YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/14759
KARAR NO : 2010/16887
KARAR TARİHİ : 28.12.2010
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 05/07/2010 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28/ 12/2010 günü için yapılan tebligat üzerine,duruşmalı temyiz eden, davacı … vekili avukat … geldi, karşı taraftan davalı … YÖNETİMİ vekili avukat … …, davalı HAZİNE vekili avukat … geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında davaya konu … Köyü 290 ada 18 parsel sayılı taşınmaz tarla niteliğinde 941,64 m2 yüzölçümünde, zilyedinin … olduğunu belirtilerek, Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/37 esas sayılı dosyasında tescil davası bulunduğu nedeniyle … hanesi açık olarak 16/06/2008 tarihinde tespit edilmiştir.
Davacı …, davaya konu taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile maliki olduğunu ileri sürerek adına tescili istemiyle … Asliye Hukuk Mahkemesine dava açmıştır.Diğer yandan … ve arkadaşları dava konusu taşınmazın,öncesinde 3 … arazisine ait tapu kayıtları kapsamı içerisinde kaldığını, tapuların dış hudutlarının … Gediği, … İskelesi, …, …, …, …Gediği, …, … Çiftliği, … dışındaki …, … Çiftliği ve … olduğunu ve bu hudutların askeri haritalarda yer aldığını davalı veya mirasbırakanlarının 1952 yılına kadar bu araziyi % 25 hâsılat kirası vererek fer’i zilyet sıfatıyla … arazisi olarak kullandıklarını,ancak hukuk dışı eylemlerle taşınmaza sahiplenmeye çalıştıklarını, geldi kayıtlarında icareteynli vakıf olarak yazılı tapu kaydının 1961 yılında taviz bedeli ödenmek sureti ile vakıfla ilişiğinin kesildiğini, bu vakıfların zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, kadastro çalışmaları sırasında ise bilirkişilerin gerçekleri sakladıklarını, sabit hudutlu olmaları nedeniyle miktarına itibar edilmesi gereken tapuların kapsamındaki ormanların, 4785 sayılı kanunla devletleştirilmesinden dolayı bunların bedelleriyle ilgili olarak … Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davanın devam ettiğini ileri sürerek itiraz etmişlerdir.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/583-2003/569 sayılı kararı ile (davacı …’in davasının kabulüne davaya konu yerin adına tesciline, muteriz davacıların davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiş, kararın Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine 20. Hukuk Dairesinin 2004/6303-2007/2919 sayılı karar ile “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli olmadığından yeniden keşif yapılarak, 1967 yılında yapılan orman kadastrosunun uygulanması suretiyle taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığının saptanamayacağı, sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği ve 3116 Sayılı Yasa ile sadece devlet Ormanları belirlendiği, 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların devletleştirildiği, devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan ormanlara ait tapu kayıtlarının hukuki değerlerini yitireceği, Orman Yönetiminin katılımı olmaksızın oluşan tapu kayıtlarının Yönetimi bağlamayacağı, 6831 Sayılı Yasanın 3373 Sayılı Yasa ile değişik 1/F maddesinin, öncesi orman olmayan taşınmazlar bakımından söz konusu olacağı, Tapu kayıtları bu kayıtlara dayananların yararına olduğu kadar, aleyhine de delil oluşturacağı, 3402 Sayılı Yasanın 20/C maddesi gereğince değişebilir nitelikteki tapu kayıtlarının kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı, kaydın yüzölçümü ile geçerli asıl kapsamı orman değil ise, kayıt fazlasının ormandan açılmış olduğunun kabul edileceği, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bile olsa, orman içi açıklıkların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyeceği, yine doğal ve kültürel sit alanları ile bunların koruma alanlarının zilyetlik yoluyla edinilemeyeceği, düşünülerek taşınmazın niteliği belirlenmesi, kesinleşmiş mahkeme kararlarının tarafı olmayan Orman Yönetimini bağlamayacağı, devlet ormanlarının mülkiyeti Hazineye, kullanma hakkının Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğu nazara alınarak, devlet ormanlarına ilişkin sav ve savunmaların Hazine ve Orman Yönetimi tarafından ayrı ayrı yapabileceği gibi birlikte de yapılabileceği gözetilerek toplanan deliller birlikte değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Bozmadan sonra yapılan yargılama sırasında, davaya konu taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlendiğinden görevsizlik kararı verilerek,dava dosyası kadastro mahkemesine aktarılmıştır.Yargılama aşamasında davacılardan … …; …, …, …, …, …, …, …, … yetkili vekilleri vasıtası ile DAVADAN FERAGAT etmişlerdir. Mahkemece davanın REDDİNE, dava konusu taşınmazın orman niteliğinde Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … vekili ile DAVALI HAZİNE vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 1967 yılında yapılıp tesbit tarihinden önce kesinleşen orman kadastrosu ile 1980 yılında yapılarak kesinleşen ilk orman kadastrosunun aplikasyonu ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ve 1991 yılında yapılarak dava tarihinden önce kesinleşen 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşen orman kadastrosu ve eski tarihli resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sınırı dışında kaldığı saptanmış ise de, fiilen dava konusu taşınmazın içinde kaba inşaatı bitmiş bir binanın olduğu, zirai amaçlı kullanılan düz arazinin bittiği eğimli arazinin başladığı zeminde %16 eğimli arazide yer aldığı, zirai amaçla kullanılmayıp doğusundaki eylemli çam ormanının devamı nitelikte bulunduğu bu hali ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanmaya elverişli taşınmaz niteliğinde olmadığından davacı kişi yararına 3402 sayılı yasanın 14. maddesinde yazılı şartların oluşmadığı belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 750.00.-TL vekalet ücretinin davacı …’den alınarak, davalı HAZİNE ile ORMAN YÖNETİMİ’ne verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden gerçek kişiye yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 28/12/2010 günü oybirliğiyle karar verildi.