Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/12634 E. 2010/15466 K. 09.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12634
KARAR NO : 2010/15466
KARAR TARİHİ : 09.12.2010

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
DAVALILAR : HAZİNE- … K.T.K.

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 2007/3190-2908 sayılı 17.09.2007 günlü bozma kararında özetle: “davacının temyiz dilekçesine eklediği nüfus aile kayıt tablosunun incelenmesinden, davacının murisi … ‘in evli olarak 27.8.1956 yılında ölen oğlu … ‘in oğlu olduğu bu itibarla miras bırakanla irs ilişkisinin bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı muristen intikalen eklemeli zilyetliğe dayandığına göre davasının dinlenmesi gerekir. Bu itibarla mahkemenin kabulü doğru bulunmadığı gibi davacının dava dilekçesinde hudutlarını belirttiği 2 parça taşınmazın tespit dışı bırakılıp bırakılmadığı belirlenmeden yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi de doğru değildir. Bu durumda davacıdan zilyetlikle ilgili tüm delilleri sorulup toplanmalı, komşu parsel tutanak ve dayanakları getirtilmeli, mahallinde icra olunacak keşif sırasında taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş şekli, özellikle zilyetliğin terk edilip edilmediği hususunda yerel bilirkişi ve tanıklardan maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, tutanakların edinme sebebi sütununda zilyetliğin terk edildiğinin yazılı olması nedeniyle tespite aykırı sonuca varılması halinde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilmeli, beyanlar arasında çelişkiler söz konusu olduğu takdirde bu çelişkilerin yüzleştirme yapılarak giderilmesine çalışılmalı, zilyetliğin terki yönünden uzman ziraatçi bilirkişiden rapor alınmalı ayrıca mahkemenin gözlemi de keşif zaptına yazılmalı, keşif sırasında davacının dilekçesinde hudutlarını gösterdiği taşınmazlara ilişkin kadastroca tutanak tanzim edilip edilmediği … bilirkişi raporu ile belirlenmeli, tutanakları düzenlenmemiş ise mahkemenin görevsizliği resen nazara alınmalı, 118 ada 347 ve 367 sayılı parsellere ilişkin dava yönünden ise tüm deliller değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi ” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve dava konusu … Köyü 118 ada 347 ve 367 nolu parsellerin kadastro tutanaklarının iptali ile davacının dedesi … … adına tapuya kayıt ve tesciline, 118 ada 1 ve 354 parsel, 127 ada 56 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı … ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
1) İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve kadastro ekiplerince dava konusu 118 ada 1 nolu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit edilerek 18.07.2006’da tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, davacının askı ilan süresinden sonra dava açtığı,3402 Sayılı Yasanın 16/D maddesi hükmünde “Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanların, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi olduğu”nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde de orman
-2-
2010/12634-15466

kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde genel mahkemelerde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K.’nun 08.06.2005 gün 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği anlaşılmakla, somut olayda görev genel mahkemelere aittir. Görev konusu kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözönünde bulundurulması gerektiği halde, bu hususun dikkate alınmamış olması usul ve yasaya aykırıdır.
2) Davacının 118 ada 354 ve 127 ada 56 nolu taşınmazlar içinde kalan (A), (B) ve (C) ile gösterilen bölümler ile Hazinenin 118 ada 347 ve 367 nolu taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; mahkemece, 118 ada 347 ve 367 nolu taşınmazlar yönünden davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının gerçekleştiği, (A), (B) ve (C) ile gösterilen taşınmazların ise mera vasfında oldukları belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de mahkemenin hükmü yerinde değildir. Şöyle ki; ham … niteliği ile Hazine adına tespit edilen 118 ada 354 ve 127 ada 56 nolu taşınmazlar ile dava konusu 118 ada 347 ve 367 nolu taşınmazların kuzey ve doğu sınırları 118 ada 1 numaralı Devlet Ormanı olup, çekişmeli taşınmazların ormana bitişik olması sebebiyle orman sayılan yerlerden olup olmadıkları ve hukuki durumları öncesi itibariyle araştırılmadığı gibi 118 ada 347 ve 367 nolu parsel tutanaklarının edinme sebebi sütununda 20-30 yıldır zilyetliğin terk edildiğinin yazılı olduğu, keşifte dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklar ise 3-5 yıldır terk bulunduğunu belirttiklerinden tespite aykırı sonuca varıldığı halde tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenilmemiş, beyanlar arasında çelişkiler söz konusu olduğu takdirde bu çelişkilerin yüzleştirme yapılarak giderilmesine çalışılmamış, terkin iradi olup olmadığı yerel bilirkişiler ve tanıklardan sorulmamıştır.
Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, bu hususta araştırma yapılmamıştır. Bu yerde orman kadastrosu yapılmışsa, kural olarak: bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de, o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 Sayılı Yasa hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Çünkü, 3116 Sayılı Yasa sadece devlet ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen tahdit harita ve tutanakları sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukuki durumu saptanamayacağından, çekişmeli taşınmazların orman olup olmadığının 4785, 5658 Sayılı Yasalar ile 05.11.2003 gün 4999 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuş ve iade koşulları yasada gösterilmiştir.
Mahkemece, öncelikle taşınmazların bulunduğu bölgede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, orman sınırlandırılması 4785 Sayılı Yasa hükümleri nazara alınarak yapılmış ve kesinleşmiş ise, haritası uygulanmak suretiyle; sınırlandırma, 4785 Sayılı Yasa hükümleri nazara alınmadan 3116 Sayılı Yasaya göre yapılmış ve taşınmaz, tahdit sınırları dışında kalıyor ise veya orman sınırlaması kesinleşmemiş ya da sınırlandırma hiç yapılmamışsa eski tarihli memleket haritası, … fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 veya 20 yıl önce çekilmiş … fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrometri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları, komşu parsellere ilişkin kadastro tespit tutanak ve dayanakları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen … Ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev
yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis, bir ziraat mühendisi ve bir … elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte … araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu
-3- 2010/12634-15466

belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan … kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; … yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler … ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu … parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazların miktarı ve konumuna göre 6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi kapsamında orman içi açıklığı niteliğinde bulunup bulunmadıkları belirlenmelidir.
Orman araştırması sonucunda davaya konu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Öncelikle, 1985-1990’lı yıllardan sonraki aktüel durumunu gösteren memleket haritası ve … fotoğraflarında çekişmeli yerlerin henüz hiç işlenmemiş durumda olduğu saptandığı takdirde, henüz zilyetlik olgusunun başlamadığı, dolayısıyla zilyetlikle kazanma süresinin dolmadığı düşünülerek, yapılacak keşifte … uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları, yerel bilirkişiler ve çelişkinin giderilmesi için tutanak bilirkişileri taşınmaz başında dinlenmeli; varsa zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği, terkin iradi olup olmadığı sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp;ekonomik amaca uygun bir zilyetlik bulunup bulunmadığı araştırılmalı, gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlükleri ile Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılıp, … ve susuz olarak kazanılmış … miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule görede, 118 ada 354 ve 127 ada 56 sayılı parseller davalı oldukları halde bu parseller hakkındaki dava reddedilmiş olmasına karşın sicil oluşturulmaması ve hüküm yerinde tespitin iptali yerine tutanakların iptaline denilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle; 118 ada 1 nolu parsel yönünden, 2. bentte açıklanan nedenlerle; davacı … ve davalı Hazinenin 118 ada 354 ve 127 ada 56 nolu taşınmazlar içinde kalan (A), (B) ve (C) ile gösterilen bölümler ile 118 ada 347 ve 367 nolu taşınmazlara ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 09.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.