Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/14647 E. 2011/855 K. 26.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/14647
KARAR NO : 2011/855
KARAR TARİHİ : 26.01.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAHİLİ DAVALI : … BELEDİYE BAŞKANLIĞI

Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ile dahili davalı … Belediye Başkanlığı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

1956 yılında … Köyünde yapılan kadastro sırasında 682 parsel sayılı 10.400m2 yüzölçümündeki taşınmaz 1938 tarih 485 yazım numaralı vergi kaydı ve Kasım 1953 tarih 12 sıra nolu tapu kaydı uygulanarak … adına tespit edilmiş, Hazine ve Orman Yönetiminin açtıkları dava sonucu … Tapulama Mahkemesinin 27.08.1980 gün 1979/1-1980/18 sayılı kararıyla dava konusu 682 sayılı parselin 1939 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdit haritası dışında kaldığı, ancak fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda (A) ile işaretlenen kesiminin fundalık niteliğinde olduğu gerekçesiyle, (A) ile işaretlenen 2.632 m2 yüzölçümlü kesiminin ise fundalık niteliği ile tesbit dışı bırakılmasına, geriye kalan 7.768 m2 bölümünde 682 sayılı parsel olarak … mirasçıları adına tesciline karar verilmiş, hüküm Yargıtay 7. Hukuk Dairesince onanarak 23.01.1981 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı … vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği … Köyü … mevkiinde bulunan 682 parselin 24/32 payını 13 Ağustos 1982 tarihinde, kalan payını da 23.08.1982 tarihinde kayden satın aldığını, 682 sayılı parselin sınırında bulunan ve fundalık niteliğinde olması nedeniyle Tapulama Mahkemesi kararı ile kadastro dışı bırakılan 1.300 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı tarafından 682 sayılı parseli satın aldığı tarihten bu yana bir bütün olarak kullandığını bildirerek, adına tapuya tescili istemiyle temyize konu davayı açmış; 10/06/2010 tarihli oturumda dava dilekçesini ıslah ederek 2500 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tescilini istemiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın imar planı içine alındığı tarihe kadar davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, bilirkişi kurulu tarafından ortak düzenlenen krokili raporda (A) ile işaretlenen 2.500 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı … adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine ve … Belediye Başkanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1939 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 15.06.1988 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1956 yılında yapılıp kesinleşmiş, dava konusu taşınmaz tapulama mahkemesi kararı ile tespit harici bırakılmıştır.
Mahkemece, davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşulları oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, hükme dayanak yapılan orman raporunda çekişmeli taşınmazın 1939 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdit haritası dışında kalması nedeniyle orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiştir. Kural

-2- 2010/14647 – 2011/855

olarak; bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak, bu sınırlandırmada 4785 Sayılı Yasa hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaşılır. Çünkü, 3116 Sayılı Yasa sadece devlet ormanlarının kadastrosunun yapılmasını öngördüğünden, bu yasaya göre, 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukuki durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 Sayılı Yasalara göre çözümlenmesi gerekir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 Sayılı Yasanın yürürlük tarihinden önce 1939 yılında orman kadastrosu yapıldığından, kesinleşen tahdit haritası çekişmeli taşınmazın orman tahdit haritası dışında kalan bölümünün orman niteliğini ve hukuki durumunu saptamakta yetersiz kalmaktadır. Bu sebeple; orman araştırması yetersiz ise de taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve davacı tanıkları, 682 sayılı parsel maliki …’nın ölümünden sonra mirasçıları tarafından çekişmeli taşınmaz ile 682 parselin bir bütün olarak davacıya satıldığını bildirmişlerdir. Bu durumda, davacı çekişmeli taşınmazın önceki maliklerinin akdi halefi (ardılı) olup … Tapulama Mahkemesinin 27.08.1980 gün 1979/1-1980/18 sayılı kararı davacı yönünden de kesin hüküm oluşturur. Bilindiği üzere H.Y.U.Y.’nın 237. maddesinde düzenlenen kesin hüküm davanın taraflarını, akdi ve ırsi haleflerini de bağlar. Bu durumda, 1981 yılına kadar çekişmeli taşınmazın fundalık olduğu davacıyı da bağlayan kesinleşen mahkeme kararı ile sabittir. Hükme dayanak yapılan orman, fen ve ziraat bilirkişi tarafından ortak düzenlenen raporda, çekişmeli taşınmazın üzerinde değişik cins ve yaştaki meyve ağaçları yanında 40 yaşında 5 tane meşe ağacı, 30 yaşında 3 tane meşe ağacı, 35 yaşlarında 7 tane ardıç ağacı ve 10 yaşlarında 3 tane gürgen ağaçları bulunduğunu bildirmişlerdir. Bu durumda, çekişmeli taşınmazın halihazırda imar ihya edildiğinden ve davacı yararına 3402 Sayılı Yasanın 14. ve 17. maddeleri uyarınca imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğundan söz edilemeyeceği gibi, bilimsel görüşlerde meşe tohumlarının, ağır tohumlu ağaçlar grubu içerisinde yer aldığı, tohum kanatlarının olmaması nedeniyle rüzgar v.s. gibi doğal etkenlerle taşınarak çalılık alanlar içerisinde çimlenip yetişmesinin mümkün olmadığı, çekişmeli taşınmazın üzerindeki meşelerin önceki yıllarda tahrip edildiği, toprak altında kalan ve yüzeyde bulunan gövde kesitlerinden sonraki yıllarda çıkan kök ve sürgünlerinden yeniden bu gün üzerinde görülen meşelerin meydana geldiği, taşınmazın öncesinde eylemli orman niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesine göre “tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır”. Zaman içinde taşınmaz üzerindeki orman bitki örtüsünün kaldırılmış olması o yerlerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağı orman sayılan yer olup zilyetlikle kazanılamaz. Yörede halen 4785 Sayılı Yasa hükümleri gözönünde bulundurularak orman kadastrosu yapılmadığına ve bu bölgede Daireye temyiz incelemesi için gelen … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.09.2003 gün 2000/502-2003/620 sayılı dosyasında çekişmeli olan 1571 ve 1572 parsellere komşu olan 1564 sayılı parsel hakkında Kadastro Mahkemesinin 2000/485 sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda, gerçek kişi adına tesciline dair verilen kararın Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 08/05/2003 gün ve 2003/4089-4144EK sayılı kararı ile, “çekişmeli taşınmazın 1956 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında orman olduğu için tapulama dışı bırakılarak paftasına orman olduğunun yazıldığı, bu nedenle 4785 Sayılı Yasa hükümlerine göre, orman sayılan yer olduğundan zilyetlikle kazanılamayacağı” gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra Hazinenin davasının kabul edildiği ve kararın yargıtayca onanarak kesinleştiği, yine çekişmeli taşınmazlara komşu 1573 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Kadastro Mahkemesinin 2000/493 sayılı davasında yapılan yargılama sonucunda gerçek kişi adına tesciline dair verilen kararın Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2004/8761-8854 EK sayılı kararı ile yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulduğu mahkemece bozmaya uyulduktan sonra Hazinenin davasının kabul edildiği ve kararın 20. Hukuk Dairesinin 2006/11183-11412

-3- 2010/14647 – 2011/855

EK onanarak kesinleştiği, yine çekişmeli taşınmazlara komşu 1249 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki Kadastro Mahkemesinin 2000/499 sayılı davasında yapılan yargılama sonucunda, gerçek kişi adına tesciline karar verildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 2003/4088-4143 EK sayılı kararıyla yukarıda belirtilen gerekçeyle bozulduğu, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra Hazinenin davası kabul edildiği ve kararın yargıtayca onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin ve dairenin yukarıda sayıları belirtilen kararlarında açıklandığı üzere, 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce yapılan 1940 yılı tahdidinin uygulanması suretiyle çekişmeli taşınmazın orman niteliği saptanamaz. 13/07/1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasa ile tüm ormanlar devletleştirildiğinden ve çekişmeli taşınmaz … Tapulama Mahkemesinin 27/08/1980 gün 1979/1- 1980/18 sayılı kararıyla fundalık olarak tapulama dışı bırakıldığından orman olduğunun kabulü zorunludur. Davacı … herhangi bir belgeye de dayanmamıştır. Ormanların veya orman topraklarının zilyetlikle kazanılmaları olanaksızdır.
Tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olup, diğer fıkraları da 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasa ile yürürlükten kaldırıldığından bu yollarla ormandan yer kazanılamaz. Bu sebeplerle; davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazine ve … Belediye Başkanlığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran Belediye Başkanlığına iadesine 26/01/2011 günü oybirliği ile karar verildi.