YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/8610
KARAR NO : 2007/11437
KARAR TARİHİ : 27.09.2007
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 23.03.2006 gün ve 2006/944-3883 sayılı bozma kararında özetle: “Kesinleşmiş orman kadastrosu, 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 6831 Sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulamasına ilişkin tutanak ve haritaların, makiye ayırmaya ilişkin tutanak ve haritaların uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi ve … elemanı bilirkişi raporlarıyla, çekişmeli taşınmazın (a) ve (c) ile gösterilen bölümlerinin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı, çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (c) ile gösterilen bölümünün, Tapulama Mahkemesinin 10.11.1964 gün ve 1956/1475-2413 sayılı kararı ile orman olarak tapulama dışı bırakılan 300 sayılı parsel içinde kaldığı, 1976 yılında yapılan aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 1987 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon, orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamalarında yine orman sınırları dışında aplike edildiği, güneyden orman sınırları içindeyken 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara sınır olduğunun belirlendiği, mahkemece davacı gerçek kişi yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşularının oluştuğu gerekçesiyle bu bölüme ilişkin dava kabul edilmişse de, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/880 esasına kayıtlı dava dosyasında, … … ve … yine Asliye 4 Hukuk Mahkemesinin 2001/210E., 2004/547 K sayılı dosyasında … tarafından çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerdeki bir kısım taşınmazların aynı nedenle dava konusu edildiği bilindiği halde, bu dosyalardaki bilirkişi raporlarının getirtilmediği, çekişmeli taşınmaz bölümleri ile ilgisinin belirlenmediği, diğer yandan, kuvvetli delil niteliğindeki, Tapulama Mahkemesinin 10.11.1964 gün ve 1956/1475-2413 sayılı kararıyla, çekişmeli taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde (c) ile gösterilen bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiğinden, bu yerin orman sınırları dışında aplike edilmesine ilişkin orman kadastro işlemlerine değer verilemeyeceği, bu bölümün, orman sınırları dışında bırakıldığı aynı değerde kesin deliller ile ispatlanmadıkça orman sayılan yerlerden olduğu, ne 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulamasına, ne de 1988 yılında yapılan 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasına konu edilmediğinden, orman niteliğinde olduğu kabul edilerek gerçek kişinin bu bölüme ilişkin davasının reddine, Hazinenin davasının ise kabulüne ve bu bölümün orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi, çekişmeli taşınmazın (a) ile gösterilen bölümünün,1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakıldığı, daha sonra 1976 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 2. madde uygulamalarında orman sınırları dışında bırakıldığı, her hangi bir nedenle sınırlandırılmamış ormanların 1987 yılında yapılan kadastrosu sırasında da orman sınırları dışında bırakıldığının belirlendiği, bu bölümün orman sayılan yerlerden olup olmadığının 1942 orman kadastro haritasının uygulanması suretiyle belirlenemeyeceği, çekişmeli taşınmaz bölümünün devletleşen ormanlardan olup olmadığı ancak 1987 yılında yapılıp 02.03.1989 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanması suretiyle belirleneceği, 4785 Sayılı Yasa hükümlerine göre devletleşen ormanlardan iken, 1989 yılında kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında bırakılması halinde, çekişmeli taşınmazın ancak bu tarihten sonra kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine konu olabileceği, bu nedenle çekişmeli taşınmazın (a) bölümünün devletleşen ormanlardan olup olmadığının belirlenmesinin gerektiği, diğer taraftan, (a) ile gösterilen bu bölümün 1956 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda taşlık ve devlet ormanı niteliği yazılmak suretiyle tapulama dışı bırakıldığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun uygulanmaya başladığı tarihe kadar kadastrosu yapılacağı ilan edilen ve önceden sınırları belirlenen çalışma alanları içerisindeki ormanlar tesbit dışı bırakıldığı, bir diğer anlatımla arazi kadastrosu ekiplerinin ormanların kadastrosu yapmadığı, bölgede daha önce orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşmiş ise bu işleme ait kayıtların, birliğin tapu kütüğüne aktarılması ile yetinildiği, bölgede orman tahdidinin yapılmadığı durumlarda ise; arazi kadastrosunun yapılacağı bölgedeki, ormanların sınırlandırılması Orman İdaresinden istendiği, Yönetimin orman sınırlarını belirlemesinden sonra arazi kadastro ekiplerinin bu sınırlamayı esas almak suretiyle kadastro çalışmalarını yürüttüğü, bu uygulamanın yukarıda da belirtildiği üzere 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihe kadar sürdürüldüğü, 3402 sayılı Kanun’un yürürlüğünden sonra ise anılan kanun’un 4. maddesi gereğince işlem yapıldığı, somut olayın 5602 sayılı Kanun hükümleri gereğince irdelemesinin yapılıp uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesinin zorunlu olduğu, 1956 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazın (a) bölümüyle, bu taşınmazın batı ve güneyinde bulunan arazi bölümlerinin tesbit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazların doğusundaki 300 sayılı parsel ile daha kuzeydeki arazi bölümünün ise … arazisi niteliğiyle zilyetleri adına tesbit edildiği, Orman Yönetiminin itirazı üzerine 300 sayılı parselin orman niteliğiyle tapulama dışı bırakıldığı, kuzeydeki 281 ile 286 sayılı parsellerin ise gerçek kişiler adına tescil edildiği, 1988 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında davaya konu taşınmaz bölümlerinin de yer aldığı, gerçek kişiler adına tesciline karar verilen parseller ile orman sınırları içinde kalan taşınmazlar arasında kalan şerit biçimindeki arazinin orman tahdit hattı dışında kaldığının yapılan uygulama ile belirlendiği, arazinin konumu, davalı parsellerle orman arasında ayırıcı bir unsurun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanlarla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri nazara alındığında davaya konu taşınmazların yer aldığı arazi bölümünün de orman olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulünün zorunlu olduğu, kadastro işlemi olan tesbit dışı bırakma işlemine, zemine ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemeyeceği, dava tarihi ile taşınmazın bu bölümünün tahdit hattı dışında bırakılma tarihi arasında yasada öngörülen 20 yıllık zilyetlik gerçekleşmediğinden davacıların zilyetliğine değer verilemeyeceğine) değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra gerçek kişinin davasının REDDİNE, 03.09.2004 günlü bilirkişi krokisinde a, b ve d ile gösterilen bölümlerin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı krokide (c ) ile gösterilen bölümün orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazın, imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Medeni Yasanın 713 maddesi gereğince tapuya tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 Sayılı Yasaya göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi bulunmaktadır. Daha sonra 1976 yılında yapılıp, ekip çalışmaları 23.04.1977, komisyonun itirazların incelenmesine ilişkin çalışmaları da 13.04.1982 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, 1987 yılında yapılıp dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon, sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 27/09/2007 gününde oybirliği ile karar verildi.