Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/3113 E. 2007/5936 K. 07.05.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/3113
KARAR NO : 2007/5936
KARAR TARİHİ : 07.05.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve elatmanın önlenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; davanın kabulü yolunda kurulan 26/10/2006 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/04/2007 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden … vekili Av. … … ile karşı taraftan Orman İdaresi vekili Av. … … geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Orman Yönetim…Köyü 285 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tescili ile davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini istemiş, davanın kısmen kabulüne, (A) ile gösterilen 4598 m2 yüzölçümündeki bölümün orman niteliği ile Hazine adına, (B) ile gösterilen 20242 m2 bölüm hakkındaki davanın reddine ilişkin 17/06/2004 günlü hükmün Orman Yönetimi tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 04/01/2006 gün ve 2005/12322- 2006/273 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan, 20.Hukuk Dairesinin bozma kararına özetle; “Çekişmeli taşınmazın 1976 yılında yapılıp kesinleşen arazi kadastrosu sırasında tarla cinsindeki vergi kaydı nedeniyle Hacer Telli adına tarla niteliğiyle tesbit ve tescil edildiği, daha sonra 1992 yılında tapuda intikal ve tashih nedeniyle davalı adına kayıt oluştuğu ve bu aşamada taşınmazın tapu kaydındaki tarla cinsi “palamutluk” haline dönüştürülmüş ise de mahkemece yapılan 21.04.2003 ve 11.04.2004 tarihli keşiflerde dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların 50-60 yıl öncesinde taşınmazda bulunan palamutların meyvalarının toplanarak civarda bulunan boya fabrikalarına satılmak suretiyle tasarrufta bulunulduğunu, daha sonra para etmemeye başlayınca bundan vazgeçildiğini ve 40-50 yıl öncesinden beri çevredeki palamutların kesilerek yakacak amaçlı kullanıldığını, başka türlü bir tasarrufun bulunmadığını, halen boş alanlarda hayvan otlatıldığını belirttikleri, … uzmanı bilirkişinin de bilimsel raporu ile bu durumu doğruladığı, bu nedenle kadastro tesbit tarihi itibarıyla taşınmaz üzerinde 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi anlamında ekonomik amaca yönelik bir zilyetlikten söz edilemeyeceği, vergi kaydı tek başına mülkiyet belgesi olmayıp zilyetlikle birleşmediği sürece hüküm ifade etmeyeceği gibi, davalının tutunduğu tapu kaydı ayrı ayrı mevkilerde bulunan ve Dairede aynı gün temyiz incelemesi yapılan mahkemenin 2002/194, Dairenin 2005/12320 esasında kayıtlı davaya konu 134 parselin; mahkemenin 2002/192, Dairenin 2005/12322 esasında kayıtlı davaya konu 285 parsel ve yine mahkemenin 2002/193, Dairenin 2005/12321 esasında kayıtlı davaya konu 126 parsellerin her biri için sözü edilen dosyalara ibraz edilmiş ise de yerel bilirkişi ve tanıklarca tapuda yön belirtilmeksizin yazılmış olan … …, … …, … …, … … sınırlarının nereler olduğu kesin olarak gösterilemediği, yalnızca önceki tesbit malikinin tapuda … görülen Telli’ler sülalesinden geldiğinin bildirildiği, bu bilgi davalının tutunduğu tapu kaydının ayrı ayrı mevkilerde bulunan çekişmeli taşınmazlara ait olduğunun kabulüne yeterli olmadığı, 4785 Sayılı Yasanın 2. maddesi sahipli palamut meşelerini devletleştirme kapsamı dışında tutmuşsa da “sahiplilik” kavramı zemine uygulanması mümkün olan tapu kaydı ile belirleneceği, somut olayda, sözü edilen tapu kaydının zemine uygulanması mümkün olmadığına göre çekişmeli taşınmazların devletleştirmeye tabi orman olduklarının kabulü gerekeceği, kaldı ki; dayanılan tapu kayıtlarının bir an için çekişmeli taşınmaza ait olduğu düşünülse dahi cinsi tarla niteliğinde olup, sonradan 1992 yılında palamutluk haline dönüştürülmüş olmasının da bu taşınmaz yönünden 4785 Sayılı Yasanın 2. maddesi şartlarının Kanunun yürürlüğü tarihinde gerçekleşmemiş olduğunu gösterdiği, hal böyle olunca; 1957 tarihli memleket haritasında ve … fotoğraflarında yeşil ile gösterilen taşınmazın orman olduğu gözetilerek, Yönetimin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra bu davanın kabulüne, dava konusu Yahşieli Köyü 285 sayılı parselin davalı adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman savına dayalı tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise, 27.07.1976 tarihinde kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 500.00.- YTL. vekalet ücretinin davalı gerçek kişiden alınarak, davacı Orman Yönetimine verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 07/05/2007 gününde oybirliği ile karar verildi.