Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2009/3224 E. 2009/7006 K. 28.04.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/3224
KARAR NO : 2009/7006
KARAR TARİHİ : 28.04.2009

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki TAPU İPTALİ VE TESCİL davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 21/5/2007 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle, tayin olunan 28/04/2009 günü için yapılan tebligat üzerine,duruşmalı temyiz eden davalı … vekili avukat … geldi,karşı taraftan davacı HAZİNE vekili avukat … geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı.

K A R A R

Davacı Hazine … (Köyü) Beldesi … mevkii 736 ve 740 parsel sayılı taşınmazların yörede 1942 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırı içine alındığı, daha sonra 1989 yılında yapılıp 13/04/1999 tarihinde ilan edilmek suretiyle kesinleşen 6831 Sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığını,öncesinin orman olması nedeniyle tapu kaydının hukuki kıymetini yitirdiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, … (Köyü) Beldesi 736 ve 740 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline, tapu kayıtlarının beyanlar hanesine 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olduğunun belirtilmesine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
… Beldesi 736 parsel sayılı taşınmaz 1163 m2, 740 parsel sayılı taşınmaz ise 5300 m2 miktarla tarla niteliğinde, satış nedenine dayalı olarak … … kızı … adına tapuda kayıtlıdır. Tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde bu parsellerin bir kısmının orman kadastro sınırı içinde kaldığı yolunda şerh bulunmaktadır.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede ilk kez 1942 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre orman kadastrosu yapılarak kesinleşmiştir. Daha sonra 1989 yılında yapılan 6831 Sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulamaları yapılmış, bu çalışma da 13/04/1999 tarihinde ilan edilmiş ve kesinleşmiştir.
Her ne kadar, mahkemece 7 günlük önel içinde davalı tarafından temyiz masrafları ile 480.00.-TL harcın yatırılması, yatırılmadığı takdirde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacağı hususunda muhtıra tebliğ edilmiş, 04/12/2008 tarihli ek karar ile davalı tarafından 7 günlük süre içinde yatırılmadığı gerekçesiyle H.Y.U.Y.’nın 432 maddesi yarınca temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiş ise de, yapılan incelemeden,Hazinenin harçtan muaf olduğu, temyize ilişkin harç ve masrafların ise davalı tarafından yatırıldığı anlaşıldığından yerel mahkemenin 04/12/2008 tarihli temyiz edilmemiş sayılmasına dair ek karar kaldırılarak temyiz incelemesi yapılması gerekmiştir.
Davaya konu 736 ve 740 parsel sayılı taşınmazlar, yörede 1978 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Haziran 1959 tarih 54 sayılı tapu kaydı ve tedavülleri uygulanmak suretiyle, malikinin tespit edilememiş olması nedeniyle Hazine adına tespit ve tapuya tescil edilmişlerdir. 28/05/1990 tarihinde … bu yerlerin kendisine ait olduğunu ileri sürerek Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ve adına tescili istemi ile dava açmış, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/776-1999/13 sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda gerçek kişinin davası kabul edilmiş, taşınmazları yargılama sırasında devir alan … adına tescile karar verilmiş, karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir.
Daha sonra,çekişmeli taşınmazların, yörede yapılarak kesinleşen 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulamasıyla, Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılması üzerine tapu kaydının beyanlar hanesine 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasıyla taşınmazın hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı yolunda şerh konulmuş olup, satış yoluyla taşınmaza … olan …’ın tapudaki şerhin silinmesi istemiyle hazine aleyhine açtığı dava, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/6/2007 gün ve 2006/597-334 sayılı karar ile reddedilerek Yargıtay 20. hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir.
Maddi anlamda kesin hükmü düzenleyen H.Y.U.Y nın 237. maddesi “kesin hüküm ancak konusunu oluşturan husus hakkında geçerlidir. Kesin hüküm vardır denilebilmesi için iki tarafın ve dava konusunun ve dayanılan sebebin aynı olması gerekir” şeklindedir. Madde metninden de anlaşılacağı gibi kesin hükmün varlığından söz edebilmek için davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir.
Bu koşullardan birincisi davanın konusu, dava ile elde edilmek istenen sonuçtur. Taşınmaza ilişkin davalarda dava konusu, taşınmazın kendisidir. Ancak, aynı taşınmaza ilişkin değişik hakların dava konusu edilmesi halinde taşınmaz aynı olmasına rağmen dava konusunun aynı olduğundan söz edilemez. Örneğin: Davanın tarafları ve taşınmaz aynı olmasına rağmen, mülkiyete ilişkin dava reddedildikten sonra aynı taşınmaz hakkında irtifak … dava edilebilir.
Kesin hüküm koşullarından ikincisi dava sebebidir ki; bilimsel görüşler ile yerleşik yargısal kararlar da, dava sebebi davanın dayandırıldığı vakıalar olduğu kabul edilmektedir. Dava sebebi, hukuki sebepten ayrıdır. Mahkeme yargılama sırasında dava sebebi ile bağlı olup, başka sebepleri inceleme konusu yapamaz. Örneğin: Gerçek kişi adına tapulu taşınmazın mera olduğu iddiasıyla tapusunun iptali ile mera olarak sınırlandırılması istemiyle Hazinenin açtığı davada, taşınmaz hakkında orman araştırması yapılmayıp, sadece mera niteliği araştırılarak sonuçta taşınmazın mera olmaması nedeniyle dava reddedilirse, bundan sonra aynı taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içinde kaldığı ya da orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla açılacak davada, dava sebebi aynı olmadığı için kesin hükmün varlığından söz edilemez.
Kesin hükmün koşullarından üçüncüsü, davanın taraflarının aynı olmasıdır. Tarafların aynı olmasından kasıt, her iki davada da sıfatlarının aynı olması, başka deyişle her iki davada davacı ya da davalı sıfatıyla hareket etmeleri değildir. Kesin hükümle ilgili kararda, davalı sıfatında olan kişi, ikinci davada davacı sıfatıyla yer alması halinde taraflar aynıdır. Kesin hüküm, taraflarının külli haleflerini de aynı şekilde bağlar.
Benzer nitelikteki 1. Hukuk Dairesinin 10.04.2002 gün ve 2002/3848-4512 ve 27.12.1990 gün 14371-15373 sayılı kararlarında, aynen şu görüşlere yer verilmiştir. “Kadastro Mahkemesinin kesinleşen ilamının içeriğinden itirazın orman olgusuna dayandırılmadığı, o davada Orman İdaresi taraf olmadığı ormana ilişkin olarak araştırma ve değerlendirme yapılmadığından anılan ilamın orman olgusu yönünden kesinleşmiş bir hüküm olduğu kabul edilemez”. bu iki davada Hazinenin dayandığı hukuki vakıalar (sebep) değişik olduğundan H.Y.U.Y.’nın 237. maddesi anlamında kesin hükümden söz edilemez. H.G.K.’nın 04.03.1992 gün 1992/14-610-15, 23.02.2005 gün 2005/21-66-93 ve 17.11.2008 gün 2008/11-743-737 sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Diğer taraftan; H.G.K.’nun 11.12.1996 gün ve 1996/13-678-868 sayılı ve bu konudaki daha birçok kararında belirtildiği gibi H.Y.U.Y.’nın 76. Maddesi gereğince, dava dilekçesinde sıralanan olayların hukuki açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak yasal kuralların aranıp bulunması görevi doğrudan mahkemeye aittir.
Somut olayda; Hazine çekişmeli taşınmazın kesinleşen 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulamasıyla hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olması nedeniyle özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğu yolunda dava sebebine dayanmaktadır
Yapılan incelemede,çekişmeli taşınmazların, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada tamamı kesinleşen 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan alanda kaldığı saptandığı anlaşılmaktadır.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/776-999/13 sayılı dava dosyasında, davaya konu taşınmazların ormanla ilişkisi olup olmadığı üzerinde durulmadığı ve orman araştırmasının yapılmadığı, dolayısıyla dava sebebinin farklı olduğu anlaşıldığından temyize konu davada kesin hüküm niteliği taşımayacağı, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/6/2007 gün ve 2006/597-334 sayılı dava dosyasında, davacı …’ın tapudaki şerhin silinmesi istemiyle Hazine aleyhine dava açtığı ,yargılama sırasında uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada tamamının kesinleşen 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasıyla hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan alanda kaldığı saptanması nedeniyle davanın reddine karar verilerek kesinleştiği, temyize konu dava ile tarafının, dava konusunun ve dayanılan sebebin aynı olduğu nedeniyle bu davada hazine lehine kesin hüküm oluşturacağı ve koşulları var ise davalının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dava konusu taşınmazları kendisine satan kişiden satış bedelini geri isteyebileceği nedeniyle, mahkemece davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptali ile, Hazine adına tapuya tescili yolunda hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, ve yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 625.00.-YTL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak, davacı Hazineye verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının davalı … ’a yükletilmesine 28/04/2009 günü oybirliğiyle karar verildi.