Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/14568 E. 2008/3077 K. 28.02.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/14568
KARAR NO : 2008/3077
KARAR TARİHİ : 28.02.2008

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali – tescil ile elatmanın önlenmesi davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar Hazine ve Orman Yönetimi ile davalı gerçek kişiler tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

1968 yılında yapılan kadastro sırasında … 184 parsel sayılı 74.611 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Aralık 1955 tarih 164 sıra nolu tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile … … ve ortakları adlarına tespit edilmiş, satış yoluyla davalılara geçmiştir . Davacı … Yönetimi; çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman tahdit haritası içinde kalan bölümünün tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescili ve davalıların el atmalarının önlenmesi, Hazine ise, çekişmeli taşınmazın kesinleşen tahdit haritası içinde kalan 54.792,061 m2 yüzölçümlü bölümünün orman niteliği ile 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman rejimi dışına çıkarılan 18.820,236 m2 yüzölçümlü kesiminin 2/B madde sahası niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle ayrı ayrı dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyaları birleştirildikten sonra çekişmeli taşınmazın 2/B ile çıkarılan 18.975 m2 yüzölçümlü bölümünün üzerinde orman bitki örtüsünün bulunmaması, eğim durumu ve Hazine tarafından kişilere verilmiş olması karşısında davalılara verilmesinin hakkaniyetin gereği olduğu, 55.636 m2 yüzölçümlü kesiminin ise kesinleşen tahdit haritası içinde kaldığı ve eylemli orman olduğundan bu bölüm yönünden tapu kaydına değer verilemeyeceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın bilirkişiler tarafından düzenlenen krokili raporda … renk ile … 55.636 m2 yüzölçümlü bölümünün tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline ve davalıların bu yere yönelik el atmalarının önlenmesine, kahverengi renk ile … 18.975 m2 yüzölçümlü kesiminin tapu kaydındaki payları oranında davalılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar Hazine, Orman Yönetimi ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir. Orman Yönetimi 22.06.2007 havale tarihli dilekçe ile temyiz isteminden vazgeçmiştir.
Dava, orman sınırları ve 2/B madde sahasında kalan ve yolsuz olarak oluşturulan tapu kaydın iptali – tescil ve elatmanın önlenmesine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 28.06.1940 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, 1951 yılında 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1968 yılında genel arazi kadastrosu, 15.06.1988 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 3302 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
1- Davacı … Yönetimi kararı süresinde temyiz etmiş ise de daha sonra … Baş Hukuk Müşavirliğinin 29.05.2007 gün ve 89 sayılı oluru dayanak gösterilerek 22.06.2007 havale tarihli dilekçe ile temyiz itirazlarından vazgeçtiği anlaşıldığından TEMYİZ DİLEKÇESİNİN REDDİNE,

-2- 2007/14568-2008/3077
2- Davalı kişilerin temyiz itirazları çekişmeli taşınmazın bilirkişiler tarafından düzenlenen krokili raporda … renk ile … 1940 yılında kesinleşen orman sınırları içinde kalan ve fiilen de orman olan 55.636 m2 yüzölçümlü bölümüne yöneliktir. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişiler tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda temyize konu yerin 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman sınırlama haritası içinde kaldığı, 1950 yılında 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrıldığı, … tevzi komisyonunca 9 ada 30 tevzi numarası ile dağıtım ve tescilinin yapıldığı, % 12-30 eğimli olduğu, üzerinde halen akçakesme, funda vb doğal orman ağaçlarının bulunduğu, orman ve … muhafaza karakteri taşıdığı anlaşıldığına, makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği Y.İ.B.B.K.nın 22.03.1996 gün 1993/5-1 sayılı ve H.G.K.nun Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararı ile kabul edildiğine ve her ne kadar taşınmaz makiye ayırmadan sonra 4753 ve 5618 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca tevzi edilmiş ise de, 4753 Sayılı Yasanın 8. maddesinde ormanların tevzi edileceğine dair bir hüküm bulunmadığına 6831 Sayılı Yasanın 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve … muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağına, bilimsel olarak da % 12’den fazla eğimli makilik sahaların orman ve … muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza(koruma) makisi yani orman sayılması gerektiğine, bu nitelikteki taşınmazların 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrılamayacağına, ayrılmış olsa bile yasal dayanağı bulunmadığından yok hükmünde sayılacağına, orman niteliğini koruyan muhafaza (koruma) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının ve H.G.K.nun Y.K.Dnin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararının uygulama yerinin bulunmadığına, 1987 yılında yörede yapılan 2/B madde çalışmalarında da eylemli orman olması nedeniyle orman reimi dışına çıkartılmayarak orman sınırı içinde bırakıldığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle davalıların aleyhindeki hükmün ONANMASINA,
3- Davacı Hazinenin temyiz itirazları uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen krokili raporda kahverengi renk ile … olarak işaretlenen 18.975 m2 yüzölçümlü kesimine yönelik olup mahkemece bu bölüm hakkında verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; hükme dayanak alınan uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda özetle: “… Köyünde 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve 28.06.1940 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosunda sınırlandırılan ormanın Temmuz 1945 tarih 39 numarada … Devlet Ormanı ismiyle 1957 Hektar 2500 m2 yüzölçümü ile tapuya tescil edildiği, çekişmeli taşınmazın tamamının bu ormanın sınırları içinde olduğu 1950 yılında 5653 Sayılı Yasa gereğince makiye ayrıldığı, … tevzi komisyonunca 9 ada 30 parsel numarası ile tevzi yoluyla verilerek Aralık 1955 tarih 164 numarada kişi adına tescil edildiği, daha sonra 1987 yılında 40 nolu orman kadastro komisyonuca yapılan orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde uygulaması sırasında taşınmazın 18.795m2 yüzölçümlü bölümünün orman rejimi dışına çıkarıldığı, taşınmazın ortalama % 12-30 eğimli olup, bazı bölümlerinin … otları, bazı bölümlerinde eğrelti, …, meşe, akçakesme vb maki bitkilerinin bulunduğu, Y.İ.B.B.G.K.nun 1993/5 E., 1996/1 K. sayılı kararı gereğince davalı kişilere ait tapu kaydının geçerli olduğu” bildirilmiştir.
Bilindiği gibi 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 1/son ve 43. maddesi gereğince orman ve … muhafaza karakteri taşıyan makilikler muhafaza ormanı olduğundan makiye ayrılamaz. 1. Hukuk Dairesinin 19.09.2001 gün ve 8253/9337 sayılı ve 14.10.1999 gün 7693/9956 sayılı ve 27.03.2003 gün 2666/2623 sayılı kararları ve konu ile ilgili 20. Hukuk Dairesi kararlarında kabul edildiği gibi orman ve … muhafaza karakteri taşıyan makilikler “muhafaza ormanı” sayıldığından makiye ayrılamaz ve … tevzi yoluyla dağıtılamaz, dağıtılmış olsa bile yolsuz olarak oluşturulan böyle bir tapuya yukarıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararına rağmen değer verilemez. Çünkü 4753 Sayılı Yasada ormanların tevzi yoluyla dağıtılacağına dair bir hükümde bulunmadığı gibi, maki komisyonlarının yaptığı işlemin orman sınırı dışına çıkarma işlemi değil “makilik yer olduğunu belirleme” işlemi olduğu, 5653 Sayılı Yasada ve ne de bu yasa uyarınca çıkartılan yönetmelikte maki komisyonlarına “orman sınırı dışına çıkartma” yetkisi verilmemiştir. Aslında orman olduğu halde yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak yapılan makiye ayırma işlemi yok hükmünde olduğu gibi Orman Yönetimi tarafından her zaman iptal edilebilir.

-3- 2007/14568-2008/3077

Davanın özelliği nedeniyle maki tespit komisyonlarının kuruluşunun ve yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesi zorunlu görülmüştür.
1- 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilmiş olduğuna göre, bunun karşı kavramından “yasaya uygun kurulmayan komisyonların yasal olmayacağı ve yine yasaya uygun kurulmayan ve yasaya uygun görev yapmayan komisyonların yaptıkları işlemlerin de yasal olmayacağı ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği ve bu yerlerin zilyetlikte kazanılması konusunun içtihadı birleştirme kararının konusu olmadığı” sonucuna ulaşılır.
2- 24.03.1950 tarihinde kabul edilip, 03.04.1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 5. maddesi “Devlet Ormanlarının ve bu ormanların içinde ve bitişiğindeki otlak, yaylak, kışlak, sulak; diğer ormanlar ve her nevi arazinin sınırlaması işi bir yüksek orman mühendisinin başkanlığı altında Adalet Bakanlığınca hukuk mezunları arasında tayin edilecek bir hukukçu üye ile il genel meclisi daimi encümeni tarafından seçilecek bir üyeden müteşekkil bir komisyon tarafından yapılır. Bu komisyonlar beldelerde belediye encümenleri, köylerde ihtiyar kurulu tarafından seçilecek lüzumlu bilirkişilerin fikirlerinden de faydalanılır…” şeklinde olup, komisyonların nasıl ve kimlerin katılımı ile kurulacağını gösterdiği halde, Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Makilik ve Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı 1. maddesi “5653 Sayılı Yasanın birinci maddesinin (E) bendi hükmü ile ormandan sayılmadığı belirtilen ve memleketimizde Karadenizin Kızılırmaktan itibaren batısında, Ege ve bilhassa Akdeniz sahil mıntıkalarındaki devamlı hasılat vermeyen veya muhafaza ormanı mahiyetini taşımayan makiliklerin orman sahaları ile tedahüllerini önlemek için 1/25000 mikyaslı askeri haritaları bulunan ilçelerde ve diğer lüzum ve zaruret görülen yerlerde makilik ve orman sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki orman sınırları orman tahdit komisyonları veya mahalli Orman İşletme Teşkilatı tarafından teşkil edilecek komisyonlar tarafından tesbit olunacak ve arz üzerinde özel işaretler ile belli edilecektir.
Komisyonların çalışmaları sırasında mıntıkasındaki işlerden bilgi edinmek ve komisyonda çalışmak üzere o yerin bölge şefi orman bakım memuru da bulundurulacaktır.” şeklindedir.
Görüldüğü gibi; yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman tahdit komisyonları tarafından yapılacağı belirtildikten sonra, yasaya aykırı olarak mahalli orman idaresince oluşturulacak komisyonlar tarafından da yapılabileceği öngörülmüştür. Yönetmelikler, yasa ve tüzüklerin uygulama alanını gösterir, yasalardaki düzeni değiştirir, … hükümler getiremez. Hukukun en … ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, hukukun şekli kaynaklarından olan yasalar, Anayasa hükümlerine, yasaların uygulamasında karşılaşılacak sorunların açıklığa kavuşturulması için çıkarılan yönetmelikler de kaynağını bulduğu yasalara aykırı olamaz. Aykırılık durumunda, Türk Ulusu adına yargı yetkisini kullanan mahkemeler Anayasa ve yasaya aykırı olan idari tasarruf niteliğinde olan yönetmeliği uygulayamaz ve yasalara aykırı yönetmelik hükümlerine değer veremez. Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2005 gün 2005/11-81-118 K. ve 30.06.1999 gün ve 1999/21 – 892 – 864 sayılı kararları da bu yöndedir.
Yine 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1-e maddesi ile “maki cinsinden her türlü ağaçlıklarla örtülü yerler orman sayılmaz” hükmü getirildiği halde, Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Maki Yönetmeliğinin 2/1. maddesinde, hangi cins ağaççıkların maki florası olduğu açıklandıkan sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasında “Yukarıda sayılan ağaççıklardan müteşekkil formasyonla örtülü sahalar düz ve inbat kabiliyeti fazla olan yerlerde, işgal sahaları itibariyle % 10 nisbetine kadar KORU ve % 25 nisbetine kadar BALTALIK ORMAN teşkil eden ağaçları ihtiva etse dahi maki sayılır” şeklinde belirtilmiştir.

-4- 2007/14568-2008/3077

Görüldüğü gibi, yasanın 1-e maddesi ile sadece “maki cinsinden her türlü ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz” hükmüne karşılık, yönetmeliğin 2/2 maddesi ile “% 10 nisbetinde KORU ve % 25 nisbetinde BALTALIK ORMANLARIN da maki sayılacağı” belirtilerek, yasanın orman olarak tanımladığı yerler yasaya aykırı olan yönetmeliğin bu maddesi ile maki sayılmış ve maki kavramı orman aleyhine genişletilmiş olduğundan, yukarıda belirtildiği gibi yasaya aykırı yönetmeliğe değer verilemez.
3- Somut olayda, yörede orman kadastrosu 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşmiştir. Orman kadastrosunun yapıldığı tarihte 3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince orman kadastrosuna itiraz süresi üç aydır. Bu süreyi geçirenler için 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının Muvakkat 3. maddesi hükmü ile “3116 Sayılı Yasanın 7. maddesinde yazılı üç aylık itiraz süresini geçirenlere bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren altı aylık itiraz süresi” getirildiği halde, bu süre içinde de orman kadastrosunun iptali için bir dava açılmamış ve dava konusu taşınmazı orman sınırları içine alan orman kadastro işlemi kesinleşmiştir. Kesinleşen orman sınırlarını değiştirmeye hiç bir merci ve makam yetkili değildir. Makiye ayırma işlemi kesinleşen orman sınırını değiştirme işlemi olmayacağından, esasen makiye ayırma komisyonlarına yasa ve yönetmelikte böyle bir yetki de verilmediğinden, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmaz orman sınırları içinde kalmaya devam etmesi nedeniyle, orman rejimi dışına çıkarma işleminin kesinleştiği güne kadar hukuken orman olduğunun kabulü zorunludur. Somut olayda orman rejimi dışına çıkarma işlemi 1987 yılında yapılmıştır.
4- 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1. maddesinin (e) fıkrasında “maki cinsinden her türlü ağaçcıklarla örtülü yerler orman sayılmaz”, aynı yasanın 4. maddesinde ise “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer” hükümleri bulunmaktadır. Sözü edilen yasa, 03.04.1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasanın geriye yürüyeceği konusunda bu yasada ve yönetmelikte hiç bir hüküm bulunmadığı gibi, yine yasanın ve yönetmeliğin hiç bir maddesinde “Yasanın yürürlüğü tarihinden önce kesinleşen orman sınırları içinde kalan makiliklerin, tapulu tarlaların, ham toprakların, meraların ya da çayırlıkların makiye ayrılacağı” konusunda da hiçbir hüküm bulunmamaktadır. 6831 Sayılı Orman Yasasını değiştiren 23.09.1983 gün 2896 Sayılı ve 05.06.1986 gün 3302 Sayılı Yasalar ile de ormanlar aleyhine bir takım hükümler yürürlüğe konulmuştur. Bu yasaların yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan ormanlarda da bu yasaların uygulanacağı konusunda hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, her iki yasanın geçici 2. maddesinde “bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmasına başlanmış, ancak TAMAMLANMAMIŞ ORMAN KADASTROSU ve orman rejimleri dışına çıkarılması işlemleri, bu yasa ile değiştirilen ilgili madde hükümlerine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca tamamlanır.” hükmü bulunmaktadır. Demek ki, orman aleyhine hükümler getiren bu … yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten önce tamamlanmış Orman Kadastrosuna uygulanmayıp, ancak, tamamlanmamış işlere uygulanacaktır. Bilindiği gibi, kadastro işlemleri askı ilan tarihinin sonunda kesinleşir. H.G.K.’nun 11/03/1992 gün ve 1991/14-253-1992/170 sayılı kararı ile, orman kadastro çalışmalarının bitirildiği tarihin KADASTRONUN TAMAMLANMA tarihi olacağını, askı ilanı, … yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönemde yapılsa bile, … yasanın (ilan tarihinde yürürlükte olan 3373 Sayılı Yasanın), eski yasanın (3302 Sayılı Yasa) yürürlüğü döneminde tamamlanmış işlere uygulanamayacağına karar vermiştir.
H.G.K.’nun 09/03/1988 gün 1987/2 – 860 – 1988/232 ve 23.11.1988 gün 1988/1 – 825 – 964 ve 20.12.1989 gün 1989/12 – 539 – 662 ve 06.03.2002 gün 2002/1-119 – 135 ve 26.06.2002 gün 2002/14 – 517 – 534 ve 23.10.2002 gün 2002/11-633 -847 ve 13.10.2004 gün 2004/10 – 528 – 533 ve 23.03.2005 gün 2005/14 -172 -195 ve 06.04.2005 gün 2005/10 – 183 – 241 ve 12.07.2006 gün 2006/4 – 519 -527 ve 08 – 11 – 2006 gün ve 2006/14-701-698 ve aynı gün 2006/14-699-700 sayılı ve daha birçok kararlarında kabul edildiği gibi, yasada aksine bir hüküm bulunmadıkça … çıkartılan yasa yürürlük tarihinden itibaren hukuksal sonuç doğurur. Yürürlüğe giren Yasa yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanmaz. Herhangi bir yasa veya

-5- 2007/14568-2008/3077

düzenleyici kural yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bunun doğal sonucu yasalar yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayları etkilemez, geriye yürümez. Yasa uygulayıcıları, başta yargı organları olmak üzere yasaları geriye yürür sonuçlar doğuracak biçimde yorumlamamakla yükümlüdür. Hukuk güvenliği bunu geriktirir. Kısaca, bu durum, “Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesi” ile ilgili usul hukukunun gereğidir.
Bu durumda; 5653 Sayılı Yasanın yürürlüğünden önce kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan yer makilik olduğu düşüncesiyle Yasa ve Yönetmelik hükümlerine uygun olarak kurulmayan ve yine yasa hükümlerine uygun olarak görev yapmayan komisyonlar tarafından, hiç bir yasal dayanağı bulunmayan işlemle makiye ayrılması yok hükmündedir. Komisyon, yasa ve yönetmeliğe uygun olarak kurulup yasa ve yönetmeliğe uygun olarak görev yapmış olsa dahi yine sonuç değişmeyecek, 5653 Sayılı Yasa 03.04.1950 tarihinde yürürlüğe girdiğinden bu tarihten önce kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan bölgede yapılan makiye ayırma işlemi, yasal dayanağı bulunmadığından yine yok hükmünde olacaktır.
Öyle ise, 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesindeki “her türlü ağaççıklarla örtülü yerler orman sayılmaz” hükmünün, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekir. Nitekim, yönetmeliğin 2/3 maddesi “… muhafaza karakterini haiz bütün makiliklerle, yıllık veya periyodik devamlı orman hasılatı vermesi mümkün meyilli veya düz arazideki makilikler orman sahaları içine alınabilir.” şeklindedir. Yönetmelik hükmü, “bu tür makiliklerin kesinleşmiş orman sahası içinde bırakılır” şeklinde değildir. Bu tür makiliklerin orman sahası içine alınabileceğinden söz ediyor. Yönetmeliğin bu hükmünden dahi 5653 Sayılı Yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde maddede tanımı yapılan makiliklerin orman sahası içine alınabileceğini göstermektedir. Çünkü; kesinleşmiş orman kadastro sahaları içinde kalan bu tür makilikler zaten orman sahası içinde ve hukuken orman olduğundan, yönetmeliğin bu maddesi gereğince, maki komisyonlarının “orman sahası içine alacağı makilikler” yasanın yürürlüğe girdiği tarihte henüz orman kadastrosu yapılmamış yerlerdeki makiliklerdir.
5- Yine, yönetmeliğin 1. Maddesinde ” …devamlı hasılat vermeyen veya muhafaza ormanı mahiyeti taşımayan makiliklerin, orman sahaları ile tedahüllerini (birbirinin içine girmesini) önlemek için 1/25.000 mikyaslı askeri haritaları bulunan ilçelerde ve diğer lüzum ve zaruret görülen yerlerde makilik ve orman sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki orman sınırları’nın belirleneceği,” 4. Maddesinde de “… askeri haritalar üzerinde belli edilecek noktaların birleşmesiyle husule gelecek sınır hatları, orman hududunu teşkil edeceği”, 5. Maddesinde “Belli edilen sınır hatları tahdit görmemiş (orman kadastrosu yapılmamış) ilçelerde orman tahdit komisyonlarınca sonradan aletle ölçülüp, usulü dairesinde tespit olunmak şartıyla orman ve makilik sahaların sınırlarını teşkil edeceği” hükümleri bulunmaktadır.
3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde maki komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmamakta, makilik saha olarak ayrılacak yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceği belirtilmektedir. 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, maki belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağı açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü, bir arazi parçasının kadastro yoluyla ya da başka bir amaçla düzenlenmiş haritası varsa, o arazide sonradan yapılacak ifraz ve değişiklik işlemlerinin o araziye ait harita üzerinde gösterilip işaretlenmesi; aklın, mantığın ve kadastronun gereğidir.
6- Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtları

-6- 2007/14568-2008/3077

yasal değerini yitirir. Yasal değerini yitiren bu tür tapu kayıtlarına 1744 Sayılı yasanın 2. madde uygulaması dışında hiçbir surette değer verilemez (H.G.K. 1978/778 Sayılı kararı). Yine, Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” kabul edildiğine göre, yıllar önce oluşturulan eski tapu kayıtlarına değer verilmeyen böyle bir yerde, zilyetliğe değer verilmesi düşünülemez.
7- Gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1981 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayıldığından böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eylemi orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturur. Kesinleşen orman kadastrosu bulunan yerlerde ceza hakimi, kesinleşen orman kadastrosunun 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın 715 (E.641) Maddesi hükmüne göre “…yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır…. yararı kamuya ait … yerler, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” ve yine M.Y.’nın 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden,] sadece orman kadastro harita ve tutanaklarını uygulayarak o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını tesbit ederek, o yer kesinleşen orman sınırları içinde ise, makiye ayrılan yer bile olsa, o yere herhangi bir şekilde elatan kişiyi mahkum etmektedir. H.G.K.’nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığı sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirlenir. Çünkü, makiye ayrılmakla o yer kesinleşen orman kadastro sınırları dışına çıkartılmamıştır. Bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay’ın uygulaması bu şekilde olmuştur. 3116 Sayılı Yasanın 13 ve 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddeleri gereğince “kadastrosu yapılıp kesinleşen ormanlar hiçbir resim ve harç alınmadan Hazine adına tapuya tescil olunur”. Yasanın bu emredici hükmü devlet memurlarınca şu ya da bu nedenlerle yerine getirilmemiş olsa bile durumu değişmez. Orman kadastrosu kesinleşmekle o yerin mülkiyeti orman olarak Hazineye geçer. Tescil işlemi kurucu delil açıklayıcı bir işlemdir. Çünkü, arazi kadastrosunda da kesinleşen tesbit tutanağı ya da komisyon kararı 3402 Sayılı Yasanın 12/2. maddesi gereğince zamanında tapuya tescil edilmemiş olsa bile, tesbit tutanağının veya komisyon kararının kesinleşmesiyle mülkiyet … doğar. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun oybirliği ile verdiği 06.02.2002 gün ve 2002/8-72-60 sayılı kararı ile “kesinleşen kadastro komisyon kararı ile mülkiyet hakkının belirleneceği” kabul edilmiştir. Kesinleşen orman sınırı içinde olan ancak, yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerde sürdürülen zilyetlik, Anayasa ve yasalar karşısında suçtur. Kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramaz. Bunun doğal sonucu olarak da, kesinleşen orman sınırı içinde bulunan makilik, çayırlık ya da hali bir yere zilyet olan kişinin eylemi hukukça değer taşımaz.
8- 3116 Sayılı Yasa ve bu yasanın kimi maddelerini değiştiren 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Halen yürürlükte bulunan 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi ile 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte olan “funda veya maki ile örtülü orman ve … muhafaza karakteri taşımayan yerler orman sayılmaz” hükmü getirilmiştir.

-7- 2007/14568-2008/3077

6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve Şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatname 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan Maki Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldırmıştır. 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlükten kaldırıldığı halde 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan ve “Maki Yönetmeliği” ismi verilen düzenleme 24.12.1965 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. İşte, Daireye gelen dava dosyalarında görülmektedir ki; 17.08.1950 tarihli tamimle yürürlüğe konulan Maki Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesine göre çıkartılan Maki Talimatnamesi uyarınca makiye ayırma çalışmaları yapılmıştır.
3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi, orman kadastrosu komisyonlarının yaptığı orman kadastrosu işlemlerinin 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesi orman ve orman rejimi dışına çıkartma (2/B) işlemlerinin sonuçlarının ilan edileceğini ve ilan süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmasa işlemlerin kesinleşeceğini bildirmiştir. Yine bu yasa ve bu konuda çıkarılan yönetmeliklerde, ilanın süresi ve nerelerde nasıl yapılacağı, ilandan sonra kişiler tarafından nasıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği ve itirazın reddi halinde davanın kimler tarafından ne zaman, hangi mahkemelerde açılacağı, konuları ayrıntılarıyla gösterildiği gibi 2613, 5602, 766 ve 3402 Sayılı Kadastro Yasaları ve bu yasalar gereğince çıkartılan yönetmeliklerde de bu konuda açıklayıcı emredici hükümler bulunduğu halde, gerek 6831 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan çalışmaların hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı, konularında hiçbir hüküm bulunmamaktadır.
Bu durum, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, yine kesinleşen orman kadastro sınırı içinde bulunan taşınmaz hakkında yapılan makiye ayırma işleminin orman sınırı ve orman rejimi dışına çıkartma işlemi olmadığı, (20. Hukuk Dairesinin konularla ilgili kararları ve 16. Hukuk Dairesinin 08.10.1996 gün 1996/3416-4415 Sayılı kararı) makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmelidir. Çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramı 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer almış ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. Maddesi değiştirilerek “bilim ve … bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işlemi orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanılmış ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerler kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek somut olayda olduğu gibi orman rejimi dışına çıkartılmıştır. Orman Yönetiminin uygulamalarına paralel olan 20. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili tüm kararlarında ve 1. Hukuk Dairesinin 19/07/2001 gün 8253/9337 Sayılı, Y.K.D.’nin Mayıs 1991, 5. sayısında yayınlanan 16. Hukuk Dairesinin 15.01.1991 gün ve 1990/5423-1991/121 sayılı kararında, orman sınırı içinde olan ancak makilik niteliğini taşımadığı halde makiye ayrılan yer hakkında yapılan makiye ayırma işleminin geçersiz olduğu, o yerin orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmiştir.
9- 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D.nin Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20.Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 sayılı 7. Hukuk Dairesinin 13.12.2004 gün 2004/4196-4556 ve 17. Hukuk Dairesinin 24.01.2005 gün 2004/13872 – 165 ve 25.01.2005 gün 2004/13823 – 163 sayılı

-8- 2007/14568-2008/3077

kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmiştir.
Orman Yönetimi de, Maki Yönetmeliği ve Maki Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürütmüş, yasaya aykırı olarak yapılan bir kısım maki çalışmalarını iptal etmiş, kesinleşen orman sınırları içinde makiye ayırma çalışması yapılmışsa bunun hiç bir yasal değeri bulunmadığını kabul ederek somut olayda olduğu gibi 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması yaptığı yerlerle 2/B madde koşullarını taşımayan yerleri orman kadastro paftalarının yenilenmesi (aplikesi) sırasında orman sınıları içinde bırakmış, orman niteliğini yitiren yerleri 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartmış ya da 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesindeki “… her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti, orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü gereğince çıkartılan 26/Mayıs/1958 tarihli Orman Tahdit ve Tescil Talimatnamesinin 31. maddesi ve 25 Haziran 1970 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Tahdit ve Tescil Yönetmeliğinin 26-38. ve 19 Ağustos 1974 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 32/j-51. ve 20 Mayıs 1984 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 22/k-35. ve 02 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 17/k-28. ve son olarak 15 Temmuz 2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 20/k-31. maddelerindeki “maki tefrik komisyonlarınca yapılan belirtme tutanağı ve haritaların yapılacak orman kadastrosuna (tahdidine) hazırlık olmak üzere bulunduğu yerlerden getirtilerek orman kadastrosu (tahdidi) çalışmaları sırasında kadastro komisyonlarınca döküman olarak kullanacağı” ve yine “daha önce makiye ayrılan yerlerin orman olduğunun tesbit edilmesi halinde bu yerlerin yapılacak orman kadastrosu sırasında orman kadastrosu sınırları içine alınacağı” hükümleri gereğince, makiye ayrılan bir kısım yerler, sonradan yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları içine alarak işlemleri kesinleştirmiştir. Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin konu ile ilgili bir çok kararlarında sözü edilen yönetmelik hükümlerine göre yapılan bu tür işlemlerin yasaya uygun olduğu kabul edildiği gibi 16. Hukuk Dairesinin 15.01.1991 gün 1990/5423-121 ve 1. Hukuk Dairenin 19/01/2000 gün 1999/13546- 257 sayılı ve Hukuk Genel Kurulunun 05/02/2003 gün ve 2003/20-84-50 ve 28/05/2003 gün 2003/20- 371- 358 sayılı kararlarında da kabul edilmiştir. Kaldı ki; 1. Hukuk Dairesinin 27.03.2003 gün 2866-3623, aynı Dairenin 14.10.1999 gün 7693-9956, 20. Hukuk Dairesinin 27.06.2007 gün 2007/5754-9020 sayılı kararlarında muhafaza makiliklerin tevzi edilemeyeceği, edilmiş olsa bile bu tapulara 1996/5-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Karanının uygulanamayacağı açıklanmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; eylemli orman örtüsünün kaldırılması nedeniyle 1987 yılında 2/B madde işlemine tabi tutulan orman içinde bırakılan taşınmazın eğim durumu da nazara alındığında muhafaza makisi olduğu, İstanbul İlinin içme ve kullanma su ihtiyacını sağlayan … Barajına yakın mesafede muhafaza ormanı olduğu, bu haliyle makiye ayrılmayacağı, ayırma işleminin yasa ve yönetmeliğe aykırı olması nedeniyle yok hükmün olduğu, … tevzi komisyonunca tapu kaydı oluşturulmuş ise de 4753 Sayılı Yasanın 8. maddesinde ormanların tevzi edileceğine dair bir hükmün bulunmadığı, 6831 Sayılı Yasanın 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve … muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağı ve bilimsel olarak da % 12’den fazla eğimli makilik sahaların orman ve … muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza makisi, yani orman sayılması gerektiği, dava konusu parsel ve etrafının 15 milyon nüfuslu İstanbul İlinin içme ve kullanma suyunun önemli bir bölümünü karşılayan Alibeyköy Baraj Gölünün su toplama ve koruma sahası olup, bu baraj gölünü besleyen derelerin dava konusu taşınmazın yakınında geçtiği taşınmazın eylemli orman olma durumu ve halen üzerinde orman ağaçlarının bulunması nedeniyle taşınmazın bazı bölümleri üzerindeki orman ağaçlarının sonradan kaldırıldığı, bu durumun sonuca etkili olamayacağı, orman niteliğini koruyan muhafaza (koruma) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 Sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, çekişmeli parselle aynı hukuki konumda olan komşu ve yakın komşu 182 sayılı parsel Asliye (1) Hukuk Mahkemesinin 2003/623 sayılı ve 189 sayılı parsel Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin

-9- 2007/14568-2008/3077

1997/73, 195 sayılı parsel, Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1998/358, 196 sayılı parsel, Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 2000/191 ve 204 sayılı parsel Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2000/347 ve 247 sayılı parsel Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 1999/38 ve 296 sayılı parsel Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2003/194 ve 301 sayılı parsel Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2003/96 ve 307 sayılı parsel Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2001/375 ve 391 sayılı parsel Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2002/1111 sayılı dava dosyalarında davaya konu olduğu ve kişilerin davaların reddine, Orman Yönetimi ya da Hazinenin davalarının kabulüne dair verilen kararların sırasıyla 20. Hukuk Dairesinin 16.12.2005 gün 2005/9004-14766, 27.11.2001 gün 2001/4750-9040, 22.04.2004 gün 2004/3759-4469, 07.03.2005 gün 2004/12231-2304, 13.12.2005 gün 2005/11030-15236, 23.09.2003 gün 2003/7399-5866, 13.05.2004 gün 2004/4248-5314, 14.12.2004 gün 2004/7584-13062, 04.11.2003 gün 2003/9110-7801 ve 14.03.2006 gün 2006/749-3295 sayılı kararları ile onandığı göz önünde bulundurularak davacı Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: 1- Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle; davacı … Yönetiminin TEMYİZ DİLEKÇESİNİN REDDİNE, peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine,
2- Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle; orman niteliği ile Hazine adına tescile karar verilen 55.636 m2 bölüm hakkındaki davalıların temyiz itirazlarının reddi ile aleyhlerindeki hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine,
3- Yukarıda 3. bentte açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen krokili raporda kahverengi renk ile … olarak işaretlenen 18.975 m2 yüzölçümlü bölüm yönünden BOZULMASINA, 28/02/2008 günü oybirliği ile karar verildi.