Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2011/15738 E. 2012/6639 K. 07.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/15738
KARAR NO : 2012/6639
KARAR TARİHİ : 07.05.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve … vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … Yönetimi vekili,1988 yılında 56 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından ….. ilçesinde 3302 sayılı Yasanın 2/B madde çalışmaları ve orman tahdit aplikasyonları yapıldığını, bu çalışmaların 19/04/1989 tarihinde ilân edilerek kesinleştiğini, ancak; söz konusu komisyon çalışmaları sırasında 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 17/1 maddesi gereğince, işletme müdürlüğünden alınması gereken işgal ve faydalanma suçlarına ait zabıt tutulmuş ve karara bağlanmış yerlere ait dava dosyalarının istenmediğini, çalışmaların dikkate alınmadığını, yönetmelik hükümlerine aykırı olarak Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarıldığını, bu hususun Orman Genel Müdürlüğüne bağlı müfettişler tarafından tespit edildiğini, yasaya aykırı olarak yapılan çalışmalar nedeniyle komisyon üyeleri hakkında kovuşturma izni talebinin zaman aşımı nedeniyle reddedildiğini, bunun üzerine İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 1995/61 esas ve 1996/242 sayılı karar ile komisyon üyelerinin tazminata mahkum edildiklerini, bu kararın 1997 yılında onanarak kesinleştiğini, bu nedenle komisyon çalışmalarının yok hükmünde olduğunun, Yargıtay 20. Hukuk Dairesine ait 1998/1529 – 248 sayılı ilamın da emsal teşkil ettiğini, Adalar Asliye Hukuk mahkemesinin 2002/109 esas sayılı dosyası ile açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine, kararın temyiz edildiğini ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2004/7780 – 9015 sayılı ilamı ile, orman kadastro komisyonu üyelerinin görevlerini kötüye kullanarak ya da kendilerine verilen görevlerin dışına çıkarak yaptıkları işlemler hukuk ve ceza davalarına konu olmuşsa bu işlemler yok hükmünde sayılacağından yönetim tarafından herhangi bir süreye bağlı kalmaksızın işlemin iptali için her zaman dava açılabileceğinin belirtildiği, bu nedenle davaya konu olan İstanbul, Kınalıada, 94 ada 3 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak 56 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan orman dışına çıkarma işlemlerinin yok hükmünde olduğunun tespitine, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi talebiyle dava açmıştır. Çekişmeli 94 ada 3 parsel sayılı taşınmaz, arsa vasfıyla 331,50 m2 olarak 1/8 hissesi …, 7/8 hissesi İstanbul Belediyesi adına tapuda kayıtlıdır.
Mahkemece davanın kabulüne, İstanbul Adalar Kınalıada 94 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak 56 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan 2/B uygulamalarına ilişkin işlemlerin yok hükmünde olduğunun tespitine, taşınmazın davalı … Belediyesi ve … adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılardan Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, dava; 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulamasının yok hükmünde sayılması ve kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalan taşınmazın tapusunun iptaliyle orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1943 yılında 3116 sayılı Yasa hükümleri gereğince yapılan ve kesinleşen orman tahdidi ile 1977 ve 1981 yıllarında yapılarak kesinleşen 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması, 1984 yılında 2896 sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması ve 1988–1989 yıllarında yapılan 3302 sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1942 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda dava konusu taşınmaz orman sınırları içine alınmış, 4785 sayılı Yasa hükümleri göz önünde bulundurularak yapılan ve 23.09.1981 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması ve aplikasyon işlemi sırasında dava konusu parsel yine orman sınırları içinde gösterilmiş, 1989 yılında yapılan 19.04.1989 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 2/B uygulamasında Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılmış ise de, işlem yapan komisyon üyesinin yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı hareket ettiklerinin tespiti ile tazminata mahkum edilmeleri nedeniyle 2/B madde uygulamaları yok sayılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve 6831 sayılı Orman Yasasının 7. maddesi “Devlet ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırının tayini ve tesbiti orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü gereğince yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uzman orman ve fen bilirkişisi tarafından uygulanması sonucu, dava konusu taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılmış ise de, mahkemece bu işlemin yok hükmünde olduğu tespit edilmekle taşınmazın orman sınırları içinde kalmaya devam ettiği, 6831 sayılı Yasanın 11/1. maddesinde öngörülen orman kadastrosunun iptali için öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği, davacı; genel arazi kadastrosundan önceki hukuki sebeplere değil, kadastrodan sonraki hukuki nedene dayanarak iptal ve tescil istediğinden, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, orman kadastrosunun kesinleşmesiyle taşınmaz kamu malı niteliğini kazandığı ve mülkiyet hakkının Hazineye geçtiği, bu nedenle mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari) bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023. (E.M.Y. 931 – İsviçre M.Y. 974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı gibi, Anayasanın Ormanların Korunması ve Geliştirilmesi başlığında düzenlenen 169. maddesinde, (Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. …) hükmünün bulunduğu, keza, 6831 sayılı Orman Yasasının 17. maddesi 1. fıkrasında (Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.) denildiği, yine bu gibi eylemlerin cezai yaptırıma bağlandığı aynı Yasanın 93. maddesinde de (Bu Kanunun 17’nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı)’nın hükme bağladığı, anayasa ve yasada düzenlenen bu hükümler göre, yasak ve suç sayılan bir eylemin kişi veya tüzelkişiler lehine şerh olarak tapunun beyanlar hanesinde yer almasının yasaya aykırı olduğu belirlenerek kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince davalılardan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 07/05/2012 günü oybirliği ile karar verildi.