Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2007/11801 E. 2007/14432 K. 15.11.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/11801
KARAR NO : 2007/14432
KARAR TARİHİ : 15.11.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı …, 28.05.2001 tarihli dilekçesiyle, … Köyünde bulunan sınırlarını bildirdiği 1800 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, genel kadastroda tapulama dışı bırakılan yerlerden olduğunu, emek ve para sarf ederek 30-40 yıldan bu yana malik sıfatıyla zilyet ettiğini, taşınmazın Medeni Yasanın 713. maddesi gereğince adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, genel kadastroda tapulama dışı bırakılan tapuda kaydı bulunmayan taşınmazın Medeni Yasanın 713. maddesi gereğince tapuya tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra ilk tahditin aplikasyonu ve sınırlandırması Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile iptal edilen ormanların kadastrosu 1976 yılında yapılıp ekip çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, itirazları inceleyen 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri ise 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. 36 numaralı orman kadastro komisyonunca 1988 yılında aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılıp 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.
… Köyünde ilk genel kadastro 1955 yılında, kadastrosu yapılmamış yerlerin ek kadastrosu ise 1989 yılında yapılmış, en son arazi kadastro işlemi 22.05.1991 ila 21.6.1991 tarihleri arasında ilan edilmiş, taşınmaz bu çalışmalarda orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı için tapulama/kadastro dışı bırakılmıştır.
Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ve haritaları, arazi kadastro paftası ile makiye ayırma tutanaklarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişiler ve harita mühendisi bilirkişinin müşterek imzalı raporuyla, çekişmeli parselin 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken, 1952 yılında makiye ayrıldığı, 1976 yılında yapılan orman kadastrosunda yine orman olarak sınırlandırıldığı, 1988 yılında yapılan işlemde de durumunun değişmediği, 1955 yılında yapılan genel kadastro ve 1988 yılında yapılan ek arazi kadastrosunda 1942 yılı orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı için tapulama dışı bırakıldığı, 1942 tahditi, sadece Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih, 208 sayılı kararla Vakıflar İdaresinin dayandığı Muratpaşa Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden iptal edilip, Vakıf tapusu kapsamı dışında kalan tahdid halen geçerliliğini sürdürmekteyse de, taşınmazın her iki işlemde de orman sınırları içinde bırakıldığı, taşınmazın 1942 orman kadastrosu ile orman olarak sınırlandırıldığı ve halen orman sınırları içinde olduğu belirlenerek,
… Köyünde 1952 yılında çalışan I ve 2 numaralı makiye ayırma komisyonları, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulduğu, ayrıca bu komisyonun, yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı çalıştığı, zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlediği, yasaya aykırı kurulan komisyon tarafından yasaya aykırı olarak makiye ayrılan yerler için toprak tevzi işlemleri de yapılmadığı, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilip, davalı tarafın özel yasalar uyarınca oluşturulmuş tapu kaydının bulunmaması, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü gibi kurulmaması ve yasaya uygun çalışmaması nedeniyle, bu komisyonun yaptığı makiye ayırma işlemlerine ve özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarına ve zilyetliğe hukukça değer verilemeyeceği, 1942 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile belirlenen orman sınırlarını değiştirmeye hiç bir merci ve makamın yetkili olmadığı, makiye ayırma komisyonlarına da yasa ve yönetmelikte hiçbir şekilde böyle bir yetki verilmediğinden, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmazların, hukuken orman olduğunun kabul edilmesinin zorunlu olduğu, 5653 Sayılı Yasanın 4. maddesindeki “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer” hükmü gereğince, yasanın geriye yürümeyeceği, yerleşik Yargı kararlarıyla “Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesi” nin kabul edildiği, yasanın ve yönetmeliğin hiç bir maddesinde Yasanın yürürlüğünden önce kesinleşen orman sınırları içinde kalan alanların makiye ayrılacağı konusunda da hiçbir hüküm bulunmadığı, bu nedenle 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesinin de, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekeceği, bir arazi parçasının kadastro yoluyla ya da başka bir amaçla düzenlenmiş haritası varsa, o arazide sonradan yapılacak ifraz ve değişiklik işlemlerinin o araziye ait harita üzerinde gösterilip işaretlenmesinin; kadastro tekniğinin, aklın ve mantığın gereği olduğu, 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde maki komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmadığı, bu yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceğinin belirtildiği, 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, maki belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağının açıkça anlaşıldığı, Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtlarının yasal değerini yitireceği, (HG.K. 1978/778 Sayılı kararı), Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” nin kabul edildiği, doğal olarak böyle bir yerde zilyetliğe değer verilmesinin de düşünülemeyeceği, gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmadığı, kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1982 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayılan yer olduğundan, böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eyleminin orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturacağı, Kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramayacağı, kesinleşen orman kadastrosu bulunan yerlerde ceza hakiminin, kesinleşen orman kadastrosunun, 3116 Sayılı Yasanın 13 veya 6831 Sayılı Yasanın 11/4. maddesinin emredici hükmü gereğince tapuya tescil edilip edilmediğine bakmadan [Medeni Yasanın 715 (E.641) Maddesi hükmüne göre “…yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tarrufu altındadır…. yararı kamuya ait … yerler , kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiç bir şekilde özel mülkiyete konu olamaz” ve yine 999 (E.912) Maddesi gereğince “Özel mülkiyete tabi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir ayni hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz” kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde kalan taşınmaz parçası hukuken kamu malı orman sayılan yer olduğu ve tapu kütüğüne tescil edilmemiş olması taşınmazın hukuken orman olma niteliğini ortadan kaldırmayacağı ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitireceğinden] sadece orman kadastro harita ve tutanaklarını uygulayıp, o yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığını tesbit ederek, o yer kesinleşen orman sınırları içindeyse, makiye ayrılan yer bile olsa, o yere herhangi bir şekilde el atan kişiyi mahkum etmekte olduğu, H.G.K.’nun 1998/903 Sayılı kararında açıklandığı gibi orman sınırlaması kesinleşen yerlerde bir yerin orman sayılan yer olup olmadığının sınırlama harita ve tutanaklarının uygulanması sonucu belirleneceği, makiye ayrılmakla o yerin orman kadastro sınırları dışına çıkartılmış kabul edilmeyeceği, bu güne kadar Ceza mahkemelerinin ve Yargıtay’ın uygulamasının bu şekilde olduğu, 5653 Sayılı Yasanın, 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine paralel nitelikte hüküm getiren, 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca, Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatnameyle, 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan Maki Yönetmeliğinin yürürlükten kaldırdığı, buna rağmen Maki Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da Maki Talimatnamesi dayanak gösterilerek makiye ayırma çalışmalarının yapıldığı, 3116 Sayılı Yasanın 7. maddesi orman kadastro komisyonlarının yaptıkları orman kadastro işlemlerinin, 6831 sayılı yasanın 11. maddesinde orman kadastrosu ve orman rejimi dışına çıkarma (2/B) işlemleri sonuçlarının ilan edileceğini ve itiraz süresi içinde itiraz edilmez ve dava açılmaz ise işlemlerin kesinleşeceğini bildiriliği, yasalar ile bu konuda çıkartılan yönetmeliklerde de ilan süresi ile nerede? Ne kadar ? süre ile yapılacağı, ilandan sonra kimler tarafından nasıl itiraz edileceği, itirazın nasıl inceleneceği, davanın kimler tarafından hangi mahkemeye açılacağı konularının ayrıntılarıyla düzenlendiği, 2613, 5602, 766 ve 3402 sayılı kadastro yasaları ve bu yasalar gereği çıkartılan yönetmeliklerde de, bu konularda açıklayıcı ve emredici, hükümler bulunduğu halde, Gerek 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan makiye ayırma çalışmalarının hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı konularında da hiçbir hüküm bulunmadığından, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, orman rejimi yada orman sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığı, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği, çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramının 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer aldığı ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. Maddesi değiştirilerek “bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işleminin orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanıldığı ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerlerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek yasal koşulları taşıyan taşınmazların 2/B madde uygulamasıyla orman rejimi dışına çıkartıldığı, makiye ayırma işlemlerine değer verilmediği, 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D. Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20. Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiğinin kabul edildiği, Orman Yönetimi de, Maki Yönetmeliği ve Maki Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürüttüğü, yerleşik Yargıtay kararlarıyla yönetimin bu uygulamalarının doğru bulunduğu gözetilip, her ne kadar, devlet orman ısınırları içindeki taşınmaz için açılacak tescil davasında Medeni Yasanın 713. maddesi gereğince Orman Yönetiminin de davalı sıfatı bulunduğu halde, dava Orman Yönetimine yaygınlaştırılmamışsa da, dava red edilip, davacı taraf kendi neden olduğu usul eksikliği nedeniyle kararın bozulmasını isteyemeyeceğine ve bu usul eksikliği sonuca etkili olmadığı düşünülerek, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, davacı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 15/11/2007 günü oybirliği ile karar verildi.