Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/6585 E. 2010/9579 K. 05.07.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/6585
KARAR NO : 2010/9579
KARAR TARİHİ : 05.07.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.03.2005 gün 2004/12981 – 2005/3164 sayılı bozma kararında özetle: “Çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede arazi kadastrosu 1957 yılında 5602 Sayılı Kadastro Yasasının yürürlüğü sırasında yapılmıştır. Kadastro sırasında taşınmazların tesbit dışı bırakıldığı tartışmasızdır. Burada halledilmesi gereken sorun kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın hangi vasıfla tesbit dışı bırakıldığı konusudur.
3402 Sayılı Yasanın uygulanmaya başlandığı tarihe kadar sınırları belirlenerek kadastrosu yapılacağı ilan edilen çalışma alanları içerisindeki ormanlar tesbit dışı bırakılmakta, diğer anlatımla, arazi kadastrosu ekipleri ormanların kadastrosunu yapmamakta, ancak bölgede daha önce orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşmiş ise bu işleme ait kayıtlar, birliğin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarmaktadır. Bu uygulama 3402 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar sürdürülmüş, 3402 Sayılı yasanın yürürlüğünden sonra ise anılan yasanın 4. maddesi gereğince işlem yapılmıştır. Her olaya meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerinin uygulanması gerekir. Somut olayda arazi kadastrosu 5602 Sayılı Yasa hükümleri gereğince yapıldığından uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi zorunludur.
1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu (A) ve (B) ile işaretli taşınmazların orman olarak tesbit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazların çevresinde bir kısım arazi bölümlerinin ise tarım arazisi niteliğiyle zilyetleri adına tesbit ve tescil edildikleri, yörede orman kadastrosunun halen yapılmadığı anlaşılmaktadır. Arazinin konumu, davalı taşınmazlarla orman arasında ayırıcı bir unsurunun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri nazara alındığında davaya konu (A) ve (B) ile işaretli bölümlerin orman olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, üzerinde imar ve ihyayı gerektirecek nitelikte maki ve benzeri bitki örtüsünün bulunmadığını, taşınmazları davacı bizzat kendisi emek ve para sarfederek çalılıkları kesip taşlarını temizleyerek tarım arazisi haline getirdiğini ve 30-40 yıldır kullandığını ifade etmişler ise de, halen orman kadastrosunun yapılmadığı bu yerde orman kadastrosunun yapıldığı tarihe kadar yukarıda açıklanan nedenlerle orman sayılacağı tartışmasız olan bu taşınmazların üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu ve zilyetlikle ormandan … kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K., 14.03.1989 gün 35/13 E.K. gün 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, ancak orman kadastrosu yapılıp da tahdit dışında bırakılırsa zilyetlikle iktisabının mümkün olacağı, (H.G.K. 12.05.2004 gün ve 2004/8-242/292 S.K.) fakat bu takdirde de tahdit dışında bırakılma tarihinden itibaren 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolması gerekeceği, davaya konu taşınmazların öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemeyeceği” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda … onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 05.07.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.