Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/7979 E. 2007/8122 K. 14.06.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/7979
KARAR NO : 2007/8122
KARAR TARİHİ : 14.06.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki 2/B şerhinin iptali davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … 06.04.2005 tarihli dilekçesiyle, … (Köyü) Beldesi, 6050 m2 yüzölçümündeki 474, 10900 m2 yüzölçümündeki 677, 27486 m2 yüzölçümündeki 2669, 6887.50 m2 yüzölçümündeki 855 ve 6887.50 m2 yüzölçümündeki 856 sayılı parsellerin tapuda adlarına kayıtlı olduğu, taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğuna ilişkin kesin hükümler bulunduğu halde, yasaya aykırı olarak beyanlar hanesine konulan 2/B şerhinin iptalini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli parselin beyanlar hanesinde bulunan, taşınmazın 2/B madde uyarınca orman sınırları dışına çıkarılmıştır şeklindeki şerhin iptaline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapunun beyanlar hanesindeki 2/B şerhinin iptaline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu … Köyünde 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1978-1980 tarihleri arasında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, 1987 yılında yapılıp, 1.12.1989 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde bulunmaktadır.
Kesinleşmiş orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına ilişkin tutanak ve haritalarını uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken yine kesinleşmiş 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı belirlenmişse de, Yörede 1953 yılında yapılan arazi kadastro çalışmasında, çekişmeli 2669 sayılı müfrez parselin geldiği 456 sayılı kadastro parselinin Temmuz 1950 tarih ve 38 sıra numaralı tapu kaydıyla …, 677 sayılı parselin komşu 456 sayılı parsele uygulanan tapu kaydı miktar fazlası olarak Hazine , 474 sayılı parselin Şubat 1947 tarih ve 48 sıra numaralı tapu kaydıyla … ve arkadaşları, çekişmeli 855 ve 856 sayılı parsellerin ifraz edildiği 731 sayılı parselin geldiği 473 sayılı kadastro parselinin Şubat 1947 tarih 49 sıra numaralı tapu kaydıyla … ve arkadaşları, 675 sayılı parselin ise 473 sayılı parsele uygulanan tapu kaytı miktar fazlası olarak Hazine adına tespit edildiği, Orman Yönetiminin taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı iddiası ile açtığı dava sonunda, kadastro fen bilirkişisi …’nin yaptığı yanlış uygulamayla aslında orman kadastro sınırları içinde kaldığı halde, bu parsellerin 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman tahditi dışında kaldığının bildirildiği gerekçe gösterilerek, tarla niteliğiyle gerçek kişiler adına tesciline ilişkin; 456 sayılı parsel için Tapulama Mahkemesinin 08.11.1967 gün ve 1954/3645-258; 677 sayılı parsel için Tapulama Mahkemesinin 19.11.1968 gün ve 1968/8-88; 474 sayılı parsel için Tapulama Mahkemesinin 08.11.1967 gün ve 1954/3645-258; 473 ve 675 sayılı parseller için de Tapulama Mahkemesinin 08.11.1967 gün ve 1954/3642-259 sayılı kararlarının, Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiği, kesinleşen bu kararların Orman Yönetimini bağlayacak kesin hüküm olduğu, Hazine yönünden ise güçlü delil oluşturacağı göz önünde bulundurularak, tapu kayıtlarının beyanlar hanesindeki “6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır” şerhinin iptaline karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Ancak, tapu kaydının beyanlar hanesindeki şerhin yukarıda sözü edilen mevcut kesin hükümler nedeniyle, taşınmazın mülkiyetine ilişkin bir şerh olmadığı gözetilmeden, davacı yararına nisbi avukatlık ücretine hükmedilmesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hüküm fıkrasının üçüncü bendinin kaldırılarak; bunun yerine üçüncü bend olarak “karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifelerine göre 350.000.000.Türk Lirası (üçyüzellimilyontürklirası=üçyüzelliyenitürklirası) Avukatlık ücretinin davalı yönetimden alınarak davacıya verilmesine,” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesine göre harç alınmasına yer olmadığına 14/06/2007 günü oybirliğiyle karar verildi