Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/6757 E. 2007/9199 K. 28.06.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/6757
KARAR NO : 2007/9199
KARAR TARİHİ : 28.06.2007

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki orman kadastrosuna itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davada, … Yaylası … mevkiinde bulunan ve dava dilekçesinde hudutları belirtilen taşınmazın üzerinde zilyetliğinin bulunduğu halde ve yörede yapılan orman kadastro çalışmasında orman sınırları içine alındığını belirterek orman kadastro sınırları dışına çıkarılmasını istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın 5282.93 m2’lik bölümü yönünden orman kadastro çalışmasının iptali ile bu bölümün orman kadastro sınırları dışına çıkarılmasına karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Yörede 01.06.2005 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesi hükmüne göre altı aylık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraza ilişkindir.
Mahkemece uzman orman bilirkişi kurulu raporu esas alınarak davanın kabulü yolunda hüküm kurulmuş ise de, delillerin takdirinde hataya düşülmüştür. Uzman bilirkişi kurulu çekişmeli taşınmazın yörede yapılan orman kadastro çalışmasında orman sınırları içine alındığını 1963 tarihli memleket haritasında ise beyaz renkli açık alanda kaldığını ve orman sayılamayan yerlerden olduğunu açıklayarak taşınmazın resmi belgeler ile tahdit haritası üzerindeki konumunu gösteren kroki sunmuşlardır. Ancak, uzman bilirkişi kurulu çekişmeli taşınmazın resmi belgelerde her ne kadar açık alanda kaldığını belirtmiş ise de memleket haritasında taşınmazı yeşile boyalı alanda işaretlemiş oldukları ve orman kadastro haritasında ise taşınmazın 4 yönden tahdit içindeki ormanlık alan ile çevrili olduğu anlaşılmaktadır.Bu hali ile taşınmazın açık alanda kaldığı kabul edilemeyeceği gibi 6831 sayılı yasanın 17/2 maddesi gereğince orman içi açıklık alarak da değerlendirilmesi gerektiği düşünülmemiştir.
6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 Sayılı Yasa, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman İdaresince el konulur. Yanan yerlerde husule gelen enkaz hiçbir suretle eşhasa satılamaz. Bunlar resmi daire ve müesseseler ihtiyacına tahsis olunur.
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; Bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Mahkemece değinilen yönler gözetilerek davacı gerçek kişinin .davasının reddine karar verilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın özel mülke dönüşmesini sağlayacak biçimde davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 28/06/2007 günü oybirliği ile karar verildi.