YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/10255
KARAR NO : 2009/13037
KARAR TARİHİ : 10.09.2009
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi ve davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 21.02.2007 gün ve 2007/520-570 sayılı bozma kararında: “Dava niteliği ve içeriği itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi hükmüne dayalı kesinleşen kadastroya karşı açılan dava niteliğindedir. Davalı hazinenin temyizi 272 ada 183 parsel sayılı taşınmazın tümü ile aynı ada 182 parsel sayılı taşınmazın haritasında (B) harfi ile işaretli davacı taraf adına tescile karar verilen bölümüyle ilgili hükme yöneliktir. İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Davacı tarafın dayandığı 10.10.1938 tarih 10 sayılı tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada, kayıtta tarif edilen sınır yerleri 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermeyen harita ve eki rapor da yetersizdir.
O halde; saptanan dava niteliği dikkate alındığında sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve Tapu Sicil Müdürlüğünden varsa haritası ifraz görmüş ise ifraz haritalarıyla birlikte getirtilmeli, bundan sonra dayanılan kaydın dava dışı başka taşınmaz yada taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Sicil Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan tapu kaydının dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve kaydın kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kaydın revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar özellikle
gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dayanılan tapu kaydı ifraz görmüş ise ifraz yoluyla oluşan müfrez tapu kayıtlarının kapsamının kök tapu kaydı içinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, dava konusu taşınmazların tümü yada bir bölümü dayanılan kaydın kapsamı dışında kaldığı saptandığı takdirde konuyu düzenleyen 2863 sayılı yasa uyarınca tapu kaydı kapsamı dışında kalan taşınmaz bölümü yönünden yöntemine uygun araştırma yapılması sözü edilen yasa uyarınca yapılan araştırma sonucuna göre gerektiğinde kayıt kapsamı dışında kalan taşınmaz yada taşınmaz bölümleri yönünden yeterli biçimde zilyetlik araştırması yapılmalı, bu konuda zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, tespit tutanağı bilirkişilerinin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde tespit tutanağı bilirkişileri de taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek, çelişki giderilmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra dava konusu 272 ada 182 parsel yönünden davanın kabulüne, 183 parsel yönünden davanın kısmen kabulüne, 182 sayılı parsel ile 183 parselin 22.7.2008 tarihli … bilirkişi raporunda B ile gösterilen 1270,20 m2 lik kısmının tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi ile Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1967 yılında seri bazında orman kadastrosu yapılmış, taşınmazlar tahdit dışında bırakılmıştır. Genel arazi kadastrosu 1996 yılında yapılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak, çekişmeli 183 nolu parsel ile 182 nolu parselin davalı adına tescil edilen (B) ile işaretli bölümün kesinleşen orman sınırları dışında ve dayanılan tapu kaydı kapsamında kaldığı belirlenerek davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının gerçek kişiye yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 10.09.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.