Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2010/12202 E. 2010/14785 K. 29.11.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12202
KARAR NO : 2010/14785
KARAR TARİHİ : 29.11.2010

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, davalı … adına tapuda kayıtlı olan . Köyü 223 ada 20 sayılı parselin Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/38 D…. sayılı tesbit dosyasındaki bilirkişi .’ın 20.10.2009 tarihli raporunda (A) ile işaretli 45574,01 m² yüzölçümlü bölümünün özel mülkiyete konu üzerinin orman bitki örtüsü ile kaplı, özel mülkiyete konu olmayacak dere yatağı olduğundan bu bölüme ilişkin tapunun iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescilini veya dere yatağı olarak tescil harici bırakılmasını istemiştir. Mahkemece, taşınmazın tapu kaydının 3083 Sayılı Yasa hükümlerine göre arazi toplulaştırması sonucu idari kararla oluştuğu, idarece yapılan veya yaptırılan toplulaştırma işlemi idari yargı yerinde açılacak bir dava ile iptal ettirilebileceğinden davanın idari yargının görevine girdiği gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi toplulaştırma işlemi sonucu davalı adına tescil edilen tapu kaydının mülkiyet iddiasına dayalı olarak iptal ve tescil istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde bugüne kadar orman kadastro çalışmalarının yapılmadığı anlaşılmıştır. Yörede, 3083 Sayılı Yasa ve 24.09.1979 gün 7/18231 sayılı tüzük hükümlerine göre yapılan ve 24/09/2004-08/10/2004 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşen arazi toplulaştırma ve borçlandırma yoluyla yapılan arazi dağıtımı işlemi vardır. Bu işlem sonucunda dava konusu parsel, 3083 Sayılı Yasanın 11. maddesi gereğince davalı adına tahsis edilmiştir.Mahkemece, dava konusu taşınmazın tapu kaydının oluşumuna esas teşkil eden toplulaştırma işlemlerinin idari yargı evresini de kapsayacak şekilde kesinleşmiş olduğu ve bu işlemlerin idari yargı yerinde dava açılarak bozulmadıkça hukuki varlıklarını koruyacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de,Davacı Hazine, 223 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının oluşumuna esas toplulaştırma veya derecelendirme işleminin iptali değil, mülkiyet hakkına dayanılarak tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir. Başka bir anlatımla; davacı Hazine, 3083 Sayılı Yasa uygulamasının ya da toplulaştırma işlemlerinin yanlış veya yasaya aykırı yapıldığından iptalini istemeyip, toplulaştırma işleminden önce mevcut olan mülkiyet hakkına dayalı olarak tapu
sicilinin düzeltilmesini istenmektedir. Medeni Yasanın 1025. – 1027. (933. – 935.) maddeleri gereğince ilgililerin yazılı bildirimleri dışında, kural olarak mülkiyetin belirlenmesine ilişkin tescil, tapu iptali tescil gibi tapu sicilinde değişiklik yapmayı gerektiren davalara bakma görevi adli yargı yerine aittir. Çünkü adli mahkemelerin kararı olmadan tapu sicilinde değişiklik yapılamaz. Bu nedenle, bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden ayni hakkı zedelenenler, tapu sicilinin düzeltilmesini özel hukuk hükümleri uyarınca adli yargı yerinde dava edebilirler. Temelinde özel mülkiyete konu olamayacak meralar, ormanlar, kıyılar, dere ve nehir yatakları gibi devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kamu malı niteliğindeki taşınmazlar 3083 Sayılı Yasa hükümlerine, arazi toplulaştırma işlemine tabi tutulamaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.12.1997 gün ve 1997/1-655-1003 sayılı kararında da kabul edildiği gibi (İdari mercilerin yasadan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları karar yok hükmünde olup, buna dayanılarak yapılan tescil de yolsuz tescil niteliğindedir.) Arazi toplulaştırma işlemi de idari bir işlemdir. Toplulaştırma işleminden önce kadastral parselde mevcut hak aynen toplulaştırma parseline yansıtılması gerekir. Yansıtılmamışsa bu usulsüzlük adli yargıda dava konusu edilebilir. H.G.K.’nun 30.05.2007 gün ve 2007/1 – 319 – 324 sayılı kararı ile “3083 Sayılı Yasa hükümlerine göre arazi toplulaştırmasının yapılmasından önce taraflar arasındaki kesin hükmün toplulaştırma sırasında gözönünde bulundurularak işlem yapılması gerekir. Aksi takdirde toplulaştırma sonucu (idari yolla) oluşturulan tapu kaydı yolsuz tescil niteliğindedir” gerekçesiyle toplulaştırma sonucu davalı adına tescil edilen tapu kaydının iptaline dair adli yargıda verilen karar oybirliği ile onanmıştır. Yine Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2009 gün 2009/8-59-106 ve 23.06.2010 gün 2010/8-283-340 sayılı kararlarında da “imar işlemine konu Encümen kararlarının iptali istenmediği, imar uygulaması sırasında kadostral parselde davacının imar parseline yansıtılacak bir hakkı olmadığı halde, böyle bir hakkın varlığı imar işleminden önce veya sonra saptanmış olması halinde, idari yargıda imarın iptaline gerek olmadan adli yargıdan verilen ve böyle bir mülkiyet hakkını saptayan bir karar ile imar parseline ait tapu kaydının iptal edilebileceği kabul edilmiştir. Doğal olarak, salt toplulaştırma işlemlerindeki haksızlık ve usulsüzlüklere dayalı isteklere ilişkin davalar, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 7. maddesi gereğince 60 gün içinde açılması halinde idari yargı yerinde görülecektir. Somut olayda; 3083 Sayılı Yasa uygulamasının iptali istenmeyip, kadastro ve toplulaştırma işlemi öncesi mülkiyet hakkına dayanılarak davalı adına yolsuz olarak oluşturulan sicilin iptali istendiğinden davaya bakma görevi adli yargıya aittir. Bu nedenle mahkemece davanın esası hakkında inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 29/11/2010 günü oybirliği ile karar verildi.