Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2009/18655 E. 2010/5889 K. 05.05.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/18655
KARAR NO : 2010/5889
KARAR TARİHİ : 05.05.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, … … Mahallesi 11 ada 103 parselin ifrazından oluşan 4726 ada 9 parsel sayılı taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, yörede 1944 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını, daha sonra 1994 yılında yapılan 2/B madde uygulamasında orman sınırları dışına çıkarıldığını belirterek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile 2/B niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükmü gereğince 10 yıllık dava açma süresi geçmiş bulunduğundan davanın reddine karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan daha sonra nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan taşınmazın yolsuz olarak oluşturulan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Yörede 1944 yılında 3116 Sayılı yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen ve Hazine adına tescil edilen orman kadastrosu, 14.12.1994 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu 28.01.1970 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı Hazine, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda, dava konusu taşınmazın orman sınırları içinde bırakıldığını, daha sonra 1994 yılında Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığını, 1970 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise taşınmazın, daha önce yapılan orman kadastrosu sınırları içinde olduğu gözönünde bulundurulmadan, hata sonucu ikinci kere kadastrosu yapılarak kişiler adlarına özel mülk olarak tesbit ve yolsuz olarak tescil edildiğini iddia etmektedir.
Mahkemece verilen karar dosya kapsamına uygun değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın öncesini oluşturan 11 ada 4 parselin tespitine esas alınan Şubat 1313 tarih 114 numaralı sicilden gelen Ocak 1940 tarih 14 numaralı tapu kaydının 506 hektar yüzölçümünde Hazine adına kayıtlı iken 166 hektarlık kısmının ifraz edilerek … Belediyesine satıldığı, daha sonra belediyenin tapulu ve tapusuz başka taşınmazları ile birleştirilmek suretiyle 1952 yılında göçmenlere tevzi edilmek üzere tekrar Hazineye devredildiği ve tevzi edilmesi sonucu Ağustos 1952 tarih 87 ila 266 numaralı tapu kayıtlarının oluştuğu, tevzi edilen yerler içinde
1944 yılında yapılan orman kadastro çalışmasında Beylikdağı Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan taşınmazın bir bölümü ile orman sınırı dışında kalan taşınmazların da olduğu, ormanların tevzi edileceği konusunda yasalarımızda herhangi bir hüküm bulunmadığı, aksine 4753 Sayılı Yasanın 8. Maddesinde ormanların kişilere tevzi edilemeyeceğine dair yasaklayıcı hüküm bulunduğu, yörede 1951 yılında makiye ayırma çalışması yapılmışsa da dairenin süreklilik kazanan içtihatlarında kabul edildiği gibi maki komisyonunun yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulup çalışmaması nedeniyle bu çalışmanın yok hükmünde olduğu, taşınmazın 1944 yılında yapılıp kesinleşen ve tapuya tescil edilen orman kadastrosu sınırları içinde kalmaya devam ettiği, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve … bakımından orman niteliğini yitirmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılma işleminin de kesinleştiği, taşınmaz daha önce yapılan orman kadastro sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerince bu durum gözönünde bulundurulmadan, hata ile ikinci kere kadastrosu yapılıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 102. (E.M.Y. 934 – … 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023. (E.M.Y. 931 – … M.Y.974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı, davalı taşınmazı başkasından satınalmışsa ve koşulları varsa sebepsiz zenginleşme kurallarına göre bu yeri kendisine satan kişilerden satış bedelini geri isteyebileceği gözönünde bulundurularak davanın esası incelenip karar verilmesi gerekirken, hakdüşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun olmayan hükmün BOZULMASINA 05/05/2010 günü oybirliğiyle karar verildi.