YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/2823
KARAR NO : 2011/6716
KARAR TARİHİ : 02.06.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve elatmanın önlenmesi davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
… köyü 207 parsel sayılı 92.000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, davalı … adına tapuda kayıtlıdır. …; çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdit haritası içinde iken makiye ayrıldığı, toprak tevzi komisyonunca dağıtımı yapılarak tapuya tescil edildiği, 1988 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında da orman sınırları içinde bırakılıp beyanlar hanesine orman şerhi konulduğu, 207 parselin orman sınırları dışına çıkarılması, beyanlar hanesindeki “ormanla ilişkisi vardır” şerhinin silinmesi istemiyle orman yönetimi aleyhine dava açmıştır. … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2004 gün 1998/168-2004/413 sayılı ilam ile davanın reddine karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Dairece onanarak ve karar düzeltme istemi de reddedilerek 21.12.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı … Yönetimi; 207 sayılı taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritası içinde kaldığından tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescili, davalının elatmasının önlenmesi istemiyle temyize konu davayı açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, davalının elatmasının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davalı kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman sınırlama haritası içinde kalan tapu kaydının iptali tescil ve elatmanın önlenmesi niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 28.06.1940 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, 1951 yılında 5653 sayılı yasa hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1968 yılında genel arazi kadastrosu, 15.6.1988 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişiler tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda; çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman sınırlama haritası içinde kaldığı, 1950 yılında 5653 sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrıldığı, toprak tevzi komisyonunca dağıtım ve tescilinin yapıldığı, ancak % 80 – 100 eğimli olduğu, üzerinde hali hazırda orman bitki örtüsünün bulunduğu, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığı, 1988 yılında yapılan aplikasyon ve 2/B çalışması sırasında muhafaza makisi olduğu için orman rejimi dışına çıkarılmadığı belirlendiğine, makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği Y.İ.B.B.K.nın 22.03.1996 gün 1993/5-1 sayılı ve H.G.K.nun Y.K.D. nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararı ile kabul edildiğine, ve her ne kadar taşınmaz makiye ayırmadan sonra 4753 ve 5618 sayılı yasa hükümleri uyarınca tevzi edilmiş ise de, 4753 sayılı Yasanın 8. maddesinde ormanların tevzi edileceğine dair bir hüküm bulunmadığına, 6831 sayılı Yasanın 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağına, bilimsel olarak da % 12’den fazla eğimli makilik sahaların orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza(koruma) makisi yani orman sayılması gerektiğine, bu nitelikteki taşınmazların 5653 sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrılamayacağına, ayrılmış olsa bile yasal dayanağı bulunmadığından yok hükmünde sayılacağına, orman niteliğini koruyan muhafaza (koruma) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı İnançları Birleştirme Kararının ve H.G.K.nun Y.K.Dnin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararının uygulama yerinin bulunmadığına, tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, anayasa ve yasalarda ormanların tevziiye tabi tutulacağı yönünde hiçbir hüküm bulunmadığı, kaldı ki … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2004 gün 1998/168-2004/413 sayılı kararının HYUY’nın 237. maddesi uyarınca kesin hüküm niteliğinde olduğu, kesin hükmün davanın taraflarını , akdi ve ırsi ardıllarını bağlayacağı, diğer taraftan çekişmeli taşınmaz daha önce yapılan orman kadastro sınırları içinde ve tapu sicilinde orman niteliğiyle Hazine adına kayıtlı ve mülkiyet hakkı Hazineye ait kamu malı orman olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.’nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.’nın 1026. (E.M.Y. 934 – İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023. (E.M.Y.931 – İsviçre M.Y.974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağına, davalının bu taşınmazı satın alırken ödediği bedeli taşınmazı kendisine satanlardan koşulları varsa sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri alabileceği belirlenerek kaydın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak 19.01.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesinde “ Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehdarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderine hükmolunmaz” ve yine 6099 sayılı yasanın 17. maddesi ile 3402 sayılı yasaya eklenen Geçici 11. maddesinde “ Bu Kanununun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekalet ücreti dahil yargılama giderleri içinde uygulanır” hükümleri uyarınca davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple; hükmün harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin “5, 6 ve 7 rakamlı bölümlerinin “tamamen hükümden çıkarılarak bunların yerine “19.01.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi ve 6099 sayılı Yasanın 17. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen Geçici 11. maddesi uyarınca Davacı … yönetimi tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, “cümlesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve hükmün H.U.M.Y.’nın 438/7. maddesine bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 02/06/2011 gününde oybirliği ile karar verildi.