YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/7269
KARAR NO : 2008/11261
KARAR TARİHİ : 18.09.2008
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi … dışındaki davalı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine 17.04.2006 tarihli dilekçesiyle, … Köyü (Mahallesi) 25688 ada 1 sayılı parselin, 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içerisindeyken, 1988 yılında yapılan ve kesinleşen 3302 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığını, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde olduğu göz önünde bulundurulmadan 1970 yılında yapılan genel kadastro sırasında tapu kaydı ile gerçek kişiler adına tesbiti kesinleşen taşınmazın ifrazıyla dava konusu parselin payları oranında Hazine ile davalı gerçek kişi adına tapu kaydı oluşturulduğunu, hukuki dayanaktan yoksun ve yolsuz tescil niteliğindeki davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın KABULÜNE karar verilmiş, Hüküm … dışındaki davalı gerçek kişiler Avukatı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken yine kesinleşen 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekipçe yapılıp 24.03.1976 tarihinde, itirazların incelenmesiyle sonuçları 7 numaralı komisyonca 06.04.1983 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması (bu uygulama idare mahkemesince iptal edilmiştir.) ve 1988 yılında yapılıp, 15.06.1989 tarihinde ilan edilen ve dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
Arsa niteliğinde ve 1611 m2 yüzölçümünde tapuda paylı olarak …, … ve … ve Hazine ile … adlarına kayıtlı olan çekişmeli parsel, genel kadastroda arazi kadastrosunda Mart 1930 tarih ve 4 sıra numaralı tapu kaydı esas alınarak … oğlu … adına tesbiti itirazsız kesinleşerek tapuya kayıt edilen, intikal ve satış ile davalılara geçen 76 sayılı parseldeki payları nedeniyle davalılar adına tapuya tescil edilmiştir.
Kesinleşmiş orman kadastro haritasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman orman bilirkişi raporuyla, dava konusu taşınmazın, 3116 Sayılı Yasaya hükümlerine göre 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı; 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya ve ilgili yönetmeliğe aykırı olarak kurulan ve yine yasa ve yönetmelik hükümlerine uymadan çalışma yapan maki tefrik komisyonunca, Akdeniz makisi olarak tesbit edildiği, 1976 yılında Orman Yönetimi tarafından, makiye ayırma işlemine değer verilmeyip, orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek, 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı ancak, Orman Yönetiminin açtığı dava sonunda, bu işlemin … İdare Mahkemesinin 15.01.1987 gün ve 1985/711-17 sayılı kararıyla, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu ve bu niteliğinin yitirmediği belirlenerek, makiye ayırma işlemine değer verilmeden orman rejimi dışına çıkarma işleminin iptal edildiği, kararın Danıştay tarafından onandıktan sonra kesinleştiği, daha sonra, 1989 yılında 3373 sayılı yasa döneminde yapılıp kesinleşen aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 sayılı yasa ile değişik 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulaması sırasında, yine makiye ayırma işlemine değer verilmeden, taşınmazın 1947 yılında kesinleşen orman sınırları içinde aplike edildikten sonra 3302 sayılı yasayla değişik 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulaması soncu, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, bu işlemin dahi itirazsız kesinleştiği belirlenip,
… köyünde 1952 yılında çalışan I numaralı makiye ayırma komisyonu, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulduğu, ayrıca bu komisyonun, yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı çalıştığı, zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlediği, yasaya aykırı kurulan komisyon tarafından yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerler için toprak tevzi işlemleri de yapılmadığı, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilip, davalı tarafın özel yasalar uyarınca oluşturulmuş tapu kaydının bulunmaması nedeniyle, bu komisyonun yaptığı makiye ayırma işlemlerine ve özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına ve zilyetliğe hukukça değer verilemeyeceği, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmazların, 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarma işleminin kesinleştiği 1989 yılına kadar hukuken orman olduğunun kabul edilmesinin zorunlu olduğu, 5653 Sayılı Yasanın 4. maddesindeki “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer” hükmü gereğince, yasanın geriye yürümeyeceği, bu nedenle 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesinin de, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekeceği, 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde maki komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı, bu yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceğinin belirtildiği, 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, maki belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağının açıkça anlaşıldığı, Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içindeki yerler için genel kadastro yoluyla yada ihdasen oluşturulan tapu kayıtlarının hukuki değerinin bulunmadığı, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtlarının yasal değerini yitireceği, (HG.K. 1978/778 Sayılı kararı, Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı) doğal olarak böyle bir yerde zilyetliğe değer verilmesinin de düşünülemeyeceği, gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmadığı, kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1982 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayılan yer olduğu, kesinleşen orman kadastrosunun, 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın 715 (E.641) maddesi hükmüne göre “…yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tarrufu altındadır…. yararı kamuya ait … yerler, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” ve yine 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden] sadece orman kadastro harita ve tutanakları uygulanıp, o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının tesbit edileceği, H.G.K.’nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığının sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirleneceği, makiye ayrılmakla o yerin orman kadastro sınırları dışına çıkartılmış kabul edilmeyeceği, bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay’ın uygulamasının bu şekilde olduğu, 5653 Sayılı Yasanın, 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte hüküm getiren, 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca, Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatnameyle, 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan Maki Yönetmeliğinin yürürlükten kaldırdığı, buna rağmen Maki Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da Maki Talimatnamesi dayanak gösterilerek makiye ayırma çalışmalarının yapıldığı, 3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi orman kadastro komisyonlarının yaptıkları orman kadastro işlemlerinin, 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesinde orman kadastrosu ve orman rejimi dışına çıkarma (2/B) işlemleri sonuçlarının ilan edileceğini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmaz ise işlemlerin kesinleşeceğini bildiriliği, yasalar ile bu konuda çıkartılan yönetmeliklerde de ilan süresi ile nerede? Ne kadar ? süre ile yapılacağı, ilandan sonra kimler tarafından nasıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği, davanın kimler tarafından hangi mahkemeye açılacağı konularının ayrıntılarıyla düzenlendiği, 2613, 5602, 766 ve 3402 sayılı kadastro yasaları ve bu yasalar gereği çıkartılan yönetmeliklerde de, bu konularda açıklayıcı ve emredici, hükümler bulunduğu halde, Gerek 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı konularında da hiçbir hüküm bulunmadığından makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, orman rejimi yada orman sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığı, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği, çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramının 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer aldığı ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi değiştirilerek “bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işleminin orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanıldığı ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerlerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek somut olayda olduğu gibi 2/B madde uygulamasıyla orman rejimi dışına çıkartıldığı, makiye ayırma işlemlerine değer verilmediği, 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D. Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20.Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiğinin kabul edildiği, Orman Yönetimi de, Maki Yönetmeliği ve Maki Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürüttüğü, yerleşik Yargıtay kararlarıyla yönetimin bu uygulamalarının doğru bulunduğu,
Kesin hükmün tarafları için ve kesin hükmün konusu taşınmaz için hüküm ifade edeceği, kesinleşen mahkeme kararından ardıllık ilişkisi olmayan kişiler yararlanamayacağı gibi, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerden başka bir yerdeki her hangi bir taşınmaz için mevcut olan kesin hükmün çekişmeli taşınmaz için bağlayıcı olmayacağı,
Orman sayılan yerler ile 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan yerlerde 2981 ve 3194 Sayılı Yasa uygulaması yapılacağı konusunda hiç bir yasa hükmü bulunmadığı aksine, 3194 Sayılı İmar Yasasının 4. maddesindeki “… diğer özel yasalar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu (imar) Yasanın özel yasalara aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmü ile 2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik geçici 2. maddesinin (e) bendi hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesinin 27.09.1995 gün ve 1995/13-51 Sayılı kararı ve H.G.K.’nun 07.12.1997 gün ve 1997/1-655-1003 Sayılı kararı ile kabul edilen “… kamu malı niteliğini kazanan bir taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak özel mülkiyete dönüştürmeye idari mercilerin yetkileri olmadığı, başka bir anlatımla, idari mercilerin yasadan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları kararların yok hükmünde, buna dayanan tescilinde, M.Y.’nın 1024.(932.) maddesi gereğince yolsuz tescil niteliğinde olduğu, Anayasanın 169 ve 170. maddelerindeki 2924 Sayılı Yasada ve 3402 Sayılı Yasanın 16/D maddesinde özel olarak düzenlenen Devlet Ormanları ve nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin özel yasalarına tabii olduğu, H.G.K’nun 24.03.1999 gün 1999/1-170-167 ve 21.02.1990 gün 1989/1-700-101 kararlarında belirtildiği gibi, aslında özel mülkiyete konu olmayan taşınmazlar her nasılsa tapuya tescil edilmiş olsa bile, bu durum taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden tescil işlemi yok hükmünde olup, bu tür taşınmazlar hakkında M.Y.’nın 1023. (931.) maddesinde belirtilen iyi niyetle iktisap iddiasında bulunulamayacağı, yasalarımızın, nasıl oluşursa oluşsun, yanlış ve yolsuz tescillere dayalı olarak tapu sicilinde yapılacak değişiklikleri öngören iptal davaları görevini Adliye Mahkemelerine verdiği(M.Y.- Md. 1025.(933)”, 6831 Sayılı Yasanın değişik 2 ve 2/B madde uygulaması sonucu nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların, Anayasanın 170. maddesinde belirtilen kamu hizmetinin yerine getirilmesi için 2924 Sayılı Yasa gereği Orman Bakanlığının emrine geçeceği, başka bir anlatımla, Orman Bakanlığına tahsis edilmiş sayılacağından 3402 Sayılı Yasanın 17. maddesi ve yine yasalar gereği Hazineye kalan yerler olması nedeniyle, aynı yasanın 18. maddesi hükmü karşısında, orman rejimi dışına çıkarma işlemi Hazine adına yapılacağından, 2896 ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesine olanak bulunmadığı, bu tür yerler için ihdasen Hazine yada belediyeler adına oluşturulan tapuların hukuk değer verilemeyeceği, Hukuk Genel Kurulunun 09.06.1999 gün ve 1998/8-487-492 sayılı kararında kabul edildiği gibi, 2924/4127 Sayılı Yasanın 11. maddesinde öngörülen “muhdesat ile tasarruf eden kişilerin isimlerinin” tutanağın beyanlar hanesinde gösterilebilmesi için taşınmazın orman köyü sınırları içinde olması gerektiği, bu hükümlerin beldelerde uygulama olanağı bulunmadığı, Dava konusu taşınmazın orman köyünde olmayıp, Kepez Belediyesinin mahallesinde imar parseli olarak tapuda tescilli olduğu, bu nedenle muhdesat konusunda tapunun beyanlar hanesine şerh yazılamayacağı, yine H.G.K.’nın 21.02.1990 gün ve 1989/1-700-101 sayılı, 05.05.1999 gün ve 1999/1-302 -258 sayılı ve aynı gün 1999/1-304 -260 ve 30.06.1999 gün ve 1999/1-544-561 sayılı kararlarında kabul edildiği gibi, Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile açacağı iptal davaları 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı hususları gözetilerek, Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 18/09/2008 günü oybirliği ile karar verildi.