YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/9553
KARAR NO : 2008/12269
KARAR TARİHİ : 07.10.2008
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, … Köyü 2260 parsel sayılı taşınmazın tamamının öncesinin orman olduğunu; yörede 09.09.1991 tarihinde ilan edilen ve kesinleşen 2/B uygulaması sınırları içinde kaldığını, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne çekişmeli parselin (B) ile işaretli 7967 m2′ lik kısmının davalı adına olan tapusunun iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tesciline,kalan bölümler hakkındaki davanın reddine, davanın açılmasına davalı sebep olmadığından ve dava konusu taşınmaz orman tahdit sınırları içine alındıktan sonra davalının tapusu oluştuğundan davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,aynı nedenle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava; parselin tamamının öncesinin orman olduğu, kesinleşen 2/B uygulaması sınırları içinde kaldığı iddiası ile açılan tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 21.05.1948 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.Daha sonra 3302 Sayılı Yasaya göre 09.09.1991 tarihinde ilan edilip kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (B) harfi ile gösterilen ve kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı belirlenen bölümünün orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmişse de bu bölümün yüzölçümü 79.67 m2 olduğu halde hüküm yerinde 7967 m2 olarak yazılmış olması daktilo hatası olarak değerlendirilerek bozma nedeni yapılmamıştır. Ancak delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki;
Kesinleşmiş orman kadastrosunun bulunması halinde, kural olarak bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir. Ancak orman kadastrosu 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önce yapılmışsa, 3116 Sayılı Yasa sadece devlet ormanlarının kadastrosunun yapılacağını öngördüğünden, 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan orman kadastrosunda orman sınırı dışında bırakılan taşınmazların orman olup olmadığını belirlemekte yetersiz kalır. Bu halde, taşınmazın orman olup olmadığının 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan iadeye tabi olacakların koşulları 5658 Sayılı Yasada gösterilmiştir.
Yörede 4785 Sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle yapılmış bir orman kadastro çalışması bulunmadığından orman kadastro sınırları dışında kalıp da memleket haritası, amenajman planı ve … fotoğraflarında orman olarak görünen taşınmaz bölümlerinin de orman niteliği ile Hazine adına tescil edilmesi gerektiği düşünülmelidir.
Raporu hükme esas alınan bilirkişilerce memleket haritası, amenajman planı ve … fotoğrafları yöntemince uygulanmıştır. Rapora ekli memleket haritasının incelenmesinde orman kadastro sınırları içinde kalan (B) bölümüne bitişik bir bölümünün daha yeşil renkli orman alanı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle dosyanın … ve orman uzmanı bilirkişilere tevdii ile kendilerinden yeşil alanda kalan bu bölümü de gösterir infaza elverişli kroki alınması ve (B) bölümü ile birlikte bitişik oldukları geniş orman parselleriyle birleştirilmek suretiyle orman niteliği ile Hazine adına tescillerine karar verilmesi zorunludur.
Bundan ayrı; dava kısmen kabul edildiğine göre, kabul oranında Hazine lehine mahkeme masrafları ve vekalet ücretine hükmedilmemesi de doğru değildir. H.Y.U.Y.nın 94. maddesinde davayı kabul eden tarafın da mahkum olmuş gibi mahkeme masraflarını ödemeye mecbur olduğu açıklandıktan sonra aleyhine hüküm kurulan tarafın hal ve vaziyeti ile aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ve ilk oturumda davayı kabul etmiş olması halinde mahkeme masraflarından sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.Anılan yasa hükmü bir istisna maddesi olup davanın kabulü durumunda ve belirtilen şartların oluşması halinde uygulanabilir. Temyize konu davada davanın kabulü gibi bir durum söz konusu değildir. Karar açıklanan yönlerden doğru olmadığı gibi kısa kararda taşınmazın bulunduğu köyün ismi de yanlış yazılmıştır. Açıklanan hususlar göz ardı edilerek kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 07/10/2008 günü oybirliği ile karar verildi.