YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/6005
KARAR NO : 2008/10805
KARAR TARİHİ : 18.07.2008
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … Yönetimi 06.12.2004 tarihli dilekçesiyle, … Köyü 2146 sayılı parselin yörede yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını, davalı Kooperatif adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı … Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın daha sonra arazi kadastrosu yoluyla oluşturulan tapu kaydının iptal ve orman niteliğiyle tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1976 yılında ilk tahditin aplikasyonu ve … … Vakfının tapulu taşınmazları yönünden … Genel Müdürlüğünün itirazı üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile tahditi iptal edilen yerler hakkında yapılan ormanların kadastrosu çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, bu işlemlere karşı yapılan itirazları inceleyen 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri de 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. Daha sonra 1988 yılında 36 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca aplikasyon ve sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ile 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılmış ve 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.
Dava konusu … Köyü 2146 sayılı parsel 1988 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda, 11353 m2 yüzölçümünde limon bahçesi niteliğiyle 1977 yılı 124 numaralı 7000 m2 yüzölçümündeki vergi beyanı ile öncesinde 2138 ila 2147 sayılı parsellerin bir bütün olduğundan söz edilerek … oğlu … Ocak adına tesbit edilmiş, … Yönetiminin tapuya dayalı olarak açtığı davasının feragat nedeniyle reddine ilişkin Kadastro Mahkemesinin 20.01.1992 gün ve 1991/1057-102 sayılı kararının kesinleşmesi sonucu … Ocak adına tescil edilmiştir.
1- İncelenen dosya kapsamına kararın dayandığı gerekçeye ve kesinleşmiş orman kadastrosunun uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen raporlarla çekişmeli parselin 1942 yılı orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, 1952 yılında makiye ayrıldığı, 1976 yılında yapılan orman kadastrosunda (A) ile gösterilen 708 m2 bölümünün orman olarak sınırlandırıldığı, parselin (A) bölümü çıktıktan sonra geri kalan 10645 m2 yüzölçümündeki bölümünün ise orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenerek, 10645 m2 yüzölçümündeki bölüme ilişkin davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.
2- Orman Yönetiminin taşınmazın çekişmeli parselin bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 708 m2 bölümüne ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece “çekişmeli taşınmazın makiye ayrıldığı, 1990 yılında mutabakat hattı ile belirlenen orman sınır hattına göre orman sınırları dışında bırakıldığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki; dosya kapsamına ve yapılan uygulamada çekişmeli taşınmaz 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırı dışında kaldığı, 1976 yılında yapılan orman kadastrosunda (A) ile gösterilen 708 m2 yüzölçümündeki bölümünün orman olarak sınırlandırıldığı, 1744 ve 3302 Sayılı Yasalarla değişik 6831 Sayılı Yasanın 2 ve 2/B madde uygulamalarına konu edilmediği, 1952 yılında Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulmayan ve yine Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak görev yapmayan maki komisyonunca kısmen 1942 yılında kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında, kısmen içinde bulunan ve … sahil şeridine kadar dayanan köy toplu … arazilerini, meraları tepeleri, tarıma uygun olmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerler ile … Köyü Yerleşim yerini de içine alan çok geniş bir alanın makilik saha olduğundan söz edilerek makilik olarak belirlendiği, 1976 yılında görevlendirilen Orman Kadastro Komisyonu tarafından, 1952 yılı maki çalışmalarına değer vermeyerek ve 1942 yılında yapılan orman kadastrosunun sadece … … … ait tapu kayıtları kapsamında kalan taşınmazlar yönünden iptal edildiği, diğer taşınmazlar yönünden, tahditin hukuki geçerliliğini sürdürdüğü göz önünde bulundurmadan, 1942 yılı tahditinin tamamı iptal edilmiş gibi yeniden orman kadastrosu yapılacağı Orman Kadastro Komisyonunun 03.06.1976 tarihli ve 1 nolu tutanağında belirtildikten sonra, kısmen 1942 yılı tahdit hattına uyularak yeniden orman kadastrosu yapıldığı ve 1942 yılı tahdit hattı dışında kalan ancak niteliği eylemli orman olan bir kısım yerlerin, bu arada çekişmeli parselin krokisinde (A) ile gösterilen 708 m2 bölümünün 4785 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonrada 1744 Sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulaması yaparak, bir kısım ormanların 15.10.1961 tarihinden önce nitelik kayıp etmesi nedeniyle orman dışına çıkartılarak, 24.07.1976 tarihli (36) nolu işi bitirme tutanağı düzenlendiği, 23.11.1976 tarihli (37) nolu tutanakla da, yapılan işlemlerin ilan edilmesine karar verildiği ve bu ekip çalışmalarının ilanı üzerine süresinde yapılan itirazların incelendiği ve 09.11.1976 günlü (5) numaralı itirazları inceleme tutanağında “…4 nolu Orman Kadastro Ekibince 1744 Sayılı yasa gereğince nitelik kaybı nedeniyle (2) numaralı poligon olarak orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin 1952 yılında makiye ayrıldığı, .bu sahanın eskiden beri köy arazisi ve köy yerleşim alanı olarak kullanıldığı cüz i bir kısmının orman sayılmayan makilik alan olduğu görülmekle 2 nolu parselin(2 nolu 2. Madde poligonunun) orman sınırları dışında bırakılmasına ve ekip tarafından yapılan işlemlerin bu şekilde düzeltilmesine” karar verildiği, mahkemenin kabulünün aksine dava konusu taşınmazın hem 1942 yılı orman tahdit hattı hem de orman rejimi dışına çıkarma işlemi iptal edilen (2) nolu poligon dışında bulunduğu, 4785 Sayılı Yasa hükümleri göz önünde bulundurularak dava konusu parsel yönünün 1976 yılında ilk kez yapılan çalışmada O tarihte fiilen orman olması nedeniyle kısmen orman olarak sınırlandırıldığı ancak 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. Madde uygulamasına konu edilmediği, yapılan işlemlerin ilanından sonra ilan tarihlerinde yürürlükte bulunan 3116 Sayılı Yasa ve 6831 Sayılı Yasanın 1744 Sayılı Yasa ile değişik 11. Maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürelerin de geçmesiyle kısmen kesinleşen orman sahası içinde kaldığı anlaşılmaktadır.
… Köyünde 1952 yılında çalışan I ve 2 numaralı makiye ayırma komisyonları, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulmuş ve bu komisyonlar yasa ve yönetmelik hükümlerine de uymadan çalışma yaparak zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlemiş, yasaya aykırı kurulan komisyonun yasaya aykırı olarak makiye ayırdığı yerlerde … tevzi işlemleri de yapılmamıştır. 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca
oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edildiği; ne var ki, davalı tarafın özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kaydı bulunmadığı gibi, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü biçimde kurulmaması ve yine yasa ve yönetmeliğe uygun çalışmaması nedeniyle, bu komisyonun yaptığı makiye ayırma işlemlerine ve özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına ve zilyetliğe hukukça değer verilemez. Somut olayda sözü edilen İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
H.G.K nun 28.05.2003 gün ve 2003/20-371-358 sayılı kararında kabul edildiği gibi, bir yerin maki olarak belirlenmesi tahditin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. O yerin makilik olması nedeniyle orman sınırı içine alınamayacağının orman kadastrosuna itiraz süresi içinde açılacak davada tartışılabilir. Makilik yada tapulu, tapusuz tarlanın veya başka nitelikteki bir taşınmazın orman sınırları içine alınması ve hak düşürücü sürenin de geçmesinden sonra orman kadastrosu kesinleşir ve o taşınmaz hukuken orman niteliğini kazanır. Yürürlükteki yasalara göre bundan sonra hiçbir merci ve makamın kesinleşen orman sınırını değiştirmesi mümkün değildir. Dava konusu taşınmazın 1942 yılı tahdidi içinde kalıp makiye ayrıldığı gerekçesiyle Hazine tarafından açılan tapu iptal tescil davasının reddine ilişkin sözü edilen kesinleşmiş mahkeme kararı, Orman Yönetimi tapu iptal tescil davasında taraf olmadığından ve bu kararla kesinleşmiş orman kadastrosu iptal edilmediğinden Orman Yönetimini bağlamaz. Orman Yönetiminin taraf olmadığı, Hazinenin tapu iptal tescil davasının reddine ilişkin mahkeme kararı karşısında, kesinleşen orman kadastrosu daha güçlü bir delil sayılır. Kesinleşen orman kadastro sınırları içinde bulunan ve hukuken orman olan taşınmaz hakkında, kadastro yoluyla oluşturulan tapu kaydı yolsuz tescil niteliğindedir.
Medeni Yasa mülkiyet hakkının doğumunu nedene (illete) bağlı bir hukuksal işlem olarak kabul etmiştir. Medeni Yasanın sistemine göre; tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal nedene dayanması zorunludur. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan kesinleşen orman sınırı içinde bulunan yer hakkındaki tescil işlemi yolsuz tescil niteliğini taşır ve her zaman iptali istenebilir (Hukuk Genel Kurulunun 30/5/2001 gün ve 2001/1-464-470 sayılı ve 19.02.2003 gün 2003/20-102-90 S.K.). Yolsuz tescille ayni hak kazanılmış olmaz (Prof.Dr… …,… …, Eşya Hukuku 5.bası 1998 s.141).
Öte yandan, doğal … ve kaynak niteliğindeki ormanların, özel mülkiyet konusu olmasına yasal olanak yoktur. Bu tür yerler hakkında gerçek kişiler adına sicil oluşturulması da taşınmazın özde kamu malı olma niteliğini değiştiremez. (Yargıtay 1.H.D. 11/9/1989 gün ve 1989/8162-9365). Öncesi itibarıyla orman olan ve yapılan orman tahdidinde herhangi bir nedenle orman tahdit sınırı dışında gösterilen yerin zilyetlikle veya tapu ile kazanılması mümkün değildir. Özde kamu malı olan taşınmazın özel mülk olarak tescil edilmesi sahibine mülkiyet … kazandırmaz. H.G.K.’nun 21.02.1990 gün ve 1989/1-700-101 ve 18.10.1989 gün ve 1-419/528 sayılı kararlarında kabul edildiği gibi, bu tür taşınmazlarda M.Y.’nın 1023 (931) maddesinde yazılı tapuya güven ilkesi ve H.G.K. 20.05.2001 gün ve 2001/1-464-470 ve 19.02.2003 gün ve 2003/20-102-90 sayılı kararlarında değinildiği gibi 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre de uygulanamayacağından, tapu kaydının iptali her zaman dava konusu edilebilir.
Diğer taraftan 1942 yılında yapılan orman kadastrosu ile sadece devlet ormanlarının sınırlandırılıp, 4785 sayılı yasa ile (istisnalar dışında) özel ve tüzel kişilere ait tüm ormanların devletleştirildiğinden ve 5658 sayılı yasada Vakıf ormanlarını iade edileceğine ilişkin hüküm bulunmadığından 1942 yılı tahditi dışında kalan yerlerde, 7 Numaralı Komisyonun 1976 yılında 4785 sayılı yasa hükümlerine göre yaptığı çalışmayla devletleştirilen orman alanı olduğu belirlenen yerlerin orman olarak sınırlandırılması yasaya uygundur.
Orman kadastrosunun ilanından sonra dava tarihine kadar hak düşürücü süreler çoktan geçmiş ve orman kadastrosu kesinleşmiştir. Çekişmeli taşınmaz ister 1942 yılı orman kadastrosu sınırları içinde olsun, isterse 1942 yılı orman kadastrosu sınırları dışında olması nedeniyle, 1976 yılında 4785 Sayılı Yasa hükümleri gözetilerek yapılan orman kadastrosunda
orman olarak sınırlandırılsın, her iki halde de dava konusu taşınmazın krokisinde (A) ile gösterilen 708 m2 bölümü hukuken ormandır. Hak düşürücü süreler geçmiş olduğundan davalının orman kadastrosu iptal ettirebilmesi için dayanacağı hiçbir yasa hükmü bulunmamaktadır.
Nitekim, aynı gün önceki günlerde; Dairece temyiz incelemesi yapılan dava konusu parselle hukuki durumu aynı olan aynı köydeki parseller hakkında Hazine ile kayıt maliki arasında görülen davalar güçlü delil sayılmayıp Yönetimin davası kabul edilmiştir. Bu cümleden alarak Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2004/462 (Dairenin 2008/5804) sayılı dosyasında davaya konu 2501 Sayılı, Asliye 6. Hukuk Mahkemesinin 2004/487 (Dairenin 2007/16326) sayılı dosyasında davaya konu 136 sayılı, Asliye 7. Hukuk Mahkemesinin 2004/493 (Dairenin 2008/3139) sayılı dosyasında davaya konu 976 sayılı, Asliye 7. Hukuk Mahkemesinin 2004/495 (Dairenin 2008/3140) sayılı dosyasına davaya konu 2167 ve 2168 sayılı, Asliye 7. Hukuk Mahkemesinin (Dairenin 2008/3850) sayılı dosyasına konu 879 sayılı parseller hakkında Orman Yönetiminin davasının kabulü ile dava konusu parsellerin orman niteliği ile Hazine adına tesciline dair verilen kararlar dairece onanmıştır.
Açıklanan hususlar gözetilerek; Orman Yönetiminin çekişmeli parselin bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 708 m2 bölümüne ilişkin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle tamamına ilişkin davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: 1. Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı … Yönetiminin çekişmeli … köyü 2146 sayılı parselin krokisinde ( A ) ile gösterilen 708 m2 bölümü çıkarıldıktan sonra geri kalan 10645 m2 yüzölçümündeki bölümüne ilişkin temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Yukarıda ikinci bendde açıklanan nedenlerle, davacı … Yönetimin temyiz itirazlarının kabulü ile çekişmeli … köyü 2146 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 708 m2 yüzölçümündeki bölümüne ilişkin hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran Orman Yönetimine iadesine 18/07/2008 günü oybirliği ile karar verildi.