Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/375 E. 2007/3981 K. 27.03.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/375
KARAR NO : 2007/3981
KARAR TARİHİ : 27.03.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil şerhinin silinmesi davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kabulü yolunda kurulan 12/09/2006 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı karşı davacı … ve … … vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 27/03/2007 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden … ve … vekili Av. … ile karşı taraftan Hazine vekili Av. … geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, … Mevkii 402 parsel sayılı 246,54 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 1938 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde iken, 1980 yılında yapılıp kesinleşen 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiş, davalı tapu malikleri de tapu kaydının beyanlar hanesinde bulunan 2/B madde şerhinin iptali isteğiyle karşı dava açmışlardır. Mahkemece davalar birleştirildikten sonra Hazinenin davasının kabulüne, karşı davanın reddine ve dava konusu 402 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline ilişkin 26/02/2003 günlü kararın davalı- karşı davacı gerçek kişiler tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02/03/2005 gün ve 2005/1528-2145 sayılı kararı ile ve özetle: “Çekişmeli taşınmazın 1938 yılında 3116 sayılı Yasaya göre yapılan ve kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırları içinde bulunduğu, yörede 1957 yılında yapılan genel kadastroda orman sınırı içinde bulunması nedeniyle orman niteliği ile kadastro dışı bırakıldığı, 1980 yılında yapılarak kesinleşen 1744 Sayılı Yasanın 2. madde uygulamasında nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarıldığı, orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin 1997 yılında 3402 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan kadastro sırasında tapu kaydı harici paylaşım ve satın alma sebebiyle davalılar adına tesbit ve tapuya tescil edildiği, öncesi orman niteliğinde olan taşınmazın özel mülkiyete konu olacak şekilde sicile bağlanmasının yasal dayanağının bulunmadığı, bu nitelikteki taşınmazların özel yasaların öngördüğü düzenlemeler hariç, her nasılsa sicile geçirilmesinin ve kayıt oluşturulmasının yolsuz tescil (Eski 933, … Medeni Yasanın 1025. madde) niteliğinde olacağı, orman sınırları içinde iken 13/04/1945 tarihinde oluşturulan tapu kaydına değer verilerek kişiler adına tescil edilmesinin yolsuz tescil niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve tapu kaydının iptaline karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile “orman rejimi dışına çıkartılan yer sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder” hükmü getirildiği, sözü edilen tapu kaydında orman kadastrosunun yapılmasından önceki tarihlerde oluşturulmuş tapu kaydı olacağı, dosyadaki belgelerden tapu kaydının hangi tarihte oluşturulduğunun anlaşılmadığı, tapu kaydının dayanağı, valilik yazısı, vergi kaydı ile tapu kaydının intikaline ilişkin sicil kaydının Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğüne gönderilerek, gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle çekişmeli taşınmazın davalıların bayiine orman tahdit öncesi tefviz edilip edilmediğinin tespit edilmesi, gerçekten iskanen tefviz yoluyla verildiğinin saptanması halinde, davalıların 1744 Sayılı Yasanın 2. madde hükmünden istifade
… etmeyeceği, başka bir anlatımla tespit dayanağı tapuya değer verilip verilmeyeceği değerlendirilip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, tapu kaydının geldisi adi iskan olup taşınmaz 1938 yılında kesinleşen orman sınırı içinde iken ilk defa 13/04/1945 tarihinde tapuya tescil edildiği, bu tür tapu kayıtlarının 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesinde sözü edilen kayıtlardan olmadığı ve davalı kişiler adlarına oluşturulan tapunun yolsuz olduğu gerekçesiyle davacı Hazinenin davasının kabulüne, dava konusu 402 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline, karşı davacı gerçek kişilerin davasının H.Y.U.Y.’nın 409. maddesi uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı – karşı davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava öncesi orman olan ve 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 Sayılı Yasaya göre yapılıp, 04.01.1938 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 Sayılı Yasaya göre yapılıp 04.11.1980 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 2. madde uygulaması vardır. Taşınmazın bulunduğu Bahçe Köyde arazi kadastrosu 1957 yılında yapılmış, çekişmeli taşınmaz ve etrafı 1938 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalması nedeniyle o tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman olarak tescil harici bırakılmış, 1980 yılında kesinleşen 1744 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması ile orman rejimi dışına çıkartılan yerler hakkında yapılan ve 03.12.1997 tarihinde ilan edilerek 05.01.1998 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosunda davalılar adına tesbit ve tescil edilmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulduğuna, çekişmeli taşınmaz 3116 Sayılı Yasaya göre 1938 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırı içinde iken, 14/11/1980 tarihinde 1744 sayılı Yasanın 2. madde uygulamasında XXV poligon numarası verilerek orman rejimi dışına çıkartılan alanda kaldığı, dava konusu 402 sayılı parselle birlikte öncesi bir bütün olan 394, 395, 396, 397, 398, 399, 400 401 ve 403 sayılı parsellere revizyon gösterilen tapu kaydı, orman sınırları içinde bulunan ve özel mülkiyete konu olmayan taşınmaz için adi iskan yoluyla ilk defa Nisan 1945 tarihinde oluşturulduğu, orman sınırları içinde kalan ve orman rejimi dışına çıkartılan yerlerde tapu ve iskan kayıtlarına değer verileceğini öngören 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesi hükümlerinin Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün 1987/31 – 13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13, 13.06.1989 gün, 1989/7-25 sayılı kararlarıyla iptal edildiğinden, orman sınırları içinde iken oluşturulan iskan kayıtlarına ve iskanen oluşturulan tapu kayıtları ile diğer tapulara 1744 Sayılı Yasanın 2. madde uygulamasında değer verilemeyeceği, 1744 Sayılı Yasanın 2/2. maddesinde yazılı “ Evvelce sınırlaması yapılmış ve fakat yukarıdaki fıkra hükümlerine (aynı maddenin birinci fıkrası) uymadığı …. anlaşılan sınırlamaların düzeltilmesi sonucu orman sınırları dışına çıkartılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise, mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder” hükmünün, sadece ilk orman kadastrosunun yapıldığı tarihinden önceki zamanlarda ve öncesi de orman olmayan yerler için oluşturulan tapu kayıtları olacağı, 1744 Sayılı Yasada açıkca tapu kaydından söz edilip, iskan kayıtlarından söz edilmediği, somut olayda, tahdit öncesinde oluşturulmuş bir tapu kaydı bulunmadığı, tapu kaydının ilk kez 1945 yılında taşınmaz orman sınırları içinde iken oluşturulduğu, açıklanan nedenlerle bu tür tapulara 1744 Sayılı Yasa uygulamasında değer verilemeyeceği gibi, davalıların dayanağı Nisan 1945 tarih ve 37 numaralı 1838 m2 yüzölçümündeki ve sınırları Boş arazi, … İleri, … ve yol olan tapu kaydının etrafı orman ve 2/B madde alanları ile çevrili olan dava konusu taşınmaza uyduğunun da kabul edilemeyeceği ve 6831 Sayılı Yasanın 1744 Sayılı Yasa ile değişik 2. maddesinin 01 Ocak 1984 tarihinde yürürlüğe giren 2896 Sayılı Yasa ile değiştirildiği, yine 3402 Sayılı Yasanın ilgili fıkralarının yukarıda yazılı Anayasa Mahkemesi kararları ile 1988 ve 1489 yıllarında iptal edildiğinden kadastro tesbitinin yapıldığı 1996 yılında davalı kişilerin yararlanacakları bir yasa hükmü bulunmadığı gözetilerek, yazılı
biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 500.00.- YTL. vekalet ücretinin davalı – karşı davacı gerçek kişilerden alınarak davacı- karşı davalı Hazineye verilmesine 27/03/2007 gününde oybirliği ile karar verildi.