Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2006/5112 E. 2006/7120 K. 23.05.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/5112
KARAR NO : 2006/7120
KARAR TARİHİ : 23.05.2006

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R

Davacılar, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği … Köyü Kapıyeri mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı gibi, orman da olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, orman sınırı dışında olduğunun tespit edilerek adlarına tescili istemiyle kadastro Mahkemesinde dava açmışlar; Kadastro Mahkemesinin 1998/4-10 sayılı kararıyla taşınmazın orman sınırları dışında olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek, dosya Asliye Hukuk Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece krokide (A) ile gösterilen 5627,93 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
… Köyünde 3116 Sayılı Yasaya göre 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 3302 Sayılı Yasaya göre 16.12.1997 tarihinde ilan edilen ve dava tarihinde kesinleşmeyen herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalan ormanların kadastrosu, sınırlaması yapılan devlet ormanlarının aplikasyonu ve 2/B madde uygulaması vardır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadastrosu 14.07.1957 tarihinde yapılıp, 10.08.1960 – 09.09.1960 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir.
Mahkemece, … bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 14599 m2 yüzölçümündeki bölüm hakkında, 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne varki, taşınmazın 1960 yılında kesinleşen arazi kadastrosunda orman olarak tesbit dışı bırakıldığında, taşınmazın orman olma durumunun, orman sınırı dışında bırakılmasına ilişkin, orman kadastro işleminin kesinleşme tarihine kadar devam edeceği ve ormanlar üzerindeki zilyetliğe değer verilemeyeceğinden, taşınmazın Medeni Yasanın 713. maddesi ve 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, orman sınırı dışında bırakılmasına ilişkin, orman kadastro işleminin kesinleştiği tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile yasada belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir.
3116 Sayılı Yasaya göre sadece devlet ormanları belirlenmiş olduğundan, 4785 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu orman sınırı dışında kalan taşınmazların, orman niteliği ve hukuki durumunu saptamakta yeterli değildir. Bu nitelikteki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümleri gözetilerek 3302 Sayılı Yasaya göre yapılan çalışma ile orman sınırı dışında bırakılma işleminin kesinleşme tarihine kadar orman sayılacağı, yani dava konusu taşınmazın
-2-
2006/5112-7120

tespit tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman sayılan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılarak orman olduğunun belirlenmesi olgusu karşısında, taşınmazın orman olmadığı, ancak yörede 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar hükümleri gözetilerek yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilecektir ve tahdidin kesinleşmesi tarihi zilyetliğin başlangıcına esas olacağından, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar taşınmaz orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdürecek ve o tarihe kadar süren zilyetliğe değer verilemeyecektir. (Yüksek H.G.K.’nun 18.02.1998 gün, 1998/8-15 E.- 1998/129 K. ve 2000/8-1264 E.- 2000/1250 K.sayılı ve 24.10.2001 gün, 2001/8-964 E.- 751 K., 2004/8-242 E.- 2004/292 K. sayılı kararları).
Mahkemece anılan yönler gözetilerek çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 14.07.1957 tarihinde yapılıp, 10.08.1960 – 09.09.1960 tarihleri arasında ilan edilen genel arazi kadastrosunda, taşınmazın hangi nitelik ile tescil harici bırakılarak kadastral paftaya işlendiği hususunun belirlenmemesi doğru değildir.
Ayrıca, hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda, 1942 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ve daha sonra 3302 Sayılı Yasaya göre 16.12.1997 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 2/B uygulaması çalışmasında, davacı adına tescil edilen taşınmazın orman sınırı dışında kaldığı belirtilmiştir. Dosyada yer alan tüm rapor ve ekli krokilerde çekişmeli taşınmazın 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan tahdit haritasındaki konumunun belirlenmesi sırasında, orman kadastro tutanaklarındaki tarifler ile ölçü değerlerinin zemine ne şekilde uygulandığı yolunda bilgi verilmediği, kesinleşen orman kadastro sınırlarını hiçbir merci ve makamın aplikasyonla bile olsa değiştirme yetkisinin bulunmadığı ve aplikasyonun ilk orman sınırlandırmasına uygun olma zorunluluğu gözönüne alındığında, Yargıtay denetimine açık olmayan ve ilk tahdit haritası ile irtibatlandırılmayan krokiye dayanılarak hüküm kurulamayacağı gibi, dairenin yerleşik uygulaması çerçevesinde, tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmadığı, bilirkişilere tahdit hattı ve kadastro paftası ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmediği, evveliyatının belirlenmesi yönünden ise, keşif sırasında uygulandığı bildirilen memleket haritasının ölçeğini kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeğinin de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de gösterecek şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunun … parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterilmediği nedeniyle, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığı gözlenmektedir.
Eksik inceleme ve araştırma ile yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 10.08.1960 – 09.09.1960 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşen genel arazi kadastrosunda, taşınmazın hangi sebeple tescil harici bırakıldığının tespiti için, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere en yakın kadastro parsellerinin geniş çevresiyle beraber görünebildiği, 1960 yılı arazi kadastro paftasının orjinalinden alınmış onaylı bir fotokopisi kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, en yakın parsellerin varsa kadastro tespit tutanakları dayanakları ile birlikte tapu sicil müdürlüğünden getirtilmeli, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 Sayılı Yasaya göre yapılarak kesinleşen ilk orman kadastrosuna, daha sonra 1997 yılında yapılan herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalan ormanların kadastrosu, sınırlaması yapılan Devlet Ormanlarının aplikasyonu ve 2/B uygulaması çalışmasına ilişkin aslına göre renklendirilmiş ve orman sınır noktalarının açıkca okunabildiği onaylı orman kadastro haritaları ile tutanakları, dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreye ait bulunabilecek en eski memleket haritası, amenajman planı, … fotoğrafı ile belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları bulundukları yerden getirtilerek dosya içine konulmalıdır. Daha sonra, mahkemece önceki bilirkişiler dışında bir jeoloğ, üç orman ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile yapılacak keşifte, 1942 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılarak kesinleşen orman kadastro haritası ve tutanakları, yerel bilirkişilerin yardımı ve uzman bilirkişilerin eliyle, ilk orman kadastrosundaki ölçü teknikleri ile ve eski tarihli memleket haritasında bulunan sabit noktaların bulundukları yerler zeminde tespit edilip, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerdeki değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktaları birer birer arazide bulunarak orman sınır noktalarının izledikleri tahdit hattı belirlenmelidir. Orman sınır noktalarının bazılarının zeminde bulunmaması halinde ise, nedeni üzerinde durularak yerlerinden sökülerek yok edilip edilmedikleri saptanmalı, zeminde bulunamayan noktaların yerleri, zeminde halen var olan ve en yakın sabit orman sınır noktaları esas alınarak ve bu noktalardan hareketle yine orman kadastro tutanaklarındaki açı ve mesafeler okunup ölçülerek orman sınır noktalarının izledikleri tahdit hattına göre birer birer arazide bulunup röperlenmeli, memleket haritası örneği üzerinde gösterilmelidir. 1942 yılı orman kadastro tutanak ve haritası zemine uygulandıktan sonra aynı yöntemle 1997 yılında yapılan çalışmaya ilişkin çalışma tutanak ve haritası uygulanmalı, memleket haritası üzerinde gösterilmelidir.
Daha sonra çekişmeli taşınmazın öncesinin orman niteliğinin ve hukuki durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için memleket haritası, … fotoğrafı, amenajman planı, münhanili harita ve topografya haritası çekişmeli taşınmaza ve çevresine uygulanarak haritalardaki konumu saptanıp, taşınmazın eğimi duraksamaya yer vermeyecek biçimde hesaplatılmalı, anılan belgeler, çekişmeli taşınmaz ile birlikte … araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan … kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; … yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler … ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu … parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukuken ve bilimsel olarak ve Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2000 gün ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12’nin üzerinde olan … ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 Sayılı Yasanın 1/j. bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmelidir.
Bilirkişi kuruluna çekişmeli taşınmazın ve çevresindeki parsellerin 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan ilk orman kadastrosuna ve daha sonra 1997 yılında yapılan herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalan ormanların kadastrosu, ilk tahdidin aplikasyonu ve 2/B uygulaması çalışmasına ilişkin tutanak ve haritalara göre konumunu gösteren ve bu belgelerle irtibatlı ve ayrı renklerde işaretli, orman kadastro haritaları arazi kadastrosu ile ölçekleri özel aletlerle denkleştirilmiş kroki çizdirilmeli, taşınmazın orman kadastrosuna göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı, taşınmazın konumu … parsellerle birlikte orjinal renkli memleket haritası örneği üzerinde konumu gösterilerek rapora ekletilmelidir.
Yapılan incelemede; dört yönden orman ile çevrili, ormanın devamı niteliğinde ve 6831 Sayılı Yasanın 17/2. maddesine göre orman içi açıklığı konumunda, orman bütünlüğünü bozan yerlerden olduğu belirlenirse, orman içi açıklıkların kişiler adına özel mülk olarak tescil edilemeyeceği gözetilmelidir.
Orman içi açıklıkları özel mülkiyete konu olamayacağından zilyetlikle kazanılamaz.
6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda … ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 Sayılı Yasa, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (03/07/2004 gün ve 5112 Sayılı Yasa ile değişik hali).
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda …, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle … açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR].
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda … ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, … ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan … kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca; bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların H.G.K.nun 2004/7-531-582 sayılı kararıyla da kabul edildiği gibi, orman kadastrosu kesinleşen yerlerde dahi, zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur.
Yukarıdaki yöntemle yapılacak araştırma sonucunda:
1) Çekişmeli taşınmazın tamamı veya bir bölümünün 1997 yılında yapılan herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalan ormanların kadastrosu, ilk tahdidin aplikasyonu ve 2/B uygulaması çalışmasında 1942 tahdidinde orman sınırı dışında olup da ilk kez orman sınırı içine alındığının saptanması durumunda, dava aynı zamanda orman kadastrosuna itiraz davasına dönüşeceğinden, tahdit içine alınan taşınmazla ilgili tescil davası elde tutularak, orman kadastrosuna itiraz davası yönünden, 6831 Sayılı Orman yasasının değişik 11. madde hükmü gözetilerek, uyuşmazlığın çözümünde kadastro mahkemesinin görevli olacağı düşünülüp, görevsizlik kararı verilmelidir.
2) Çekişmeli taşınmazın ilk orman tahdidi içinde veya orman sayılan yerlerden olduğu saptandığı takdirde dava reddedilmelidir.
3) Taşınmazın kısmen ya da tamamen orman olmadığı saptandığı takdirde, bu kez 10.08.1960 – 09.09.1960 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşen genel arazi kadastrosunda taşınmazın orman olması nedeniyle tescil harici bırakılarak kadastral paftaya orman olarak işlenmiş ise, taşınmazın tescil harici bırakılarak kadastral paftaya orman olarak işlendiği tarihten, 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümleri gözetilerek 3302 Sayılı Yasaya göre yapılan çalışma ile orman sınırı dışında bırakılma işleminin kesinleşme tarihine kadar orman sayılacağı, yani dava konusu taşınmazın tespit tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman sayılan yerlerden olması nedeniyle, tespit dışı bırakılarak orman olduğunun belirlenmesi olgusu karşısında, taşınmazın orman olmadığı hususu, ancak yörede 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümleri gözetilerek yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilecek ve tahdidin kesinleşmesi tarihi, zilyetliğin başlangıcına esas olacağından, dava konusu taşınmazın, Medeni Yasanın 713. maddesi ve 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için, yasa önünde kabul edilebilir yasal zilyetlik süresinin, 16.12.1997 tarihinde ilan edilen çalışma ile orman sınırı dışında bırakılmasının kesinleşmesi ile başlayacaktır Bu duruma göre, paftada orman olarak tescil harici bırakılan taşınmaz yönünden, temyize konu davanın açıldığı 24.03.1998 tarihinde yasanın öngördüğü 20 yıllık yasal edinme süresinin dolmadığı gözetilerek, dava reddedilmelidir.
4) Çekişmeli taşınmazın kısmen ya tamamen, gerek arazi kadastro paftasında, gerekse orman kadastro haritasında ve evveliyatında orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı taktirde, bu kez, orman olmadığı saptanan taşınmaz hakkında zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, … uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı, varsa zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli, zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı açık yanıtlar alınıp, gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, varsa önceki zilyetler yönünden de Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlükleri ile Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılıp, … ve … olarak kazanılmış … miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekili ve Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 23/05/2006 günü oybirliği ile karar verildi.