınırında kesinleşmiş 105 ada 420 sayılı orman parselinin yer aldığı, batı ve güney sınırında ise memleket haritasında orman sayılan alanda gözüken yerel mahkemece de orman niteliği ile tescil edilen taşınmazların bulunduğu, bu durumda, (B) ile işaretlenen yerin aplikeli memleket haritası ve kadastro paftasındaki konumu itibariyle dört tarafının orman ile çevrili olduğu, orman bütünlüğü içinde yer aldığı anlaşılmaktadır. Orman içi açıklıklar zilyetlik ile kazanılamayacağına ve tapu kaydının dayanağı olan yüzölçümü artırılmasına ilişkin dosyada Hazine taraf olmadığına göre, mahkemece yapılacak iş; dayanılan kök tapu kaydının 1 hektar yüzölçümlü olduğu dikkate alınarak temyize konu taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Yasasının 20/C maddesi uyarınca miktarıyla geçerli kapsamını belirlemekten ibarettir. Bozma kararında da belirtilen bu hususlar gözetilmeksizin temyize konu yerin zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün tarla vasfında olduğu gerekçesiyle yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 13 /07/2011 günü oybirliği ile karar verildi.