Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/2037 E. 2007/4477 K. 05.04.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/2037
KARAR NO : 2007/4477
KARAR TARİHİ : 05.04.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki sataşmanın önlenmesi ve tazminat davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı …, … Köyü 1839 sayılı parselin orman ile ilgisi bulunmadığı, 1952 yılında makiye ayrıldığı gibi, hükmen adlarına tescil edildiği, buna rağmen, Orman yönetimince orman sınır hattı içinde bırakıldığı iddiasıyla, bu hatanın düzeltilerek sınır ihtilafının giderilmesini, giderilemediği taktirde 2000 YTL tazminatın davalı yönetimlerden alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece, … Köyü 1839 sayılı parselin bulunduğu yerde bulunan orman sınırının krokide kırmızı kalemle çizili olarak gösterilen sınır olduğunun tesbiti ile uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine, orman sınır hattının bilirkişi krokisinde yeşil ile gösterilen hat olduğu yönündeki davanın ve tazminat davasının koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, sataşmanın önlenmesi ve tazminata ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1942 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1744 Sayılı Yasaya göre 09.12.1976 tarihinde ilan edilerek 09.12.1977 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 6831 Sayılı Yasının 2. madde uygulaması ve 1989 yılında yapılıp 15.06.1989 tarihinde ilan edilip, 15.12.1989 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.
Kesinleşmiş orman kadastrosunun uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu orman bilirkişiler ve … bilirkişi tarafından düzenlenen raporlarla çekişmeli taşınmazın 1942 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunda orman sınırları dışında bırakıldığının, 1952 yılında makiye ayrıldığının, kısmen 1976 yılında 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip tarafından Teksarnıç Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığı kısmen de orman sınırları dışında bırakıldığının belirlendiği, orman kadastrosunun kesinleştiği hallerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığının kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ve haritalarının uygulanması suretiyle belirleneceği, yörede ilk orman kadastro işlemi 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılıp kesinleştiğinden, 1942 orman kadastro haritasının uygulanması suretiyle ancak 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre devlet ormanı olan alanların belirlenebileceği, 1942 yılında yapılan işlemle orman sınırları içinde bırakılan alanların devlet ormanı olduğunda kuşku bulunmadığı, 1942 yılında yapılan orman kadastrosunun Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın Hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih ve 208 sayılı hakem kararı ile sadece … Yönetimine ait ekli krokide kapsamı belirlenen tapu kaydı kapsamındaki taşınmazlar için iptal edildiği, … Yönetiminin tapu kaydı kapsamı dışında kalan taşınmazlar için 1942 yılında yapılan orman kadastrosunun hukuki varlığını koruduğu, 4785 Sayılı Yasa ile istisnalar dışında tüm ormanlar
devletleştirildiğinden, 1942 orman kadastro sınırları dışındaki devletleştirilen orman alanlarının bu yasa hükümlerine göre sınırlandırılabileceği, 1976 yılında 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip tarafından ilk defa tesis edilen orman sınır hattıyla, çekişmeli taşınmazın kısmen Teksarnıç devlet ormanı sınırları içinde bırakılarak, Teksarnıç Devlet Ormanın kadastrosunun yapıldığı, bu işlemi yapan orman kadastro komisyonunun 4785 Sayılı Yasadan kaynaklanan sınırlandırma yetkisi bulunduğu gibi, bu işlemin 15.09.1976 tarihinde ilan edilmek suretiyle 15.09.1977 tarihinde kesinleştiği, dava tarihine kadar 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin geçtiği, her ne kadar çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer … Makisi olarak ayrılmışsa da, … Köyünde 1952 yılında çalışan I ve 2 numaralı makiye ayırma komisyonları, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından, yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı kurulan bu komisyonun, çalışmalarında yasa ve yönetmelik hükümlerine uymadığı, zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlediği, yasaya aykırı kurulan komisyon tarafından yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerler için … tevzi işlemlerinin de yapılmadığı, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilip, davalı tarafın özel yasalar uyarınca oluşturulmuş tapu kaydının bulunmaması, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü gibi kurulmaması ve yasaya uygun çalışmaması nedeniyle, bu komisyonun yaptığı makiye ayırma işlemlerine ve özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına ve zilyetliğe hukukça değer verilemeyeceği, Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 … 1987/31-13 ve 14.03.1989 … 1988/35-13 ve 13.06.1989 … 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtlarının yasal değerini yitireceği, (HG.K. 1978/778 Sayılı kararı), Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 … ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” nin kabul edildiği, doğal olarak böyle bir yerde zilyetliğe değer verilmesinin de düşünülemeyeceği, gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmadığı, kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1982 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayılan yer olduğundan, böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eyleminin orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturacağı, Kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramayacağı, kesinleşen orman kadastrosu bulunan yerlerde ceza hakiminin, kesinleşen orman kadastrosunun, 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın 715 (E.641) Maddesi hükmüne göre “…yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tarrufu altındadır…. yararı kamuya ait … yerler , kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” ve yine 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden] sadece orman kadastro harita ve tutanaklarını uygulayıp, o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını
tesbit ederek, o yer kesinleşen orman sınırları içindeyse, makiye ayrılan yer bile olsa, o yere herhangi bir şekilde el atan kişiyi mahkum etmekte olduğu, H.G.K.’nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığının sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirleneceği, makiye ayrılmakla o yerin orman kadastro sınırları dışına çıkartılmış kabul edilmeyeceği, bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay’ın uygulamasının bu şekilde olduğu, 5653 Sayılı Yasanın, 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte hüküm getiren, 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca, Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatnameyle, 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan Maki Yönetmeliğinin yürürlükten kaldırdığı, buna rağmen Maki Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da Maki Talimatnamesi dayanak gösterilerek makiye ayırma çalışmalarının yapıldığı, 3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi orman kadastro komisyonlarının yaptıkları orman kadastro işlemlerinin, 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesinde orman kadastrosu ve orman rejimi dışına çıkarma (2/B) işlemleri sonuçlarının ilan edileceğini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmaz ise işlemlerin kesinleşeceğini bildiriliği, yasalar ile bu konuda çıkartılan yönetmeliklerde de ilan süresi ile nerede? Ne kadar? süre ile yapılacağı, ilandan sonra kimler tarafından nasıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği, davanın kimler tarafından hangi mahkemeye açılacağı konularının ayrıntılarıyla düzenlendiği, 2613, 5602, 766 ve 3402 sayılı kadastro yasaları ve bu yasalar gereği çıkartılan yönetmeliklerde de, bu konularda açıklayıcı ve emredici, hükümler bulunduğu halde, Gerek 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı konularında da hiçbir hüküm bulunmadığından, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, orman rejimi yada orman sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığı, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği, çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramının 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer aldığı ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. Maddesi değiştirilerek “bilim ve … bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işleminin orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanıldığı ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerlerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek somut olayda olduğu gibi orman rejimi içine alındığı, makiye ayırma işlemlerine değer verilmediği, 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D. Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 … ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20.Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 … ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 … 6766/8652 ve 02/04/2001 … ve 2670/3847 ve 14/05/2001 … ve 5062/5949 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiğinin kabul edildiği, Orman Yönetimi de, Maki Yönetmeliği ve Maki Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürüttüğü, yerleşik Yargıtay kararlarıyla yönetimin bu uygulamalarının doğru bulunduğu, H.G.K.’nın 21.02.1990 … ve 1989/1-700-101 sayılı, 05.05.1999 … ve 1999/1-302 -258 sayılı ve aynı … 1999/1-304 -260 ve 30.06.1999 … ve 1999/1-544-561 sayılı kararlarında kabul edildiği gibi, Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile açacağı iptal davaları 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı,
aynı sav ile Orman Yönetimi tarafından açılan davanın da 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığının kabulü gerekeceği gözetilerek, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerdeki orman sınır hattının bilirkişi krokisinde kırmızı kalemle çizilerek gösterilen hat olduğunun tesbitine, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine, davacının orman sınır hattının aynı krokide yeşil ile gösterilen hat olduğu yönündeki isteminin reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Ancak, Orman Yüksek Mühendisi bilirkişi Baykan Araslı ile … elemanı bilirkişi … …’ın düzenlemiş olduğu 01.07.2004 tarihli rapora, birisi 1/1000 ölçekli birisi de 1/5000 ölçekli, yeşil kalemle ve kırmızı kalemli çizilerek gösterilen iki hat bulunan iki adet kroki eklenip, 1/1000 ölçekli krokide kırmızı ile gösterilen orman sınır hattının, 1/5000 ölçekli haritada yeşil kalemle çizilerek gösterilip, hükmün hangi krokiye göre infaz edileceği hususunda tereddütte neden olunması doğru değilse de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hüküm fıkrasının birinci bendinin tamamen kaldırılarak; bunun yerine, birinci bend olarak (1- Çekişmeli … Köyü 1839 sayılı parselin bulunduğu yerdeki kesinleşmiş orman kadastro sınırının, Orman Yüksek Mühendisi Baykan Araslı ve … bilirkişi … … tarafından düzenlenen 01.07.2004 tarihli rapora ekli 1/1000 ölçekli krokide kırmızı kalemle çizilerek gösterilen hat olduğunun tesbiti ile uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine, Davacı gerçek kişinin, orman sınır hattının aynı krokide yeşil ile çizilerek gösterilen hatt olduğunun tesbitine ilişkin isteminin REDDİNE,) cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden gerçek kişiye yükletilmesine 05/04/2007 günü oybirliği ile karar verildi.