Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2011/3604 E. 2011/7330 K. 13.06.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/3604
KARAR NO : 2011/7330
KARAR TARİHİ : 13.06.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı … Yönetimi, dava konusu … ilçesi … mahallesi 24 ada 37 parsel sayılı 4365 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, yörede 1944 yılında yapılan kadastroda kişiler adına 10/01/1945 tarihi itibariyle tespit ve tescili yapılmış, bilahare satış suretiyle 23/02/1994 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, oysa taşınmazın kısmen kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı savı ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne ve dava konusu parselin 01/11/2010 tarihli bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 3326 m2’lik kısmın tapusunun iptaline, orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, dava konusu taşınmazın iptal edilen kısmın tapu kaydı üzerindeki şerhin terkinine karar verilmiş, hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen tahdide dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 3116 sayılı Yasaya göre 14/09/1949 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1744 sayılı Yasaya göre 16/10/1980 tarihinde yapılıp dava tarihinde kesinleşen 2. madde uygulaması vardır. 2896 sayılı Yasaya göre 10/12/1985 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen 2/B uygulaması vardır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1949 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda, dava konusu taşınmaz kısmen orman sınırları içinde bırakılmış, 1744 sayılı Yasaya göre yapılan yapılan ve 16.10.1980 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon işleminde de yine orman sınırları içinde gösterilmiş, 1944 yılında yapılıp 10.01.1945 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosunda ise kişiler adlarına özel mülk olarak tesbit ve tescil edilmiş, bilahare satış yolu ile 23.02.1994 tarıhinde davacı adına tescil edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve 6831 Sayılı Orman Yasasının 7. maddesi “Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırının tayini ve tesbiti orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü gereğince yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına ait tahdit harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uzman orman ve fen bilirkişisi tarafından yöntemine uygun biçimde uygulanması sonucu, dava konusu taşınmazın kısmen, 1949 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı ve işlemin de kesinleştiği, 6831 sayılı Yasanın 11/1. maddesinde orman kadastrosunun iptali için öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği ve gerçek kişilerin tapu kaydına dayalı olarak orman kadastrosunun iptali istemiyle bir dava açmadıkları gibi, davacı; Orman Yönetimi genel arazi kadastrosundan önceki hukuki sebeplere değil, kadastrodan sonraki hukuki nedene dayanarak kamu malı niteliği kazanan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tescilini istediğinden ve artık kesinleşen tahdit içersinde kalan yerde oluşmuş tapu kaydına değer verilemiyeceğinden ve tapu kaydı hukuki değerini yitireceğinden, somut olayda; orman kadastro sınırları içinde kısmen kaldığı anlaşılan çekişmeli taşınmazın kamu malı niteliği kazanmış olması nedeniyle, kadastro tesbit tarihi ve dava tarihi birlikte ele alındığında, dava tarihinde 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki hak düşürücü sürelerin geçip geçmediği irdelenmiş; çekişmeli parsel(ler)in kadastro tesbitlerinin kesinleşmesinden sonra, 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen 30 gün ve 10 yıllık hak düşürücü süreler geçmiş ise de, 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilmiş olup, Anayasa Mahkemesinin aynı gün ve 2009/31-27 sayılı kararıyla da, “…bu madde ve ibarenin, uygulamasından doğacak sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için kararın Resmî Gazete’de yayımlanacağı güne kadar Yürülüğünün Durdurulmasına” karar verilmiş ve 02 Haziran 2011 günlü ve 27952 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış bulunduğundan, Anayasa Mahkemesinin iptal ve yürütmeyi durdurma kararından sonra, çekişmeli parsel(ler)in tapu kayıtlarının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili, başka bir deyişle “Kamu Malı” iddiasıyla açılan davalarda, artık 3402 Sayılı Yasanın 5841 sayılı Yasanın 2. maddesi ile değişik 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilamında ”…kamu mallarında hak düşürücü sürenin uygulanamıyacağı,” kabul edilmiş, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.11.1988 gün 1988/1-825 E. ve 1988/964 K.; 06.05.1992 gün 1992/1-187 E. ve 1992/295 K.; 24.03.1999 gün ve 1999/1-170 E. 1999167 K.; 22.09.1999 gün ve 1999/1-568 E. 1999/569 K.; 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261, 27.06.2008 gün ve 2008/4257-9287, 09.10.2008 gün ve 2008/8409- 12530, 20.01.2009 gün ve 2008/15375-519 sayılı kararların da değinildiği üzere, gerek 766 sayılı Yasanın 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki ve Kamu Malı niteliğindeki yerler hakkında Hazine ve Orman Yönetimi tarafından açılacak bu tür davaların (10) yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, orman kadastrosunun kesinleşmesiyle taşınmaz kamu malı niteliğini kazandığı ve mülkiyet hakkının Hazineye geçtiği, bu nedenle mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari) bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023. (E.M.Y. 931 – İsviçre M.Y.974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı belirlenerek kaydın kısmen iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, Orman Yönetiminin davasının kabulü yolunda hüküm kurulmasında isabetsizlik yoktur. Ancak, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle getirilen 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesindeki “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” ve 17. maddesiyle eklenen geçici 11. maddesindeki “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” Hükümleri gereğince davalı aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. Bu sebeple hüküm fıkrasında yer alan yargılama giderleri ve avukatlık ücretine ilişkin “beş ve altı numaralı bentlerin hükümden tamamen çıkartılarak, bunun yerine; “6099 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin sarf eden Orman Yönetimi üzerinde bırakılmasına, Orman Yönetimi lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile getirilen 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesi gereğince, davalı aleyhine onama harcına hükmetmeye yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 13/06/2011 günü oybirliğiyle karar verildi.