Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/12958 E. 2010/15497 K. 09.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12958
KARAR NO : 2010/15497
KARAR TARİHİ : 09.12.2010

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Kadastro sırasında Halkapınar İlçesi Yassıkaya Köyü 112 ada 103 parsel sayılı 10366282.78 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı, kazandırıcı zamanaşımı iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin kadastro tespitinin iptaline fen bilirkişisi krokisinde (A) harfi ile işaretli 27309.78 m2’lik bölümün davacı adına tapuya tesciline, diğer bölümün tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır.
Dava konusu yer 10.362.282 m2 yüzölçümlü 112 ada 103 sayılı parselin bir bölümüdür. Bu parsel 3402 Sayılı Yasanın 4/3. madde hükmüne göre orman kadastro komisyonunca 1992 yılında orman olarak sınırlandırılıp harita ve tutanakları arazi kadastro ekiplerine teslim edilmiş ve 1993 yılında dava konusu parselin orman tespit tutanağı düzenlenmiştir.
… Köyünde birçok kişi 103 sayılı orman parselinin bazı bölümlerinin zilyetliklerinde olduğu iddiasıyla ayrı ayrı birçok dava açmış, bu davalar usul hükmü gereği kadastro mahkemesinin 1994/22 sayılı dosyasında 1995 yılında birleştirilmiş, ancak 13.08.2008 tarihinde yapılan keşif sırasında her davacının dava ettiği yer ayrılarak ayrı bir dava dosyası oluşturulmuş ve o dosya üzerinden dava yürütülerek 103 sayılı parsel içerisindeki kişilerin dava ettikleri 3000 m2’den 25000 m2’ye kadar olan bölümler bu kişiler adına, kalan bölümde orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Aynı gün Dairede 112 ada 103 sayılı parselden ifrazen tescil edilen 18 dava dosyasının temyiz incelemesi yapılmıştır. Bu dosyaların kapsamından aynı parsel hakkında açılan ve birleştirilen davalar birlikte yürütülmekte iken, daha sonra ayrılan başka dava dosyalarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, temyize konu davalardan birinde dava edilen bölüm ifrazen zilyedi adına tescil edilmiş, parselin geriye kalan bölümü ile ilgili başka davalar bulunduğu halde, o dosyalarda dava konusu edilen yerler 103 sayılı parsel olarak orman olarak Hazine adına tescil edilmiş, böylece kararların infazı sırasında parselin daha önceki kararla orman olarak tesciline karar verilen bölümü; diğer dosyada yeniden ifrazen kişi adına tescil edilmesi gibi karmaşık, kararların infazları yapılamayacak şekilde hüküm kurulmuştur.
Orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda 10.362.282 m2 yüzölçümünde olan parselin bir kısmı gösterilmiş, fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise dava edilen küçük taşınmaz bölümünün krokisi çizilmiş bu yerin bütün orman parselinin hangi bölümünde olduğu gösterilmemiştir. Orman ve fen bilirkişi düzenledikleri rapora göre dava konusu edilen taşınmazlar dava edilen geniş orman parseli içerisinde öbek öbek bulunmaktadır. Orman bilirkişisinin uyguladığı memleket haritasında 103 sayılı parselin büyük bir bölümünün yeşil
-2-
2010/12958-15497
renkli orman alanı, bir kısım da açık alan olduğu bildirilmiş, ancak; haritanın incelenmesinde açık alanların dahi iğne yapraklı orman ağacı rumuzuyla işaretlendiği görülmüş, orman bilirkişisi bu ağaçların arazide serpili halde yaşlı ardıç ağaçları olduğunu bildirilmiştir. Taşınmazların bulunduğu yerin memleket haritasındaki yükselti eğrilerine göre yüksek eğimli ve engebeli bir arazi yapısında olduğu, dava konusu taşınmazlar içinde eski yolların geçtiği görülmektedir. Taşınmazlar üzerindeki münferit halde bulunan ardıç ağaçlarından bu yerlerin öncesinin orman olduğu, diğer orman ağaçlarının insan eliyle veya diğer nedenlerle yok edildiği ve her türlü tahribe rağmen varlığını sürdüren sadece ardıç ağaçlarının kaldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan dava konusu edilen ve zilyetliğe dayalı olarak kişiler adına tescil edilen bölümlerin 6831 Sayılı Yasanın 17/2. maddesi anlamında orman içi açıklık olduğu da görülmektedir. Çünkü; bu yerlerin etrafı dava konusu edilmeyen 103 sayılı orman parseli ile çevrilidir.
6831 Sayılı Yasanın 17/2. maddesinde açıklanan orman içi açıklık niteliğinde olduğu, gerek 26.05.1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinde gerekse 25.06.1970 günlü Resmi Gazetede yayınlanan 31.05.1970 gün ve 531 sıra no’lu Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 33/3 ve 19.08.1974 günlü Resmi Gazetede yayınlanan 25.07.1974 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliğinin 40/A ve 30.05.1984 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 30/1 ve 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 23/1 ve 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26/a maddesinde “… 6831 Sayılı Yasanın 17. maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaççık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıkların orman olarak sınırlandırılacağı” öngörülmüştür.
6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 Sayılı Yasa, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (03/07/2004 gün ve 5112 Sayılı Yasa ile değişik hali).
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün
-3-
2010/12958-15497

bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; orman içi açıklık ve boşluklar ile orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar, yasa gereği orman sayıldığı için, 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinin (a) ve (j) bentleri gereğince Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması öngörülmüştür. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.
Her ne kadar aynı parsel hakkında açılan davaların birleştirilerek aynı dosya üzerinde yürütülmesi gerekirse de, mahkemece değinilen yönler gözetilerek aynı gün temyiz incelemesi yapılan 18 adet davada dava konusu edilen taşınmaz bölümünün tümünün konumu ve üzerindeki bitki örtüsü aynı olduğundan, bu dava dosyaları birleştirilmeden davaların reddine ve dava dosyasının gerekli tescil işlemi yapılması için 112 ada 103 sayılı parselin tutanak aslının bulunduğu dava dosyasının içine konularak tapu sicil müdürlüğüne gönderilmesine, mahkemede aynı parsel hakkında açılmış başka davalar varsa, o dosyaların 112 ada 103 sayılı parsel tutanağının aslının bulunduğu dosya ile birleştirilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 09/12/2010 gününde oybirliği ile karar verildi.