Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/15326 E. 2011/825 K. 26.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/15326
KARAR NO : 2011/825
KARAR TARİHİ : 26.01.2011

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı dava dilekçesi ile, …,… mahallede olan ve zilyedi olduğu taşınmazın bir kısmının yörede ilk defa yapılan ve 03/04/2007 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu sırasında orman sınırı içine alınmasının hatalı olduğunu belirterek orman kadastrosunun iptalini ve taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davacının dava konusu ettiği ve Fen Bilirkişi … ‘in 15/07/2009 havale tarihli asıl raporu ile 22/02/2010 havale tarihli ek raporu ve bu raporlar ekinde A(1445,81 m2) harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaza ilişkin davanın davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddine ve dava konusu olmayan ve dava konusu yere bitişik olması neden gösterilerek sehven dosyaya tutanak aslı gönderilen 480 ada 1 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kadastro işlemlerinin olağan yöntemince tamamlanması için tutanak aslının Manavgat Kadastro Müdürlüğü’ne iadesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraza ve Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 6831 Sayılı Yasaya göre yapılıp 03/04/2007 ila 03/10/2007 tarihleri arasında ilan edilerek eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu bulunmaktadır.
Yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli bulunmamaktadır. Dinlenen bilirkişi ve tanıklar, davacı ve kardeşlerinin 1970 yılından beri en az 35-40 senedir taşınmaz arpa ve buğday ekerek kullandıkları ancak 7-8 yıldır ekim yapmadıklarını bildirmişlerdir. Davacı, dava konusu yerlerin öncesinin orman olmadığı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği ile edinme koşullarının yararına oluştuğu iddiasıyla dava açtığına göre, taşınmazın öncesinin eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları uygulanarak belirlenmesi ve yasanın 11/1. maddesinde bu tür davaları açabilmek için, başka bir anlatımla aktif dava ehliyeti bulunması için davacının hak sahibi olması gerekir. Davacı tapu kaydına dayanmadığına göre, orman kadastro tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle çekişmesiz ve aralıksız malik gibi taşınmaza zilyet olduğunu kanıtlaması gerekir ancak mahkemece davacının hak sahibi olup olmadığı yöntemince tahkik edilmemiştir. Bilirkişi ve tanıkların zilyetlik konusundaki anılan sözleri soyut nitelikte ve yetersiz olduğu gibi yöntemine de uygun değildir. Davacının 7-8 yıl taşınmazı sürüp ekmemesi terk anlamına da gelmez. O halde, mahkemece yapılacak iş zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının yöntemince araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım
-2-
2010/15326-2011/825

uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsel tutanakları ve dayanağı kayıtları getirtilip uygulanmalı, mahalli bilirkişi, tutanak bilirkişileri ve zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tespit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, murisler yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı yasanın 03.07.2005 gün 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 26/01/2011 günü oybirliği ile karar verildi.