Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/16722 E. 2011/3687 K. 31.03.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/16722
KARAR NO : 2011/3687
KARAR TARİHİ : 31.03.2011

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 20 Hukuk Dairesinin 20/04/2010 gün 2010/2551 – 5356 sayılı bozma kararında özetle; (Yapılan incelemede mahkemece 12/8/2009 tarihli duruşmada Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23.02.2009 gün ve 2009/495- 2009/3054 sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkemenin bozma kararına uymak suretiyle, bozma gereğince işlem yapma ve karar verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine karar verme sonucunu doğuracak bir olgudur ve buna usuli kazanılmış hak veya usule ait müktesep hak denilmektedir. Yerel mahkemenin doğru bularak uyduğu veya kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile daha önce mahkemenin o dava hakkındaki usul ve kanuna aykırı olarak verdiği kararının, usul ve yasaya uygun olacak uygun bir sonuca ulaşılmasını sağlar. Buna aykırı karar verilmesi, usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir. Böyle bir sonuç kabul edilemez. Usul Kanunumuzda usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de, kararın temyizi edilmesi sonucunda verilen bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamanın yanı sıra, mahkemelerden verilecek karalarda hukuki istikrarın sağlanması amacına ulaşılması için uygulamada kabul edilmesi nedeniyle,usuli kazanılmış hak kavramı, kamu düzenine ilişkin ve usul hukukunun dayandığı ana esaslardandır. Usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez. Bozmaya uyulması ile davacı … Yönetimi yararına oluşmuş bulunan usuli kazanılmış hak ihlal edilecek biçimde karar verilemez. O halde; mahkemece, bozma öncesinde yaptırılan keşifte görev alan orman bilirkişinin hükme dayanak alınan raporunda, çekişmeli taşınmazların tamamının 1959 tarihli memleket haritasında ve 1955 tarihli hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiğinden, bu taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tescile karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.) gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne ve dava konusu 198 ada 29 ve 33 parsel sayılı taşınmazların tespitinin iptaliyle orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1947 yılında seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesi ile getirilen 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” ve 17. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesine göre; “bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” hükmü gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de; bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hükmün 6 ve 7. bentlerinin kaldırılarak; bunun yerine, “6099 Sayılı Yasa ile getirilen 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 31/03/2011 günü oybirliğiyle karar verildi.