Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2009/12559 E. 2009/15215 K. 20.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/12559
KARAR NO : 2009/15215
KARAR TARİHİ : 20.10.2009

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalılardan … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Hazine, … Köyü 207 parsel sayılı 22000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu, yörede 1942 yılında yapılan ve 06/06/1948 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde iken 1993 yılında 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılıp, 11/03/1999 tarihinde ilan edilen işlemin kesinleştiğini belirterek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve dava konusu parselin 16/05/2008 günlü fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 12695.42 m2 bölümünün tapu kaydının iptaline, kütüğün beyanlar hanesine “6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile orman rejimi dışına çıkartılmıştır” şerhi de verilerek hali hazır niteliği ile Hazine; (B) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerinin davalılar adına tapuya tesciline, karar verilmiş, hüküm Hazine ve davalılardan … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalıp nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1942 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve 06/06/1948 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosunda, dava konusu taşınmazın bir bölümü orman sınırları içinde bırakılmış, 1993 yılında yapılan ve 11/03/1999 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılmış, 1981 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise taşınmazın bir bölümünün, daha önce yapılan orman kadastrosu sınırları içinde olduğu göz önünde bulundurulmadan, hata ile ikinci kere kadastrosu yapılarak kişiler adlarına özel mülk olarak tespit ve yolsuz olarak tescil edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman orman ve fen bilirkişiler tarafından kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uygulanması sonucu dava konusu taşınmazın (A) bölümünün 1942 yılında kadastrosu yapılan ve Haziran 1953 tarih 77 numarada Hazine adına tescil edilen Üveyik Tepe, Keçiören, Sürmeli ve Koru Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı, bu Devlet Ormanı sınırlarının tarif edildiği tutanaklarda “haritada isim, mevki ve şagilleri gösterilen …, … oğlu …, … ve …’ye ait imrenli ve ala tarlalarla yine orman içinde Bakkal Recep, Tahsin Onbaşı, …’e ait tapusuz tarlalar ormanla ilgili görülerek devlet malı gibi sayılmasına. Fenni zaruretlerle ormanın iç tahdit sınırlarına alınmış Ç ve fakat zamanla köy arazi topluluğuna girmiş bulunan …, … …, … oğlu …, …, Sait …, … oğlu … ve …’nin işgallerindeki tarlalarla başka başka kimseler tarafından işgal edilen Hacı Ömer Çayırı’nın şimdiki durumlarının tespiti ile yeterliğine. Bağlı tahdit haritasında (2) numara ile işaretlenen …, Sürmeli, Keçiören orman kısımları kimsenin malı olmadığından içindeki sahipsiz alanlarla birlikte devlet malı sayılmasına” denildikten sonra haritasında işaretlenerek orman kadastrosunun yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre çıkartılan 1940 Tarihli Tahdit Talimatnamesinin 38. maddesindeki “Ormanların bitişiğinde bulunan mülk ve toprakların hepsinde, orman içindekilerden yalnız köy arazi ve camiasına dahil olanlarda vesaik ibraz edilmese bile fiili vaziyet aynen tespit ve zapta geçirilmekle iktifa edilir. Orman içinde olup da 2. madde şümulüne girmeyen diğer mülk veya topraklar için muteber tasarruf vesikası ibraz edilmezse tasarruf mevzuatı ile 2644 Sayılı Tapu Yasasının 16 ve Orman Yasasının 25. maddelerine müsteniden bunlar Devlet namına tahdit olunur” hükmü gereğince dava konusu taşınmaz ve etrafının orman sınırı içinde bırakıldığı ve işlemin kesinleşmesi üzerine 1953 yılında Hazine adına orman niteliği ile tapuya tescil edildiği ve 1993 yılında yapılan ve kesinleşen işlemle Hazine adına orman rejimi dışına çıkartıldığı, 1949 yılında kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalıp Haziran 1953 tarih 77 numarada Hazine adına tapuya orman niteliği ile tescil edildiği, 31.12.2981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirmesi nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılma işleminin de kesinleştiği taşınmazın bir bölümü daha önce yapılan orman kadastro sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 Sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 1026 (E.M.Y.nın 934. İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.’nın 1023 (E.M.Y.931 İsviçre M.Y.974) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı, davalıların koşulları varsa sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince satış bedelini bu yeri kendilerine satan kişilerden isteyebileceği belirlenerek kaydın iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı Hazine ve davalının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene gerçek kişiye yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 20/10/2009 günü oybirliğiyle karar verildi.