Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/7260 E. 2007/11441 K. 27.09.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/7260
KARAR NO : 2007/11441
KARAR TARİHİ : 27.09.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı … 15.11.2001 tarihli dilekçesiyle, … köyü 987, 988 ve 1001 sayılı parsellerin, kendisinin taraf olmadığı mahkeme kararları ile Hazine adına tescil edildiği, bu nedenle aleyhine kesin hüküm bulunmadığını, taşınmazların tapu kaydının bulunduğunu, tapu kaydı malikinden kendisinin haricen devralıp zilyet ettiğini, taşınmazların makiye ayrılmakla orman rejimi dışına çıkarıldığını, Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptalini ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapuya ve zilyetliğe dayalı, tapu iptal tescile ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra ilk tahdidin aplikasyonu ve sınırlandırması Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile iptal edilen ormanların kadastrosu 1976 yılında yapılıp ekip çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, itirazları inceleyen 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri ise 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. 36 numaralı orman kadastro komisyonunca 1988 yılında aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulaması yapılıp 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ve haritaları, arazi kadastro paftası ile makiye ayırma tutanaklarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla, çekişmeli parsellerin 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken, 1952 yılında makiye ayrıldığı, 1976 yılında yapılan orman kadastrosunda makiye ayrılan yerlerden olduğundan söz edilerek orman sınırları dışında bırakıldığı, 1988 yılında yapılıp 1992 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosunda vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle gerçek kişiler adına yapılan kadastro tesbitine bir kısım gerçek kişilerin ve … Yönetiminin itiraz … dava açtıkları, davaların reddine ilişkin Kadastro Mahkemesinin 23.5.1995 gün ve 1991/145-102 sayılı kararının kesinleşmesiyle Hazine adına tescil edildiği, kadastro mahkemesinde davalı sıfatı taşıyan bir kısım gerçek kişilerin Yargılamanın yenilenmesi talebinin de aynı mahkemenin 15.4.1999 gün ve 1998/79-52 sayılı kararıyla red edildiği, … Onaran isimli kişinin açtığı tapu iptal tescil davalarının açılmamış sayılmasına karar verildiği, taşınmazların imar ihyasının tamamlanmadığı, tarımda kullanılmadığı, yerli taş, yabani ot ve çalılar ile kaplı olduğu belirlenerek, Kadastro Mahkemesi kararının davacı yönünden kesin hüküm oluşturmasa da kuvvetli delil teşkil edeceği, … Köyünde 1952 yılında çalışan I ve 2 numaralı makiye ayırma komisyonları, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulduğu, ayrıca bu komisyonun, yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı çalıştığı, zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlediği, yasaya aykırı kurulan komisyon tarafından yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerler için … tevzi işlemleri de yapılmadığı, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan … tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilip, davalı tarafın özel yasalar uyarınca oluşturulmuş tapu kaydının bulunmaması, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü gibi kurulmaması ve yasaya uygun çalışmaması nedeniyle, bu komisyonun yaptığı makiye ayırma işlemlerine ve özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına ve zilyetliğe hukukça değer verilemeyeceği, 1942 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile belirlenen orman sınırlarını değiştirmeye hiç bir merci ve makamın yetkili olmadığı, makiye ayırma komisyonlarına da yasa ve yönetmelikte hiçbir şekilde böyle bir yetki verilmediğinden, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmazların, hukuken orman olduğunun kabul edilmesinin zorunlu olduğu, 5653 Sayılı Yasanın 4. maddesindeki “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer” hükmü gereğince, yasanın geriye yürümeyeceği, yerleşik Yargı kararlarıyla “Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesi”nin kabul edildiği, yasanın ve yönetmeliğin hiç bir maddesinde Yasanın yürürlüğünden önce kesinleşen orman sınırları içinde kalan alanların makiye ayrılacağı konusunda da hiçbir hüküm bulunmadığı, bu nedenle 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesinin de, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekeceği, bir arazi parçasının kadastro yoluyla ya da başka bir amaçla düzenlenmiş haritası varsa, o arazide sonradan yapılacak ifraz ve değişiklik işlemlerinin o araziye ait harita üzerinde gösterilip işaretlenmesinin; kadastro tekniğinin, aklın ve mantığın gereği olduğu, 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde … komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı, bu yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceğinin belirtildiği, 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, … belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağının açıkça anlaşıldığı, Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtlarının yasal değerini yitireceği, (HG.K. 1978/778 Sayılı kararı), Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” nin kabul edildiği, doğal olarak böyle bir yerde zilyetliğe değer verilmesinin de düşünülemeyeceği, gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmadığı, kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1982 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayılan yer olduğundan, böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eyleminin orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturacağı, kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramayacağı, kesinleşen orman kadastrosu bulunan yerlerde ceza hakiminin, kesinleşen orman kadastrosunun, 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın 715 (E.641) Maddesi hükmüne göre “…yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır…. yararı kamuya ait … yerler , kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” ve yine 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden] sadece orman kadastro harita ve tutanaklarını uygulayıp, o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını tesbit ederek, o yer kesinleşen orman sınırları içindeyse, makiye ayrılan yer bile olsa, o yere herhangi bir şekilde el atan kişiyi mahkum etmekte olduğu, H.G.K.’nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığının sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirleneceği, makiye ayrılmakla o yerin orman kadastro sınırları dışına çıkartılmış kabul edilmeyeceği, bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay’ın uygulamasının bu şekilde olduğu, 5653 Sayılı Yasanın, 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte hüküm getiren, 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca, Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren … ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatnameyle, 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan … Yönetmeliğinin yürürlükten kaldırdığı, buna rağmen … Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da … Talimatnamesi dayanak gösterilerek makiye ayırma çalışmalarının yapıldığı, 3116 sayılı yasanın 7. maddesi orman kadastro komisyonlarının yaptıkları orman kadastro işlemlerinin, 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesinde orman kadastrosu ve orman rejimi dışına çıkarma (2/B) işlemleri sonuçlarının ilan edileceğini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmaz ise işlemlerin kesinleşeceğini bildiriliği, yasalar ile bu konuda çıkartılan yönetmeliklerde de ilan süresi ile nerede? Ne kadar ? süre ile yapılacağı, ilandan sonra kimler tarafından nasıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği, davanın kimler tarafından hangi mahkemeye açılacağı konularının ayrıntılarıyla düzenlendiği, 2613, 5602, 766 ve 3402 Sayılı Kadastro Yasaları ve bu yasalar gereği çıkartılan yönetmeliklerde de, bu konularda açıklayıcı ve emredici, hükümler bulunduğu halde, gerek 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı konularında da hiçbir hüküm bulunmadığından, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, orman rejimi yada orman sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığı, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği, çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramının 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer aldığı ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi değiştirilerek “bilim ve … bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işleminin orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanıldığı ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerlerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek yasal koşulları taşıyan taşınmazların 2/B madde uygulamasıyla orman rejimi dışına çıkartıldığı, makiye ayırma işlemlerine değer verilmediği, 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D. Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20. Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 ve 7. Hukuk Dairesinin 13.12.2004 gün 2004/4196-4556 ve 17. Hukuk Dairesinin 24.01.2005 gün 2004/13872-165 ve 25.01.2005 gün 2004/13823-163 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve 20. Hukuk Dairesinin tüm ilke kararları ile 16. Hukuk Dairesinin Y.K.D.’nin Mayıs 1991 sayısında yayınlanan 15.01.1991 gün ve 1990/5423-1991/121 sayılı kararından makiye ayrılan yerin halen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiğinin kabul edildiği, Orman Yönetimi de, … Yönetmeliği ve … Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürüttüğü, yerleşik Yargıtay kararlarıyla yönetimin bu uygulamalarının doğru bulunduğu, H.G.K.’nın 21.02.1990 gün ve 1989/1-700-101 sayılı, 05.05.1999 gün ve 1999/1 – 302 – 258 sayılı ve aynı gün 1999/1 – 304 – 260 ve 30.06.1999 gün ve 1999/1 – 544 – 561 sayılı kararlarında kabul edildiği gibi, Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile açacağı iptal davaları 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı, aynı nedenle, Orman Yönetimi tarafından açılan davanın da 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığının kabulü gerekeceği,
Diğer taraftan, mahkemece tapu uygulaması yöntemince yapılmamış, yerel idaredeki kayıtların getirtilmemiş, tapu kaydını niçin revizyon görmediğinin araştırılmamış, tapu maliki … ile davacının taşınmazı satın aldığını söylediği … …arasındaki irsi ilişkinin kurulmamış, mirasçı olup olmadığı ve taşınmazın …’ya nasıl geçtiğinin saptanmamışsa da, yörede 1976 yılında, 7 numaralı orman kadastro komisyonu tarafından, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin Hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 gün ve 208 sayılı kararı ile 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun iptal edildiğinden söz edilerek, 1942 orman kadastrosu yok sayılıp, yeniden orman sınırlandırması yapılarak taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmışsa da, 1942 tahdidinin, sadece Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih, 208 sayılı kararla … İdaresinin dayandığı … Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden iptal edildiği, vakıf tapusu kapsamı dışında kalan tahdidin halen geçerliliğini sürdürdüğü, taşınmazın orman olarak sınırlandırılmasına ilişkin 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun, bir başka orman kadastro komisyonunca yasal olmayan nedenlerle yok sayılıp, orman sınırları dışında bırakılması işleminin hiçbir yasal dayanağı olmayıp, bu işleme de değer verilemeyeceği, taşınmazın 1942 orman kadastrosu ile orman olarak sınırlandırıldığı ve halen orman sınırları içinde olduğu bir yana, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içindeyken makiye ayrılan yerlerin veya kesinleşmiş 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceği, çekişmeli taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğunun ziraat uzmanı bilirkişi raporu ile saptandığı gibi, … tefrik komisyonunun yasada öngörülen sayı ve nitelikte elemanı bulunmadığı, bu nedenle kuruluşu ve çalışma yönteminin yasaya ve yönetmeliğe aykırı olduğu, HGK 27.02.2002/1-19 E., 97 K. Sayılı Kararında değinildiği üzere, bu tür yerlerde özel yasaları gereği oluşturulan tapulara değer verileceği, davacı tarafın böyle bir tapusunun olmadığı, H.G.K.’nun 27.02.2002 gün 2002/1-19-97 sayılı kararında belirtildiği gibi” kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları, yasal değerini yitireceğinden, böyle bir yer makiye ayrılmış olsa bile değer verilemeyeceği” den tapu kaydının uygulamasındaki yetersizliğin sonuca etkili olmadığı ve orman sınırları içinde bulunan taşınmazlar hakkında oluşturulan tapu kayıtları özde orman olan taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu, bu nedenle dayanılan tapu kaydı uygulamasındaki eksikliklerin sonuca etkili olmadığı gözetilerek Hazine aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına, taşınmaz kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde olmasına karşın, taşınmazın orman niteliğiyle tescili istemiyle Orman yönetimi yada Hazine tarafından bir dava açılmadığına göre. davacı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 27/09/2007 günü oybirliği ile karar verildi.