Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/444 E. 2007/7699 K. 07.06.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/444
KARAR NO : 2007/7699
KARAR TARİHİ : 07.06.2007

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, … Köyü 153 ada 40 parsel sayılı 899.74 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden davalılar adlarına tesbit edilmiştir. Davacı …, çekişmeli taşınmazın orman niteliğinde olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine ve dava konusu parselin davalılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; … tarafından aynı iddia ile açılan çok sayıdaki dava dosyalarında mahkemece kurulan hükümlerin temyiz incelemesi aynı gün dairemizde yapılmış olup, bu dosyalarda hükme esas alınan uzman bilirkişi kurulu raporlarında çekişmeli taşınmazların eğimlerinin % 50-30 olduğu, taşınmazların üzerinde dağınık olarak meşe, gürgen, karaçam ağaçlarının ve hudutlarında da şerit halinde orman ağaçlarının bulunduğu, eğiminin yüksek olması nedeni ile taşınmazların toprak muhafaza özeliği taşıdıkları ve çekişmeli taşınmazların kısmen veya tamamen 1959 tarihli memleket haritası ve 1954 tarihli hava fotoğraflarında açık alanda kaldığı açıklanarak resmi belgelerde taşınmazların konumları işaretlenmiştir. Dairemizde aynı gün yapılan incelemelerde, uzman orman bilirkişi kurulunun çekişmeli taşınmazları ada bazında uygulama yapmadan memleket haritasında her bir davalı parseli tek tek göstermek sureti ile işaretledikleri yerlerde 5-10 metre boyunda iğne yapraklı ağaç rumuzlarının bulunduğu, bilirkişilerce memleket haritasında açık renkli alanda kalan taşınmazların orman sayılmayan yerler olarak nitelendirildiği, resmi belgelerdeki rumuzlar gözönüne alınarak bir değerlendirme yapılmadığı, (açık renkli alanda kalsa dahi ibreli ağaç rumuzunun ormanlık alanı gösterebileceğinin düşünülmediği), taşınmazların genel olarak eğimlerinin yüksek olduğu ve toprak muhafaza özeliği taşıdıkları, üzerlerindeki orman ağaçlarının tam olarak adetleri, cinsleri ve yaşlarının ziraat bilirkişi raporunda açıklanmadığı, bu ağaçların dağılımlarının fen bilirkişi tarafından düzenlenen krokide gösterilmediği anlaşılmıştır. O halde;
Mahkemece, … tarafından … Köyünde aynı iddia ile açılan aynı ada da yer alan çekişmeli taşınmazlara ilişkin dava dosyaları belirlenerek bu dosyalarda aynı gün evvelce görev almış bilirkişiler dışında yeniden seçilecek üç kişilik orman yüksek mühendisi, ziraat mühendisi ve bir fen elemanı huzuruyla yapılacak keşifte, en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafı çekişmeli taşınmaz ile çevredeki komşu taşınmazlardaki araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin ada bazında bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; taşınmaz üzerindeki ağaçların cinsleri, yaşları dağılımları hususunda uzman ziraat bilirkişisinden rapor alınmalı, fenni bilirkişiden ağaçların dağılımlarını gösteren kroki düzenlemesi istenmeli, kesinleşmiş tahdit söz konusu olmadığından, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde ada bazında birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, uygulama yapılmalı memleket haritasında bu parsellerin tümünün bulunduğu yerler belirlenerek işaret ettirilmeli, memleket haritası üzerindeki rumuzlar ve taşınmazların eylemli durumları değerlendirilmeli, keşfi ve uygulamayı izlemeye ve denetlemeye elverişli birleşik haritalı rapor alınmalıdır.
Ayrıca, 6831 Sayılı Yasanın 17/2 maddesi hükmüne göre: Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollariyle elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan yerlerde husule gelen enkaz hiçbir suretle eşhasa satılamaz. Bunlar resmi daire ve müesseseler ihtiyacına tahsis olunur.
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dünüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Ayrıca, bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Açıklanan konular gözönünde bulundurularak çekişmeli taşınmazın çevresindeki taşınmazların niteliğine göre, etrafı ormanla çevrili ise mülkiyet belgesi, tapu kaydı olmadığı takdirde bu tür yerlerin 6831 Sayılı Yasanın 17/1-2 maddesine aykırılık teşkil ettiği düşünülmeli, bütün bu konuları kapsayacak, duraksamaya yer vermeyen ortak imzalı rapor ve kroki alınmalı, böylece taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı kesin biçimde saptanmalı ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 07/06/2007 günü oybirliği ile karar verildi.