YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/8962
KARAR NO : 2008/17599
KARAR TARİHİ : 16.12.2008
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … 08.12.2003 tarihli dava dilekçesi ile Gözne Belediyesi sınırları içinde kalan ve sınırları gösterilen taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, paftanın düzenlendiği 1981 yılından bu yana kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu ileri sürerek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemi ile dava açmıştır.
Davacı ve karşı davalı Hazine birleştirilen 2003/944 Esas sayılı dava dosyası ile dava konusu ve 3527 parsel numarası ile kadastro tespit tutanağı düzenlenen taşınmazın Kadastro Mahkemesinin 1999/24-133 sayılı kararı ile kadastro tutanağının iptal edilerek taşınmazın tescil harici bırakıldığını iddia ederek, 3402 Sayılı Yasanın 18. maddesi gereğince Hazine adına tescili ve davalı …’ın el atmasının önlenmesi istemi ile dava açmıştır.
Mahkemece davacı …’ın davasının kabulü ile 2960 m2 yüzölçümündeki kadastro parseli 3527 olan taşınmazın … adına tesciline, karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve karşı davalı Hazine ile davalı … Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 08.10.2007 güni 2007/9789 – 2007/12001 sayılı bozma kararı ile (Davacı … sağar daha önce ayni taşınmaza yönelik olarak 11.09.1989 tarihinde dava açtığı, asliye hukuk mahkemesinin 2001/669-706 sayılı kararı ile paftanın düzenlendiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi geçmediğinden davanın reddine karar verildiği ve hüküm 20. Hukuk Dairesinin 26.11.2001 tarih 2001/8475-8943 sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, 19.01.2007 tarih 2005/1 E, 2007/1 K. Sayılı İ.B.K.’da belirtildiği gibi kanun koyucu, zamanaşımı ile mülk kazanılmasına ilişkin koşulları yoruma bırakmamış ve birer birer saydığı,bu koşullardan birinin de zilyetliğin “davasız” sürmesi olduğu, Medeni yasanın 713. “Niza” Kadastro Kanununda ise “Çekişme” sözcüklerinin kullanıldığı ve bu sözcüklerinin “Dava” anlamına geldiği konusunda öğreti ve uygulamada fikir birliği bulunduğu, zilyetliğin kazanma sağlayabilmesi için 20 yıllık sürenin “davasız” sürmesi zorunlu olduğu, kanun koyucunun zilyetliğin davaya konu olmamasını
-2-
2008/8962 – 17599
amaçladığı, “Davasız” sözcüğünün açık ve emredici bir hüküm olduğu,Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay’ın ilgili tüm daireleri tutarlı bir biçimde 20 yıllık zilyetlik süresinin dava tarihine kadar gerçekleşmiş olması koşulunu aradığı, dava açıldıktan sonra işleyen sürenin zilyetliğe eklenmediği ve davanın eksik süreden reddedildiği,dava açılmasının doğal ve zorunlu sonucu da bu olduğu, aynı davada eklenemeyen eksik sürenin başka bir dava açılarak eklenmesinin hukukça kabul edilemeyeceği, kanun koyucu zamanaşımı ile mülk edinilmesi koşullarını ayrıntılı olarak belirttiği ve kazanma için bu koşulların tümünün birlikte gerçekleşmesi zorunlu olduğu, bu koşulları ayrı ayrı davalarda aramak ve eksiği tamamlamanın mümkün olmadığı, bu koşullardan tümünün varlığı halinde davanın kabul edilmesi, bu koşullardan birinin bulunmaması halinde davanın reddedilmesi gerektiği, dava tarihine kadar 20 yıllık sürenin gerçekleşmesi de zilyetlikle kazanmanın … ve asli bir koşulu olduğu, bu koşulun zilyetlik için öngörülen diğer koşullardan bir farkı bulunmadığı,bu süre usul hukukuna ilişkin bir süre olmayıp maddi hukuka ilişkin ve mülkiyet hakkının oluşması için öngörülen bir süre olduğu, kural olarak; kesin hükümle sonuçlanan bir uyuşmazlığın bir daha yargı mercileri önüne getirilmesi olanaksız olduğu, ancak Yargıtayın tescil davasının kendine özgü ve özel kuralları olan bir dava olması nedeniyle davanın reddinden sonra tescil için öngörülen koşullarının tümünün birlikte yeniden oluşması halinde dava açılabileceğini ilke olarak kabul ettiği, zilyet tarafından açılan tescil davasıyla sınırlı olarak kabul edilen bu uygulamanın genel kuralın ayrık bir durumunu oluştu, dava açılmasının doğal sonucu olarak tescil davasının açıldığı tarihten, davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesi tarihine kadar geçen zilyetlik süresinin dava konusu olduğundan sonra açılan tescil davasına eklenemeyeceği, bir başka anlatımla; davanın kesinleşmesinden itibaren yeniden 20 yıllık sürenin dolmuş olmasının gerektiği, önceki davanın, süren zilyetliği kes, dava tarihinden, tescil isteminin eksik süre yönünden reddine ilişkin kararın kesinleştiği tarihe kadar gerçekleşen zilyetliğin ise davaya konu olması itibariyle hesaba katılamayacağı,sonradan açılan tescil davasında da zilyetlikle kazanma koşullarının tümünün birlikte gerçekleşmesi zorunlu bulunduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713’üncü maddesinin 1 ve 2 nci fıkraları gereğince açılan tescil davasının süre yönünden reddedilmesi halinde; aynı yerle ilgili olarak açılan 2’nci davanın olumlu sonuçlanabilmesi için, ilk kararın kesinleşmesinden itibaren taşınmaz üzerindeki zilyetliğin davasız, aralıksız ve … sıfatıyla yeniden 20 (yirmi) yıl sürmesi gerektiğinden ve asliye hukuk mahkemesinin 2001/669-706 sayılı kararı ile paftanın düzenlendiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi geçmediğinden, davanın reddine dair kararın 20. Hukuk Dairesinin 26.11.2001 tarih 2001/8475-8943 sayılı ilamı ile onama kararı ile kesinleştiği 26.11.2001 tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmediğinden ve çekişmeli taşınmazın, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada orman tahdidi dışında kalan yerlerden olduğu anlaşıldığından davacı …’ın davasının reddine, Hazinenin davasının kabulü ile taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi) gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra,davacı gerçek kişinin davasının REDDİNE, Birleşen 2003/944 Esas sayılı dosyada davacı-davalı Hazinenin davasının KABULÜNE, dava konusu Mersin Gözne Köyü 2860 m2 yüzölçümündeki 3527 parsel sayılı taşınmazın hazine adına TAPUYA TESCİLİNE, … Sağırın dava konusu taşınmaza EL ATMASININ ÖNLENMESİNE karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
-3-
2008/8962 – 17599
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 10.04.1980 yılında ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile 1744 Sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması ile 06.03.1990 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır.
Kadastro sırasında, çekişmeli taşınmaz 2860 m2 yüzölçümü ile 3527 parsel numarası verilerek, kadastro mahkemesinin 1997/16 Esasında davalı olduğu nedeniyle … hanesi boş bırakılarak sınırlandırılmış, Kadastro Mahkemesinin 1999/24-133 sayılı kararı ile 3527 sayılı parselin kadastro tutanağının iptaline,tespit harici bırakılmasına ve açılan davanın görev yönünden reddine karar verilerek hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna ve tespit tutanağında çekişmeli taşınmazın yüzölçümü 2860 m2 olarak gösterildiği ve mahkemece bu miktar gözetilerek verilen kararın yerinde olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 16/12/2008 gününde oybirliği ile karar verildi.