Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/7670 E. 2007/12541 K. 19.10.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/7670
KARAR NO : 2007/12541
KARAR TARİHİ : 19.10.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

1968 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında … Köyü 311 parsel sayılı 25.800m2 yüzölçümündeki taşınmaz 4753 Sayılı Yasaya göre yapılan çalışmalarda haritaya bağlanarak Hazine üzerinde bırakıldığı belirtilerek fundalık niteliği ile Hazine adına tesbit ve tescil edilmiştir. 298 parsel sayılı 11.074 m2 yüzölçümündeki taşınmaz Aralık 1955 tarih 102 numaralı tevzi tapusu uygulanarak tarla niteliği ile … Dalan adına tesbit ve tescil edilmiştir. Hazinenin açtığı tapu iptali ve tescil davası sonucu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.1981 gün ve 1981/303-326 sayılı kesinleşen kararı ile 298 parsel sayılı taşınmaz, maki bitkisiyle kaplı olduğu gerekçesiyle Hazine adına tescil edilmiştir.
Davacı …, … Köyü 298 ve 311 parsel sayılı taşınmazların kesinleşen orman kadastro sınırları içinde bulunduğunu ileri sürerek Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle temyize konu davayı açmıştır. Mahkemece davanın reddine yönelik verilen kararın temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25.4.2006 gün 2006/4840-5712 sayılı bozma ilamında “Çekişmeli 298 ve 311 sayılı parsellerin 3116 Sayılı Yasaya göre 1939 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içine alınarak Temmuz 1945 tarih 39 numarada tapuya kayıt edilen … Devlet Ormanı sınırları içinde bulundukları, 05.06.1988 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulamasında orman niteliğinde bulundukları için orman sınırları dışına çıkarılmayıp, 1939 tahdidindeki gibi orman sınırları içinde bırakıldıklarının anlaşıldığı, dava konusu taşınmazların 1951 yılında maki tefrik komisyonu tarafından makiye ayrılmışlarsa da 311 sayılı parselin 4753 Sayılı Yasaya göre dağıtımının yapılmadığı, 298 sayılı parselin ise 4753 Sayılı Yasaya göre dağıtımı yapılarak tevzi tapusu oluşmuş ise de Hazinenin açtığı dava sonunda Hazine adına tescile karar verilmekle sözü edilen tevzi tapusunun da hukuki geçerliliğinin kalmadığı,Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı kararı ile 3116 Sayılı Orman Yasasının 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1/e maddesine göre çıkarılan “makilik ve orman sahalarının birleştiği yerlerde orman sınırlarının tesbitine ait yönetmelik” ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonlarının ve yaptıkları işlemlerin geçerli olduğu, orman sınırlandırılması kapsamında iken söz konusu komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında ÖZEL YASALAR gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiğinin kabul edildiği, İçtihadı Birleştirme Kararında sadece “maki komisyonlarının yaptıkları işlemlerin geçerli olduğu ve maki komisyonlarınca makilik alan olarak ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” hükme bağlandığından özel Yasalar
uyarınca (sözü edilen Yasa 4753 Sayılı Çiftçiyi Topraklandırma Yasasıdır) oluşturulan tapular dışındaki taşınmazlara ve imar ihyaya değer verilemeyeceği gibi, Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan taşınmazlara ilişkin bir tevzi tapusundan söz edilemeyeceği, dava konusu taşınmazların 1939 yılında yapılan orman kadastrosu sonucu Temmuz 1945 tarih 39 numarada orman niteliği ile tapuda kayıtlı bulunan … Devlet Ormanı içinde bulundukları ve halen eylemli orman oldukları, 4753 Sayılı Yasada ormanlar hakkında tevzi tapusu oluşturulacağına dair bir hükümde bulunmadığı, maki komisyonlarının yaptığı işlemin orman sınırı dışına çıkarma işlemi değil “makilik yer olduğunu belirleme” işlemi olduğu, ne 5653 Sayılı Yasada ve ne de bu yasa uyarınca çıkartılan yönetmelikte maki komisyonlarına “orman sınırı dışına çıkartma” yetkisi verilmediği, diğer taraftan yörede orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulamasının yapıldığı 1988 yılında yürürlükte bulunan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 28. maddesine göre evvelce makiye tefrik edilen fakat tevzisi yapılmayan sahaların Devlet Ormanı olarak sınırlandırılacağı hükümleri bulunduğu, uzman bilirkişiler tarafından yapılan incelemede 311 ve 298 sayılı parsellerin muhafaza makisi niteliğinde bulundukları açıklandığı, açıklanan nedenlerle; 5653 Sayılı Yasanın 1/son ve 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesinin karşıt anlamından orman rejimine tabi olacağının kabulü gerekeceği gibi, taşınmazların 1939 yılında yapılan orman kadastrosu sonucu … Devlet Ormanı niteliği ile Hazine adına tapuya kayıt edilen Temmuz 1945 tarih 39 numaralı tapu kaydı kapsamında bulundukları, Devlet Ormanı olan taşınmazların dağıtımının söz konusu olamayacağı, makiye ayrıldığı halde tevzi tapusu bulunmayan taşınmazlar yönünden 22.03.1996 tarih ve 5/1 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanma yeri bulunmadığı gözetilerek, Orman Yönetiminin davasının kabulü ile taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tescillerine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gereğine değinilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescillerine karar verilmiş , hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Dava konusu taşınmazların bulunduğu yörede 1939 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan orman tahdidi ile 05.06.1988 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 19/10/2007 gününde oybirliği ile karar verildi.