Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/3446 E. 2007/4069 K. 29.03.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/3446
KARAR NO : 2007/4069
KARAR TARİHİ : 29.03.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı Hazine 24/06/2005 tarihli dilekçesiyle, … Mahallesi Köyü 8352 ada 10 sayılı parselin 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içerisindeyken, 1988 yılında yapılan ve kesinleşen 3302 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığını, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde olduğu göz önünde bulundurulmadan 1970 yılında yapılan genel kadastro sırasında 199 sayılı parselin tapuya tescil edilip daha sonra ifraz edilerek dava konusu parselin davalılar murisi … … adına tapu kaydı oluşturulduğunun, hukuki dayanaktan yoksun ve yolsuz tescil niteliğindeki davalılar murisi … İnce adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, Hüküm davalı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken yine kesinleşen 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekipçe yapılıp 24.03.1976 tarihinde, itirazlar incelenerek sonuçları 7 numaralı komisyonca 06.04.1983 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması (bu uygulama idare mahkemesince iptal edilmiştir.) ve 1988 yılında yapılıp, 15.06.1989 tarihinde ilan edilen ve dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
Arsa niteliğinde ve 396 m2 yüzölçümünde tapuda davalılar murisi … adına kayıtlı olan çekişmeli parsel arazi kadastrosunda … 1958 tarih 48 sıra numaralı tapu kaydı revizyon gösterilerek … … Vakfı adına tesbit ve itirazsız kesinleşerek tescil edilen, 312.650 m2 yüzölçümündeki 199 sayılı kadastro parselin ifrazı sonucu oluşturulmuştur.
Davalı taraf, taşınmazların makiye ayrılan yer olduğunu, bu nedenle aleyhindeki mahkeme hükmünün bozulması isteğiyle kararı temyiz ettiğinden, davanın özelliği nedeniyle … tespit komisyonlarının kuruluşunun ve yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesi zorunlu görülmüştür.
1) 03.04.1950 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 5. maddesinin orman kadastro komisyonlarının görevini ve ne şekilde kurulacağını düzenlemiş, Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Makilik ve Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, makilik alanları belirleme görevini, orman kadastro komisyonlarının yanı sıra mahalli orman idaresince oluşturulacak komisyonlara da vermek suretiyle, yasaya aykırı bir hüküm getirilmiştir. Yine 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1-e maddesi ile “… cinsinden her türlü ağaçlıklarla örtülü yerler orman sayılmaz” hükmü getirildiği halde, sözü edilen … Yönetmeliğinin 2/1 maddesinde, hangi cins ağaççıkların … florası olduğu açıklandıktan sonra, ikinci fıkrasında “Yukarıda sayılan ağaççıklardan müteşekkil formasyonla örtülü sahalar düz ve inbat kabiliyeti fazla olan yerlerde, işgal sahaları itibariyle %10 nisbetine kadar KORU ve %25 nisbetine kadar BALTALIK ORMAN teşkil eden ağaçları ihtiva etse dahi … sayılır” şeklindeki düzenlemeyle, yasanın orman olarak tanımladığı yerleri … olarak ayırma olanağı getirmiştir. Yönetmelikler, yasa ve tüzüklerin uygulama alanını gösterir, yönetmelikler kaynak bulduğu yasalara aykırı … hükümler getiremez. Hukukun en … ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, hukukun şekli kaynaklarından olan yasalar, Anayasa hükümlerine, yasaların uygulamasında karşılaşılacak sorunların açıklığa kavuşturulması için çıkarılan yönetmelikler de kaynağını bulduğu yasalara aykırı olamaz. Aykırılık durumunda, Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan mahkemeler Anayasa ve yasaya aykırı olan idari tasarruf niteliğindeki yönetmeliği uygulayamaz ve yasalara aykırı yönetmelik hükümlerine değer veremez (Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2005 gün 2005/11-81-118 K. ve 30.06.1999 gün ve 1999/21 – 892 – 864 sayılı kararları da bu yöndedir.)
2) … köyünde 1952 yılında çalışan I numaralı makiye ayırma komisyonu, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, komisyon başkanı orman mühendisi, komisyon üyesi orman mühendisi ve bölge bakım memurunun katılımı ile kurulduğu için yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulmuştur. Ayrıca bu komisyon, görevini de yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı yaparak, bir çok köy yerleşim yerini, kişilere ait tapulu-tapusuz arazileri, meraları, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içindeki ormanları ve tahdit sınırları dışında kalmakla birlikte, 4785 Sayılı Yasa gereği devletleştirilmiş ormanlar ile yasanın tanımladığı … kavramına girmeyen ormanları, … sahası olarak ayırıp, zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlemiştir. Yasaya aykırı kurulan komisyon tarafından yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerler için, … tevzi işlemleri de yapılmamıştır.
3) 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan … tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edildiğine göre, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü gibi kurulmaması ve yasaya uygun çalışmaması halinde, bu komisyonların yaptıkları işlemlere değer verilemeyeceği yine, makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarının hukukça değerinin bulunmadığı sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1952 yılında yapılan makiye ayırma işlemine değer verilemez.
4) 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve çekişmeli parseli içinde bırakan orman kadastro işlemi 1947 yılında üç ay süreyle ilan edilerek kesinleşmiştir. 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının muvakkat 3.maddesi hükmü ile “3116 Sayılı Yasanın 7. maddesinde yazılı üç aylık itiraz süresini geçirenlere bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren altı aylık itiraz süresi” getirildiği halde, bu süre içinde de orman kadastrosunun iptali için bir dava açılmamış ve dava konusu taşınmazı orman sınırları içine alan orman kadastro işlemi 1947 yılında kesinleşmiştir. Kesinleşen orman sınırlarını değiştirmeye hiç bir merci ve makam yetkili değildir. Makiye ayırma komisyonlarına yasa ve yönetmelikte
orman sınırlarını değiştirme yetkisi verilmediğinden, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmazların, 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi uygulamasıyla orman sınırları dışına çıkarma işleminin kesinleştiği 1989 yılına kadar hukuken orman olduğunun kabulü zorunludur.
5) 5653 Sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince de “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer”. Aksine bir hüküm içermediğinden Yasa geriye yürümeyeceği gibi, yasanın ve yönetmeliğin hiç bir maddesinde “Yasanın yürürlüğü tarihinden önce kesinleşen orman sınırları içinde kalan makiliklerin, tapulu tarlaların, ham toprakların, meraların ya da çayırlıkların makiye ayrılacağı” konusunda da hiçbir hüküm bulunmamaktadır. 6831 Sayılı Orman Yasasını değiştiren 23.09.1983 gün 2896 Sayılı ve 05.06.1986 gün 3302 sayılı yasaların geçici 2. maddesinde “bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmasına başlanmış, ancak TAMAMLANMAMIŞ ORMAN KADASTROSU ve orman rejimleri dışına çıkarılması işlemleri, bu yasa ile değiştirilen ilgili madde hükümlerine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca tamamlanır.” Hükmü gereğince, orman rejimi dışına çıkarmaya ilişkin Orman Yönetimi aleyhine … hükümler getiren bu yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten önce tamamlanmış Orman Kadastrosunu etkilemeyip, ancak, tamamlanmamış işlemlerde uygulanacaktır. H.G.K., 11/03/1992 gün ve 1991/14-253-1992/170 sayılı kararında, orman kadastro çalışmalarının bitirildiği tarihin KADASTRONUN TAMAMLANMA tarihi olacağı, askı ilanı, … yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönemde yapılsa bile, … yasanın (ilan tarihinde yürürlükte olan 3373 Sayılı Yasanın), eski yasanın (3302 Sayılı Yasa) yürürlüğü döneminde tamamlanmış işlere uygulanamayacağına değinilmiştir. Yerleşik Yargıtay kararları ile “Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesi” kabul edilmiştir. Öyleyse ise, 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesinin de, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekir. Nitekim, yönetmeliğin 2/3 maddesi “… muhafaza karakterini haiz bütün makiliklerle, yıllık veya periyodik devamlı orman hasılatı vermesi mümkün meyilli veya düz arazideki makilikler orman sahaları içine alınabilir.” şeklindedir. Kesinleşmiş orman kadastro sahaları içinde kalan bu tür makilikler zaten orman sahası içinde ve hukuken orman olduğundan, yönetmeliğin bu maddesi gereğince, … komisyonlarının “orman sahası içine alacağı makilikler” yasanın yürürlüğe girdiği tarihte henüz orman kadastrosu yapılmamış yerlerdeki makiliklerdir.
6) 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde … komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmamakta, makilik saha olarak ayrılacak yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceği belirtilmektedir. 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, … belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağı açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü, bir arazi parçasının kadastro yoluyla ya da başka bir amaçla düzenlenmiş haritası varsa, o arazide sonradan yapılacak ifraz ve değişiklik işlemlerinin o araziye ait harita üzerinde gösterilip işaretlenmesi; kadastro tekniğinin, aklın ve mantığın gereğidir.
7) Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitirir. Yasal değerini yitiren bu tür tapu kayıtlarına 1744 Sayılı yasanın 2. madde uygulaması dışında hiçbir surette değer verilemez (H.G.K. 1978/778 Sayılı kararı). Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” kabul edilmiş olup, doğal olarak böyle bir yerde zilyetliğe değer verilmesi de düşünülemez.
8) Gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1982 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayılan yerdir. Böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eylemi orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturur. Kesinleşen orman kadastrosu bulunan yerlerde ceza hakimi, kesinleşen orman kadastrosunun 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın 715 (E.641) Maddesi hükmüne göre “…yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tarrufu altındadır…. yararı kamuya ait … yerler , kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” ve yine 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden] sadece orman kadastro harita ve tutanaklarını uygulayarak o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını tesbit ederek, o yer kesinleşen orman sınırları içinde ise, makiye ayrılan yer bile olsa, o yere herhangi bir şekilde el atan kişiyi mahkum etmektedir. H.G.K.’nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığı sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirlenir. Çünkü, makiye ayrılmakla o yer orman kadastro sınırları dışına çıkartılmamıştır. Bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay’ın uygulaması bu şekilde olmuştur. Kesinleşen orman sınırı içinde olan ancak, yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerde sürdürülen zilyetlik, Anayasa ve yasalar karşısında suçtur. Kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramaz.
9) 3116 Sayılı Yasa ve bu yasanın kimi maddelerini değiştiren 5653 Sayılı Yasa, 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Halen yürürlükte bulunan 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi ile 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte olan “funda veya … ile örtülü orman ve … muhafaza karakteri taşımayan yerler orman sayılmaz” hükmü getirilmiştir. 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatname 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan … Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldırmıştır. 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlükten kaldırıldığı halde, 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan ve “… Yönetmeliği” ismi verilen düzenleme 24.12.1965 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. İşte, Daireye gelen dava dosyalarında görülmektedir ki; 17.08.1950 tarihli tamimle yürürlüğe konulan … Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesine göre çıkartılan … Talimatnamesi uyarınca makiye ayırma çalışmaları yapılmıştır. 3116 sayılı yasanın 7. maddesi orman kadastro komisyonlarının yaptıkları orman kadastro işlemlerinin, 6831 sayılı yasanın 11. maddesinde orman kadastrosu ve orman rejimi dışına çıkarma (2/B) işlemleri sonuçlarının ilan edileceğini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmaz ise işlemlerin kesinleşeceği bildirilmekte ve yine yasalar ile bu konuda çıkartılan yönetmeliklerde ilan süresi ile nerede? Ne kadar ? süre ile yapılacağı, ilandan sonra kimler tarafından nısıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği, davanın kimler tarafından hangi mahkemeye açılacağı konuları ayrıntılarıyla gösterildiği gibi, 2613, 5602, 766 ve 3402 sayılı kadastro yasaları ve bu yasalar gereği çıkartılan yönetmeliklerde de, bu konularda

açıklayıcı ve emredici, hükümler bulunduğu halde Gerek 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı konularında da hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, yine kesinleşen orman kadastro sınırı içinde bulunan taşınmaz hakkında yapılan makiye ayırma işleminin orman sınırı ve orman rejimi dışına çıkartma işlemi olmadığı, makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmelidir. Çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramı 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer almış ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. Maddesi değiştirilerek “bilim ve … bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işlemi orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanılmış ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerler kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek somut olayda olduğu gibi orman rejimi dışına çıkartılmış, makiye ayırma işlemlerine değer verilmemiştir. 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D. Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20.Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmiştir.
10) Orman Yönetimi de, … Yönetmeliği ve … Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürütmüş, yasaya aykırı olarak yapılan bir kısım … çalışmalarını iptal etmiş, kesinleşen orman sınırları içinde makiye ayırma çalışması yapılmışsa bunun hiç bir yasal yasal değeri bulunmadığını kabul ederek somut olayda olduğu gibi 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde koşullarını taşımayan yerleri orman kadastro paftalarının yenilenmesi (aplikesi) sırasında orman sınırları içinde bırakmış, orman niteliğini yitiren yerleri 6831 Sayılı Yasanın 1744 sayılı yasa ile değişik 2. maddesi yada 2896 ve 3302 sayılı yasa ile değişik 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartmış ya da 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince çeşitli tarihlerde çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre “… tefrik komisyonlarınca yapılan belirtme tutanağı ve haritaların yapılacak orman kadastrosuna (tahdidine) hazırlık olmak üzere bulunduğu yerlerden getirtilerek orman kadastrosu (tahdidi) çalışmaları sırasında kadastro komisyonlarınca döküman olarak kullanacağı” ve yine “daha önce makiye ayrılan yerlerin orman olduğunun tesbit edilmesi halinde bu yerlerin yapılacak orman kadastrosu sırasında orman kadastrosu sınırları içine alınacağı” hükümleri gereğince, makiye ayrılan bir kısım yerler, sonradan yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları içine alarak işlemleri kesinleştirmiştir. Yerleşik Yargıtay kararlarıyla yönetimin bu uygulamaları doğru bulunmuştur.
11) Davaya konu; taşınmaz … 1958 tarih 48 numaralı tapu kaydı uygulanarak 1970 yılında yapılıp 12.12.1970 tarihinde kesinleşen genel arazi kadastrosunda, 312650 m2 yüzölçümünde … … Vakfı adına tesbit ve tescil edilen 199 sayılı kadastro parselinin ifrazı ile oluşturulmuş ve satış sonucu davalıya geçmiştir. … Genel Müdürlüğünün Agustos 1936 tarih 1 numaralı tapu kaydına dayanarak Tapu Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı dava, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Başkanı tarafından Hakem sıfatıyla görülen 09.04.1973 gün ve 1974/40-48 sayılı kararıyla sonuçlandırılmıştır. Bu dosyada Ağustos 1936 tarih ve 1 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kalan ve … elemanı bilirkişi … tarafından düzenlenen 28.05.1970 tarihli krokide gösterilen taşınmaza, Orman Yönetiminin el atmasının

önlenmesine karar verilmişse de, Hakem kararına ilişkin dava dosyası yada kesinleştirme onaylı örneği ve eki … elemanı bilirkişi krokisi bulunamadığı gibi Hakem kararının kesinleşip kesinleşmediğinin anlaşılamamaktadır. Hakem tarafından 1947 yılında kesinleşen orman kadastrosunun iptal edilmemiştir. Mahkemece yapılan keşif sonucu orman ve … elemanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, Hakem kararının dayanağı … tarafından düzenlenen krokide hakim kararına konu olan taşınmazın kuzey sınırında … Çayının gösterildiği, … Çayının … değiştirmeyip sabit sınır olması nedeniyle … Çayının kuzeyinde bulunan çekişmeli parselin hakem kararı kapsamında kalmayacağı belirtilmiştir.
12) Kesinleşmiş orman kadastro haritasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman orman bilirkişi raporundan, dava konusu taşınmazın 3116 Sayılı Yasaya göre 1946 yılında yapılıp 1947 yılında kesinleşen orman tahdidinde, orman sınırları içinde bırakıldığı ve işlemin kesinleştiği; 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya ve yönetmeliğe aykırı olarak kurulan ve yine yasa ve yönetmelik hükümlerine uymadan çalışma yapan … komisyonunca, … makisi olarak tesbit edilmişse de, 1978 yılında Orman Yönetimi tarafından, makiye ayırma işlemine değer verilmeyerek ve 1947 yılında kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek, 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle, Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı, ancak Orman Yönetiminin açtığı dava sonunda, 1744 sayılı yasa döneminde yapılan bu işlemin … İdare Mahkemesinin 15.01.1987 gün ve 1985/711-17 sayılı kararıyla, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu ve bu niteliğini yitirmediğinden belirlenerek, (makiye ayırma işlemine değer verilmeden) orman rejimi dışına çıkarma işleminin iptal edildiği, kararın Danıştay tarafından onandıktan sonra kesinleştiği, daha sonra 1989 yılında 3373 sayılı yasa döneminde yapılan aplikasyon ve sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sırasında, yine hakem kararına ve makiye ayırma işlemine değer verilmeden, orman kadastro komisyonunca taşınmazın 1947 yılında kesinleşen orman sınırları içinde aplike edildikten sonra 3302 Sayılı Yasayla değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, bu işlemin dahi itirazsız kesinleştiği belirlenmiştir. Ancak bu işlemler göz önünde bulundurulmadan, dava konusu taşınmazın içinde bulunduğu 199 sayılı parsel, 2981 Sayılı Yasa uygulaması sonucu, ifrazen pay sahibi olanlar adına tapuya tescil edilmişse de, orman ve orman rejimi dışına çıkartılan yerlerde 2981 ve 3194 Sayılı Yasa uygulamasının yapılacağı konusunda hiç bir yasa hükmünün bulunmadığı gibi, aksine 3194 Sayılı İmar Yasasının 4. Maddesindeki “… diğer özel yasalar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu (imar) yasanın özel yasalara aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmü ile 2981 Sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik Geçici 2. Maddesinin (e) bendi hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesinin 27.09.1995 gün ve 1995/13-51 Sayılı kararı ve H.G.K.’nun 07.12.1997 gün ve 1997/1-655-1003 Sayılı kararında kabul edildiği üzere “… kamu malı niteliğini kazanan bir taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak özel mülkiyete dönüştürmeye idari mercilerin yetkileri yoktur. Başka bir anlatımla, idari mercilerin yasadan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları kararlar yok hükmünde olup, buna dayanan tescil de M.Y.’nın 1024.(932.) maddesi gereğince yolsuz tescil niteliğindedir.” Anayasanın 169 ve 170. maddelerindeki 2924 Sayılı Yasada ve 3402 Sayılı Yasanın 16/D maddesinde özel olarak düzenlenen Devlet Ormanları ve nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerler, özel yasalarına tabi tutulmuş, H.G.K’nun 24.03.1999 gün 1999/1-170-167 ve 21.02.1990 gün 1989/1-700-101 kararlarında belirtildiği gibi, aslında özel mülkiyete konu olmayan taşınmazlar her nasılsa tapuya tescil edilmiş olsa bile, bu durum taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden tescil işlemi yok hükmündedir. bu tür taşınmazlar hakkında M.Y.’nın 1023. (931.) maddesinde belirtilen iyi niyetle iktisap iddiasında bulunulamaz. Yasalarımız nasıl oluşursa oluşsun, yanlış ve yolsuz tescillere dayalı olarak tapu sicilinde yapılacak değişiklikleri öngören iptal davalarında görevi Adliye Mahkemelerine vermiştir. (M.Y.- Md. 1025.(933)). Diğer taraftan, 6831 Sayılı Yasanın değişik 2 ve 2/B madde uygulaması sonucu nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlar, Anayasanın 170. maddesinde belirtilen kamu hizmetinin yerine getirilmesi için 2924 Sayılı Yasa gereği Orman Bakanlığının emrine geçeceğinden, başka bir anlatımla, Orman Bakanlığına tahsis edilmiş sayılacağından, 3402 Sayılı Yasanın 17. maddesi ve yine yasalar gereği Hazineye kalan yerler olması nedeniyle, aynı yasanın 18. maddesi hükmü karşısında Hazine adına yapılacağından, 2896 ve 3302 sayılı yasa ile değişik 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesine olanak yoktur.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle ve H.G.K.’nın 21.02.1990 gün ve 1989/1-700-101 sayılı, 05.05.1999 gün ve 1999/1-302 -258 sayılı ve aynı gün 1999/1-304 -260 ve 30.06.1999 gün ve 1999/1-544-561 sayılı kararlarında kabul edildiği gibi Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile açacağı iptal davaları 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı gözetilerek Hazine davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı gerçek kişilerin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 29/03/2007 günü oybirliği ile karar verildi.