Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/15487 E. 2011/843 K. 26.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/15487
KARAR NO : 2011/843
KARAR TARİHİ : 26.01.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali, tescil, elatmanın önlenmesi ve beyanlar hanesindeki şerhlerin silinmesi davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi, davalılardan …, …, … ve … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında … İlçesi… Mevkii 199 parsel sayılı 47.000 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Eylül 1953 tarih 23 sıra nolu tapu kaydı ve gittileri ile 253 yazım numaralı vergi kaydı uygulanarak zeytinlik niteliği ile … ve … adlarına tespit ve tescil edilmişlerdir. Daha sonra parselasyon üzerine 3910, 3977, 3959, 3973, 3953, 3950, 3951, 3944, 3942, 3938, 3900, 3913, 3897 parsel ve dava dışı pek çok parsele ifraz edilmişlerdir.
Davacı … Yönetimi; 3977, 3959, 3973, 3953, 3950, 3951, 3944, 3942, 3938, 3900, 3913, 3897 ve 3910 parsel sayılı taşınmazların kesinleşen orman tahdit haritası içinde kaldıklarından tapu kayıtlarının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescillerine, davalıların elatmalarının önlenmesine, 3900 ve 3910 parsellerin beyanlar hanesinde bulunan ipotek ve haciz şerhlerinin silinmesi istemiyle her bir parsel hakkında ayrı dava açmıştır. Mahkemece dava dosyaları birleştirildikten sonra davaların kabulüne dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescillerine, davalıların elatmalarının önlenmesine karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi, davalılardan …, …, …, … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen tahdit içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali, tescil, elatmanın önlenmesi ve beyanlar hanesindeki şerhlerin silinmesi istemidir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1945 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1950 yılında 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1957 yılında arazi kadastrosu, 3302 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve 23.08.1991 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman orman ve fen bilirkişi tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazların 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdidinde Hasanbaba Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı, kök 199 parsele kadastro sırasında uygulanan tapu kayıtlarının Rumlardan kalan metruk yerlerden iken 2510 Sayılı İskan Yasasından önce tefviz edilerek tapuya tescil edildikleri, kök parselin 1991 yılında ilan edilen aplikasyon ve 2/B

-2- 2010/15487 – 2011/843

madde uygulamasında eylemli orman olan bölümlerinin orman sınırları içinde bırakılıp bir kısmının da XXXII nolu poligon içine alınarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmışsa da aynı çalışma sırasında 16.08.1990 tarihinde düzenlenen tutanak ile bu poligon içinde kalan alanın üzerinde yer yer meşe ağaçlarının bulunduğu fiilen ziraat arazisi özelliği göstermediği açıklanarak 2/B madde uygulamasının iptaline karar verildiği ve tutanakta “XXXII nolu 2/B madde uygulamasının iptal edilmesi ile 199 ve 200 parsellerin bir kısmı ile 209 nolu parselin tamamının Hasanbaba Devlet Ormanı sınırları içinde orman olarak bırakıldı” denilerek kesinleşen 1944 yılı orman kadastro sınırı içinde kalan parsel ve parsel bölümlerinin orman içinde bırakıldığı, çekişmeli yerin 1950 yılında 5653 sayılı yasa hükümlerine göre makiye ayrıldığına, ancak yörede 1 nolu komisyon tarafından 1950 yılında 5653 Sayılı Yasa gereğince yapılan maki tefrik çalışmalarında … mevkiinde 266 hektar, … mevkiinde ise 122 hektar yüzölçümündeki taşınmazlar makilik saha olarak belirlenmişse de 24.12.1962 tarihli maki inceleme komisyonunca düzenlenen raporda, makiye ayrılan taşınmazların eğiminin % 30 – 50 arası olduğu, üzerlerinde 20 – 25 yaşlarında meşe, kayın, 30 – 40 yaşlarında kestane ve ıhlamur ağaçlarının bulunduğu, çeşitli müdahaleler sonucunda orman formasyonun bozulduğu, aslında karışık Devlet Baltalığı olarak kullanılması gerektiği, maki sahalarının tesbitine dair talimatnamenin 5 ve 6. maddeleri gereğince orman muhafaza karakteri taşıdığından orman rejimi dışına çıkartılmaması gerektiği açıklanarak daha önce yapılan işlemin yasa ve yönetmeliğe aykırı olması nedeniyle makiye ayırma işleminin iptal edildiği, 5653 Sayılı Yasada ve 17/08/1950 tarihli yönetmelikte maki komisyonlarının kesinleşmiş orman sınırı içinde maki tesbit işlemi yapacağı konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı gibi, 1990 yılında dahi dava konusu taşınmazın fiilen ve eylemli orman olduğunun belirlendiği, ormanların ve orman muhafaza karakteri taşıyan makiliklerin hiç bir zaman makiye ayrılamayacağı, ayrılmış olsa bile yasaya aykırı olarak yapılan işlemin yok hükmünde olacağı, somut olayda, makiye ayırma işleminin 1962 yılında iptal edildiği ve hiç bir zaman geçerlilik kazanmadığı; H.G.K’ nun, Y.K.D’ nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararında kabul edildiği gibi taşınmaz 1944 yılında orman kadastro sınırı içine alındığından, kök parsele revizyon gören tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği, orman içinde kalan ya da orman sınırı dışına çıkartılan alanlarda tapu kayıtlarına değer verileceğine ilişkin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin Anayasa Mahkemesinin 01/06/1988 gün 31/13 ve 14/03/1989 gün 35/13 ve 13/06/1989 gün 7/25 sayılı kararları ile iptal edildiğinden, davalı kişilerin dayanacağı hiç bir yasal yol bulunmadığı, aslı orman olan taşınmazlar hakkında özel mülk olarak oluşturulan tapu kayıtları yolsuz tescil niteliğinde olduğundan, sahibine hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, bu tür tapu kayıtlarının Hazine ve Orman Yönetimi tarafından hiç bir süreye bağlı kalmadan açılacak davalar sonucu iptal edileceği, yine öncesi orman niteliğinde olan taşınmazlarda M.Y.’nın 1023. maddesinde belirtilen iyi niyetle iktisap iddiasında da bulunulamayacağına, bir an için makiye ayırmanın iptal edilmediği düşünülse dahi makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği Y.İ.B.B.K.nın 22.03.1996 gün 5-11 sayılı ve H.G.K.nun Y.K.Dnin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararı ile kabul edildiğine, çekişmeli taşınmazlara ilişkin makiye ayırmadan sonra özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kaydı bulunmadığına, kaldı ki taşınmazların eğim ölçer ile belirlenen eğimlerinin % 20-25 olduğu, üzerlerinde maki bitki örtüsü bulunduğu, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdıkları anlaşıldığına, 6831 Sayılı Yasanın 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağına, bilimsel olarak da % 12’den fazla eğimli makilik sahaların orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza(koruma) makisi yani orman sayılması gerektiğine, bu nitelikteki taşınmazların 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrılamayacağına, ayrılmış olsa bile yasal dayanağı bulunmadığından yok hükmünde sayılacağına, orman niteliğini koruyan muhafaza (koruma) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının ve H.G.K.nun Y.K.Dnin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararının uygulama yerinin bulunmadığına, diğer taraftan taşınmazlar daha

-3- 2010/15487 – 2011/843

önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde ve tapu sicilinde orman niteliğiyle Hazine adına kayıtlı ve mülkiyet hakkı Hazineye ait kamu malı orman olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.’nın 1026. (E.M.Y. 934 – İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023. (E.M.Y.931 – İsviçre M.Y.974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı bir yana, davalıların taşınmazın niteliğini görmeden satın almasının hayatın olağan akışına ve yaşam kurallarına uygun olmayacağından, tapuya güven ve iyi niyet kurallarından faydalanamayacakları, davalılar taşınmazı satın almışlar ise , ödedikleri bedeli, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre bu yeri kendisine satanlardan geri alabilecekleri, davalılardan … cevap dilekçesinde 7.000.-TL tazminat isteminde bulunmuş ise de harcını ödeyerek tazminat istemli karşı dava açmadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ancak çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman tahdit haritası içinde kaldığı belirlenerek tapu kayıtlarının iptaliyle orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescillerine karar verildiği ve orman niteliği ile tescil edilen yerlerin beyanlar hanesine hiçbir şerh yazılamayacağı halde mahkemece çekişmeli taşınmazların beyanlar hanesindeki şerhlerin silinmesine karar verilmemesi doğru değil ise de ayrıca 19.01.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı yasaya eklenen 36/A maddesinde “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu ve kuruluşları tarafından kayıt lehdarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderine hükmolunmaz” ve yine 6099 Sayılı Yasanın 17. maddesi ile 3402 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 11. maddesinde “Bu Kanununun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekalet ücreti dahil yargılama giderleri içinde uygulanır” hükümleri uyarınca davalılar aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama giderlerine hükmedilemeyeceğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.Bu sebeple hükme “çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde bulunan tüm haciz ve ipotek şerhlerinin silinmesine” cümlesinin yazılması ayrıca hüküm fıkrasında yer alan harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerine ilişkin bölümlerin hükümden çıkarılarak bunların yerine “19.1.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 Sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi ve 6099 Sayılı Yasanın 17. maddesi ile 3402 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 11. maddesi uyarınca davacı … Yönetimi tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca temyize konu dosya ve birleşen tüm dosyalar için ayrı ayrı hesaplanan 378,00 TL’şer karar ve ilam harcının davacı … Yönetiminden alınarak Hazineye gelir yazılmasına” cümlelerinin yazılması suretiyle

-4- 2010/15487 – 2011/843

hükmün düzeltilmesine ve hükmün H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine 26.01.2011 günü oybirliği ile karar verildi.