Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2009/17098 E. 2009/18938 K. 17.12.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/17098
KARAR NO : 2009/18938
KARAR TARİHİ : 17.12.2009

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13.12.2007 gün ve 2007-14708 sayılı kararında özetle ““Mahkemece çekişmeli taşınmazın makiye ayrıldığı, 1744 Sayılı Yasa hükümlerine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğu ve bu kararın Orman Yönetimi yönünden kesin hüküm oluşturmasa da güçlü delil niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, yapılan uygulamada çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırı dışında kaldığı, 1744 ve 3302 Sayılı Yasalarla değişik 6831 Sayılı Yasanın 2 ve 2/B madde uygulamalarına konu edilmediği, 1952 yılında Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulmayan ve yine Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak görev yapmayan maki komisyonunca kısmen 1942 yılında kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında, kısmen içinde bulunan ve Akdeniz sahil şeridine kadar dayanan köy toplu … arazilerini, meraları tepeleri, tarıma uygun olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile … Köyü Yerleşim yerini de içine alan çok geniş bir alanın makilik saha olduğundan söz edilerek makilik olarak belirlendiği, 1976 yılında görevlendirilen Orman Kadastro Komisyonu tarafından, 1952 yılı maki çalışmalarına değer vermeyerek ve 1942 yılında yapılan orman kadastrosunun sadece … … Vakfına ait tapu kayıtları kapsamında kalan taşınmazlar yönünden iptal edildiği, diğer taşınmazlar yönünden, tahditin hukuki geçerliliğini sürdürdüğü göz önünde bulundurmadan, 1942 yılı tahditinin tamamı iptal edilmiş gibi yeniden orman kadastrosu yapılacağı Orman Kadastro Komisyonunun 03.06.1976 tarihli ve 1 nolu tutanağında belirtildikten sonra, kısmen 1942 yılı tahdit hattına uyularak yeniden orman kadastrosu yapıldığı ve 1942 yılı tahdit hattı dışında kalan ancak niteliği eylemli orman olan bir kısım yerlerin, 4785 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonrada 1744 Sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması yaparak, bir kısım ormanların 15.10.1961 tarihinden önce nitelik kayıp etmesi nedeniyle orman dışına çıkartılarak, 24.07.1976 tarihli (36) nolu işi bitirme tutanağı düzenlendiği, 23.11.1976 tarihli (37) nolu tutanakla da, yapılan işlemlerin ilan edilmesine karar verildiği ve bu ekip çalışmalarının ilanı üzerine süresinde yapılan itirazların incelendiği ve 09.11.1976 günlü (5) numaralı itirazları inceleme tutanağında “…4 nolu Orman Kadastro Ekibince 1744 Sayılı yasa gereğince nitelik kaybı nedeniyle (2) numaralı poligon olarak orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin 1952 yılında makiye ayrıldığı, bu sahanın eskiden beri köy arazisi ve köy yerleşim alanı olarak kullanıldığı cüz i bir kısmının orman sayılmayan makilik alan olduğu görülmekle 2 nolu parselin (2 nolu 2. Madde poligonunun) orman sınırları dışında bırakılmasına ve ekip tarafından yapılan işlemlerin bu şekilde düzeltilmesine” karar verildiği, mahkemenin kabulünün aksine dava konusu taşınmazın hem 1942 yılı tahdit hattı ve hem de orman rejimi dışına çıkarma işlemi iptal edilen (2) nolu poligon dışında bulunduğu, 4785 Sayılı Yasa hükümleri göz önünde bulundurularak dava konusu parsel yönünden 1976 yılında ilk kez yapılan çalışmada o tarihte fiilen orman olması nedeniyle Mezarlık Devlet Ormanı ismi verilerek orman olarak sınırlandırıldığı ve hak düşürücü sürelerin de geçmesiyle kesinleşen orman sahası içinde kaldığı , … Köyünde 1952 yılında çalışan I ve 2 numaralı makiye ayırma komisyonları, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulduğu, bu komisyonların yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak çalıştığı, zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlediği, yasaya aykırı kurulan komisyonun yasaya aykırı olarak makiye ayırdığı yerlerde … tevzi işlemleri de yapılmadığı, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edildiği; davalı tarafın özel yasalar uyarınca oluşturulan böyle bir tapu kaydının bulunmadığı, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü biçimde kurulmaması ve yine yasa ve yönetmeliğe uygun çalışmaması nedeniyle, bu komisyonun yaptığı makiye ayırma işlemlerine ve özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına ve zilyetliğe hukukça değer verilemeyeceği,
H.G.K nun 28.05.2003 gün ve 2003/20-371-358 sayılı kararında kabul edildiği gibi, bir yerin maki olarak belirlenmesi tahditin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. O yerin makilik olması nedeniyle orman sınırı içine alınamayacağının orman kadastrosuna itiraz süresi içinde açılacak davada tartışılabileceği, makilik yada tapulu, tapusuz tarlanın veya başka nitelikteki bir taşınmazın orman sınırları içine alınması ve hak düşürücü sürenin de geçmesinden sonra orman kadastrosu kesinleşeceği ve o taşınmazın hukuken orman niteliği kazanacağı, yürürlükteki yasalara göre bundan sonra hiçbir merci ve makamın kesinleşen orman sınırını değiştirmesinin mümkün olmadığı, dava konusu taşınmaz, 1942 yılı tahdidi içinde kalıp makiye ayrıldığı gerekçesiyle, Orman Yönetiminin taraf olmadığı kesinleşen tescil davası sonucu davalı … Ocak adına tapuya tescil edilmişse de, dava konusu yerin 1942 yılı tahdidi dışında kaldığı, 1976 yılında 4785 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde bırakıldığı, Orman Yönetimi tescil davasında taraf olmadığından ve bu kararla kesinleşen orman kadastrosu da iptal edilmediğinden, sözü edilen tescil hükmünün Orman Yönetimini bağlamayacağı, Orman Yönetiminin taraf olmadığı tescil hükmü karşısında, kesinleşen orman kadastrosunun daha güçlü bir delil sayılacağı, Hukuk Genel Kurulunun 20.03.1996 gün ve 1995/20-1086-174 sayılı kararında kabul edildiği gibi, hak düşürücü sürenin kesin hükümden ve güçlü delilden önce geldiği, Kesinleşen orman kadastro sınırları içinde bulunan ve hukuken orman olan taşınmaz hakkında, Orman Yönetiminin taraf olmadığı dava sonucu oluşturulan tapu kaydının yolsuz tescil niteliğinde olduğu, Kesinleşmiş orman kadastrosu, makiye ayırma, 6831 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ve 2/B madde uygulamasına ilişkin tutanak ve haritaların uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu uzman bilirkişi … … tarafından düzenlenen raporda, “çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunda tamamının orman sınırları içinde, 1976 yılında yapılan işlemde de ise kısmen orman sınırları içinde kısmen dışında bırakıldığının, 1952 yılında makiye ayrılmadığının bildirildiği halde, Mahkemenin güçlü delil olarak kabul ettiği Asliye 6 Hukuk Mahkemesinin 16.06.1996 gün ve 1995/677-494 sayılı kararının dayanağı bilirkişi raporlarında “çekişmeli parselin 1942 yılı orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı, ancak 1976 yılında 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılan işlemde orman sınırları dışında bırakıldığı, taşınmazın makiye ayrıldığı” bildirilmesine rağmen, bu mahkeme kararının gerekçesinde “çekişmeli parselin 1942 yılı orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı, daha sonra 1952 yılında makiye ayrıldığı ve 1976 yılında 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmışsa da, makiye ayrılan taşınmazın daha sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. Madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmasının yasal olmadığı açıklanarak Hazinenin davasının red edildiği, halbuki, dava konusu parselin 1942 yılı tahdit sınırları içinde kalmaktaysa da 1976 yılında orman rejimi dışına çıkarma işlemine konu edilmediği, … Asliye 6. Hukuk Mahkemesinin dayandığı bilirkişi raporları ile mahkeme kararının gerekçesi gözetildiğinde Hazine aleyhine kesinleşen kararda taşınmazın makiye ayrıldığı orman rejimi dışına çıkartılan sahada kaldığı kabul edildiği halde, temyize konu davada dava konusu yerin makiye ayrılmadığı, orman rejimi dışına çıkarılmadığı, halen kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiğinin anlaşıldığı, somut olaydaki dava nedeni farklı olduğundan, kesin hükümden ve kesin delilden söz edilemeyeceği, diğer taraftan bir an için; çekişmeli taşınmazın 1942 yılında yapılan orman kadastrosu sınırları içinde olduğu ve 1976 yılında yapılan işlemle orman sınırları dışında bırakıldığı kabul edilmesi halinde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih, 208 sayılı kararla, sadece … İdaresinin dayandığı … Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden 1942 yılı orman kadastrosunun iptal edildiği, diğer taşınmazlar yönünden 1942 yılı orman kadastrosunun hukuki geçerliliğini koruduğu, 1942 yılında yapılan orman kadastrosunu yok sayarak, 1942 yılında orman olarak sınırlandırılan alanları orman sınırları dışında bırakan karar ve işlemlerin hukuki geçerliliğinin bulunmadığı, 1942 yılı orman kadastrosunda devlet ormanı olarak sınırlandırılan ve Vakıfa ait tapu kaydı ve dolayısıyla hakem kararı kapsamı dışında bulunan taşınmazlar yönünden 1942 tahditi hukuki geçerliliğini koruduğundan, 1942 yılı orman kadastrosu sınırları içinde kalan bir taşınmazın, 1976 yılında yeniden yapılan orman kadastrosu sırasında, orman sınırları dışında bırakan işlem ikinci kadastro olması nedeniyle hukuki değer taşımasa da(3402 Sayılı Yasanın 22/1. Maddesi), somut olayda dava konusu taşınmaz 1942 yılı orman kadastrosu sınırları dışında olduğu, 1976 yılında 7 numaralı orman kadastro komisyonunca orman olarak sınırlandırıldığı, 1942 yılında yapılan orman kadastrosu ile sadece devlet ormanlarının sınırlandırıldığı, 4785 sayılı yasa ile (istisnalar dışında) özel ve tüzel kişilere ait tüm ormanların devletleştirildiği, 5658 sayılı yasada Vakıf ormanlarını iade edileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı, 7 numaralı komisyonun Mezarlık Devlet Ormanının sınırlandırmasını 4785 sayılı yasa hükümlerine göre yaptığı, bu yasal yetkiyi kullanarak yapılan orman kadastrosunun ilanından sonra dava tarihine kadar hak düşürücü sürelerin çoktan geçerek kesinleştiği, çekişmeli taşınmaz ister 1942 yılı orman kadastrosu sınırları içinde olsun, isterse 1942 yılı orman kadastrosu sınırları dışında olması nedeniyle, 1976 yılında 4785 sayılı yasa hükümleri gözetilerek yapılan orman kadastrosunda orman olarak sınırlandırılsın, her iki halde de, çekişmeli taşınmaz hukuken orman sayılacağı, nitekim, aynı gün yada önceki günlerde aynı mevkide aynı hukuki durumda olan bir çok parsel hakkında … Asliye Hukuk Mahkemelerinde verilen bir çok kararda Dairenin yukarıda açıklanan ilkeler benimsenerek, daha önce Hazine ve kişiler arasında görülen davalar güçlü delil olarak kabul edilmeyerek Orman Yönetimi tarafından açılan davaların kabulüne dair verilen kararların Dairece onandığı, açıklanan hususlar gözetilerek; Orman Yönetiminin davasının kabulüne karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda bu kez Mahkemece davanın KABULÜNE, çekişmeli … Köyü 2347 sayılı parselin tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan ve yolsuz olarak davalı adına tescil edilen tapu kaydının iptal ve orman niteliğiyle tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1976 yılında ilk tahditin aplikasyonu ve … … Vakfının tapulu taşınmazları yönünden … Genel Müdürlüğünün itirazı üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile tahditi iptal edilen yerler hakkında yapılan ormanların kadastrosu çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, bu işlemlere karşı yapılan itirazları inceleyen 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri de 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. Daha sonra 1988 yılında 36 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca aplikasyon ve sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ile 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılmış ve 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.
Mahkemece bozma kararı gereği işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna ve dava konusu taşınmazın 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, taşınmaz daha önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan, hatalı işlem sonucu ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y’nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet … kazandırmayacağı ve T.M.Y.’nın 1026. (E.M.Y. 934 – İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet … kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023. (E.M.Y.931 – İsviçre M.Y.974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı, davalı dava konusu taşınmazı satın almışsa, taşınmazı kendisine devir eden kişi ya da kişilerden satış bedelini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri alabileceği göz önünde bulundurularak, davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına, taşınmazı satın alan davalı tarafın, taşınmazın bedelinin, haksız iktisab kurallarına göre tazmini için, satan kişiler aleyhine dava açma olanağı bulunduğuna göre, davalı tarafın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 17/12/2009 günü oybirliğiyle karar verildi.