YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/373
KARAR NO : 2006/3315
KARAR TARİHİ : 14.03.2006
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine vekili, … Köyü 1628 sayılı parselin 2/B madde uygulaması nedeniyle orman sınırları dışına çıkarıldığı iddiasıyla davalılar adına kayıtlı tapunun iptalini istemiş, davalıların 2/B şerhinin silinmesi istemiyle açtıkları dava da bu dava ile birleştirildikten sonra şerhin silinmesi isteminin kabulüne, Hazinenin tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1944 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1951 yılında 5653 Sayılı Yasaya göre makiye ayırma işlemi yapılarak dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1957 yılında kesinleşmiştir.
Dosya kapsamından, çekişmeli parselin 1944 yılında yapılan orman kadastrosunda orman sınırı içine alınıp, Mayıs 1946 tarih 19 numarada orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edildiği, 1956 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında orman kadastrosu sonucu oluşan Mayıs 1946 tarih 19 numaralı orman tapu kaydı 1100 sayılı orman parseline revizyon gösterilerek tesbit tutanağının düzenlendiği, bu parsel hakkında gerçek kişilerin gezici arazi kadastro mahkemesinde açtığı dava sonucu 1951 yılında yapılan makiye ayırma işlemine değer verilmeyerek, dava konusu parselin de içinde bulunduğu 1100 sayılı parselin tamamının orman niteliği ile Hazine adına tesciline dair verilen kararın kesinleştiği, 1957 yılında hükmen orman olarak tescil edilen 1100 numaralı orman parselinin bazı bölümlerinin … Tevzi Komisyonu tarafından 1967 yılında … tevzi yoluyla dağıtıldığı ve 14.09.1968 tarihinde gerçek kişi adına tapu kaydı oluştuğu, davacının dayandığı 1628 numaralı tevzi parseli tapusunun 1100 sayılı orman parselinin bir bülümü olup, bir kısmının üzerinde konut ve bahçe bulunduğu anlaşılmaktadır.
4753 Sayılı Yasada ormanların tevzi yoluyla dağıtılacağı konusunda herhangi bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle, aslında orman olan yerler hakkında 4753 Sayılı Yasa hükmüne göre oluşturulan tevzi tapu kayıtları bulunsa dahi, bu tapu kaydı temelde özel mülkiyete konu olmayacak kamu malı niteliğindeki Devlet Ormanı olan yerde oluşturulduğundan, böyle bir tapunun 26.03.1996 gün ve 1993/5-1996/1 sayılı Y.İ.B.G.K. kararının öngördüğü özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kaydı olduğu kabul edilemez.
Diğer taraftan, 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1/e maddesi uyarınca kurulan maki tesbit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği kabul edilmişse de, makiye ayırma komisyonlarının yasa ve yönetmeliğe uygun olarak kurulması ve yine yasa ve yönetmeliğe uygun olarak çalışma yapması gereklidir.
1951 yılında yapılan maki çalışması sırasında yürürlükte bulunan 3116 Sayılı Yasanın 24.03.1950 tarihinde kabul edilip, 03.04.1950 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5653 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile değişik 5. maddesi “Devlet ormanlarının ve bu ormanların içinde ve bitişiğindeki otlak, yaylak, kışlak, sulak, diğer ormanlar ve her nevi arazinin sınırlaması işi bir yüksek orman mühendisinin başkanlığı altında Adalet Bakanlığınca hukuk mezunları arasında tayin edilecek bir hukukçu üye ile il genel meclisi daimi encümeni tarafından seçilecek bir üyeden müteşekkil bir komisyon tarafından yapılır. Bu komisyonlar; beldelerde, belediye encümenleri, köylerde, ihtiyar kurulu tarafından seçilecek lüzümlu bilirkişilerin fikirlerinden de faydalanılır..” şeklinde olup, orman kadastro komisyonlarının kuruluşunun nasıl olacağını göstermiştir.
Yine, Makilik ve Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmiliğin amacını belirleyen 1. maddesinde “5653 Sayılı Yasanın birinci maddesinin (E) bendi hükmü ile ormandan sayılmadığı belirtilen ve memleketimizde Karadenizin Kızılırmaktan itibaren batısında, Ege ve bilhassa Akdeniz Sahil mıntıkılarındaki devamlı hasılat vermeyen veya muhafaza ormanı mahiyetini taşımayan makiliklerin orman sahaları ile tedavüllerini önlemek için 1/25000 mikyaslı askeri haritaları bulunan ilçelerde ve diğer lüzum ve zaruret görülen yerlerde makilik ve orman sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki orman sınırları orman tahdit komisyonları veya mahalli orman işletme teşkilatı tarafından teşkil edilecek komisyonlar tarafından tesbit olunacak ve arz üzerinde özel işaretler ile belli edilecektir.
Komisyonların çalışmaları sırasında mıntıkasındaki işlerden bilgi edinmek ve komisyonda çalışmak üzere o yerin bölge şefi orman bakım memuru da bulundurulacaktır.
“Funda ve Makilik Sahaların Tesbitine Ait Talimatnamenin 10. maddesinde ise “Funda ve maki sahalarının tesbiti işi: Umum Müdürlükçe Başmüdürlük merkezlerinde vazifelendirilen, biri tercihan … muhafaza mevzuunda yetişmiş üç yüksek orman mühendisinden müteşekkil komisyonlar marifetiyle yapılır. Komisyon reisini Orman Umum Müdürlüğü tesbit eder. Zaruret halinde bu elemanlardan biri mühendis yardımcısı da olabilir. Mahalli Bölge Şefi ve bölme orman muhafaza memuru müşahit sıfatıyla mıntıkada çalışan komisyanlara iltihak ederler…” şeklindedir.
Her ne kadar makilik ve orman sınırlarının tesbitine ait yönetmelikte orman kadastro komisyonlarının yanı sıra 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesine aykırı olarak Orman İdaresince oluşturulacak komisyonlar tarafından da makiye ayırma çalışmasının yapılabileceği öngörülmüşse de hukukun en … ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, hukukun şekli kaynaklarından olan yasalar, Anayasa hükümlerine, yasaların uygulamasında karşılaşılacak sorunların açıklığa kavuşturulması için çıkarılan yönetmelikler ise kaynak bulduğu yasalara aykırı olamaz. Yönetmelik Yasaya aykırı ise, uygulayıcı tarafından yasalara aykırı yönetmelik hükümlerine değer verilerek işlem yapılamaz (Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2005 gün 2005/11-81 – 118 sayılı kararı).
Somut olayda; yörede görev yapan maki tefrik komisyonu, Başkan … ile üye …’ın katılımı ile oluşturulmuş, yönetmelikte öngörülen diğer üyeler komisyonda yer almamıştır. Bu nedenle, komisyon 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesi hükümlerine uygun kurulmadığı gibi yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulmuş ve yönetmelik hükümlerine uygun çalışma yapmamıştır. Şöyle ki;
Yörede 17.09.1951 tarihinde başlanıp üç gün sonra 20.09.1951 tarihinde tamamlandığı bildirilen Komisyon Başkanı … ve üye …’dan oluşan iki kişilik komisyonca Makilik Sahalar Sınırlama Tutanağı başlığıyla XVIII numaralı maki poligonu tutanağı düzenlenmiş ve tutanakta herhangi bir ölçü ve açı değeri gösterilmeden Gebze İlçesinin birçok köyünün yerleşim yerini, bu köylerin … arazilerini, meralarını Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan dereleri, dağları, tepeleri, kayalıkları tahdidi yapılmış ve yapılmamış ormanlar bu poligon içinde olacak şekilde 1/25000 ölçekli memleket haritası üzerinde sınırlar kabataslak çizilerek gösterilmiş, aynı komisyon tarafından 15.02.1952 tarihinde bir tutanak daha düzenlenerek İzmit İli Merkez, Gebze, … ve … İlçelerinde 23, …-… Bucağında 1 adet ki, toplam 24 adet poligon içinde binlerce hektar arazi hakkında düzenlenen sınırlama tutanağında, her poligonun yüzölçümü ile niteliği gösterilmiş, dava ve temyize konu araziyi ilgilendiren ve birçok köyün yerleşim yerini ve arazilerini içine alan XVIII numaralı poligonun 22.262 Hektar yüzölçümünde olduğu belirtildikten sonra sonuçta “… bu XVIII sayılı poligon sahası içinde köylülere ait tapulu ve tapusuz ziraat arazisi bulunmakla beraber makilik ile örtülü sahalar üzerinde tarla açma mümkündür.” şeklinde belirtme yapılmış, aynı belirtme diğer poligonlar yönünden de tekrarlanmıştır. 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı Y.İ.B.B.G.K. kararında “3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 1. maddesinin (e) fıkrası uyarınca çıkartılan makiliklerle orman sınırlarının birleştiği yerlerde Orman Sınırlarının Tespitine Ait Yönetmelik ile bu yönetmelik uyarınca kurulan maki komisyonları yasal olup, yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu, orman sınırlaması kapsamında iken sözü edilen komisyonlar tarafından makilik alan olarak belirlenen taşınmazlar hakkında özel yasalar gereğince oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edilmişse de, yasa (3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 5. maddesi) ve yönetmelik hükümlerine göre kurulmayan, yasa ve bu yönetmelikte (o tarihte yürürlükte olan Orman Tahdit Yönetmeliği ile 17.08.1950 tarihli Makilik ve Orman Sahalarının Birleştiği Yerlerde Orman Sınırlarının Tespitine Ait Yönetmelik) belirtilen usul ve esaslara uygun olarak makiye ayırma çalışması yapmayan (Yönetmeliğin 1. maddesinde açıkça yazılı olduğu gibi Makilik ve Orman Sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki ormanlar ile makilik sahaların sınırları tespit edilmediğinden) komisyonların işlemlerine değer verilemez. Bir an için makiye ayırma işleminin geçerliliği kabul edilse bile 1951 yılında yapılan makiye ayırma işleminden sonra yörede 1956 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında 1944 yılında kesinleşen orman kadastrosu sonucu oluşturulan Mayıs 1946 tarih 19 numaralı orman tapusu revizyon gösterilerek orman niteliğiyle tesbit tutanağı düzenlenen ve çekişmeli … tevzi parselinin de içinde bulunduğu 1100 sayılı parsel Hazine adına tesbit edilmiş, gerçek kişilerin açtığı dava makiye ayırma işlemine değer verilmeyerek Gezici Arazi Kadastro Mahkemesince ret edilerek 1957 yılında orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilmiş ve taşınmazın orman olarak Hazine adına tapuya kayıtlı kamu malı olma durumu devam etmekte iken 1967 yılında … tevzi komisyonu tarafından tevzi edilerek 14.09.1968 tarihinde davacı adına tapuya tescil edilmiş ve bundan sonra 02.09.1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulamasının yapıldığı 1988 yılında yürürlükte olan Orman Kadastro Yönetmeliğinin 28. maddesindeki;
“Makilik Sahalarda Orman Kadastrosu
Madde 28.
a) Evvelce makiye tefrik edilen fakat tevzii yapılmayan sahalarda 6831 Sayılı Kanunun 1. maddesine giren ancak istisna bentlerine girmeyen ormanlık alanlar,
b) Evvelce makiye tefrik edilip, çiftçiyi topraklandırma ve iskan mevzuatına göre tevzii yapılan, temlik kararı verilmiş ve tapuya bağlanmış sahalar içinde kalan ve yüzölçümü bir bütün olarak 3 hektardan büyük ormanlık alanlar,
Devlet ormanı olarak sınırlandırılır” hükmü gereğince orman sınırları içine alınmış olmasına göre H.G.K.’nun Gebze Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 24.09.2002 gün ve 2002/623-641 sayılı kararının temyiz incelemesi sırasında oybirliğiyle verdiği 28.05.2003 gün ve 2003/20-371-358 sayılı kararında kabul edildiği gibi “… geçerli bir makiye ayırma işleminin olup olmadığı, ancak süresinde açılacak orman tahdidine itiraz davasında tartışılabilecek bir konu olduğu” davacı tarafından 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde gösterilen 6 aylık süre içinde orman kadastrosuna itiraz davası açılmadığından, orman kadastrosu kesinleşmiş olmakla maki çalışmasının bu davada bir önemi de kalmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, davaya konu parselin öncesinin 1956 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında 1944 yılındaki orman kadastrosunun kesinleşmesi sonucu, Mayıs 1946 tarih 19 numarada Hazine adına tescil edilen orman tapusu revizyon gösterilerek kadastro tespit tutanağı düzenlenen ve gerçek kişilerin açtıkları dava sonucu 1951 yılında yapılan makiye ayırma işlemine değer verilmeyerek Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 1957/650-398 sayılı kararı ile Hazine adına hükmen tapuya tescil edilen 1100 sayılı orman parselinin bir bölümü olduğu, Gebze Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 24.09.2002 gün ve 2002/623-641 sayılı direnme kararını inceleyen HGK’nun 05.02.2003 gün ve 2003/20-84/50 ve 28.05.2003 gün ve 2003/20-371/358 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi, geçerli bir makiye ayırma işleminin olup olmadığının ancak, süresinde açılacak orman tahdidine itiraz davasında tartışılabileceği, 1988 yılında yapılan işleme karşı herhangi bir dava açılmadığından, dava konusu parseli, orman içinde bırakan tahdit ve aplikasyon işleminin kesinleştiği ve dava tarihine göre hak düşürücü sürenin çoktan geçtiği, ayrıca makiye ayırma komisyonu Yasa ve Yönetmeliğe uygun olarak kurulmadığı gibi makiye ayırma işleminin dahi yasa ve yönetmelikte belirtilen esaslara göre yapılmadığından somut olayda; 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı, 4753 Sayılı Yasada ormanların tevzi edileceğine dair bir hüküm bulunmadığı, tapu kaydının, orman tahdidi içinde iken … tevzi yoluyla kişi adına oluştuğu ve 4753 Sayılı Yasada, ormanların tevzi edileceğine dair bir hüküm de bulunmadığından tapu kaydının hukuken değer taşımayacağı ve orman sınırları içerisinde kalan tapulu yerlerle, … tevzi yoluyla verilen yerlerin hak sahipleri adına tespit ve tescil edileceğine dair 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45/3. fıkrasının Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün 1987/31-13 sayılı kararı ile iptal edildiği gibi … tevzi yoluyla verilen yerlerin orman rejimi dışına çıkartılması halinde hak sahipleri adına tespit ve tesil edileceğini öngören 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin de 22.02.2005 tarihinde kabul edilen ve 03.03.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasa ile tamamen yürürlükten kaldırıldığı, 1988 yılında orman niteliğini kaybetmiş olması nedeniyle 2/B madde uygulamasına konu edilerek Hazine adına orman rejimi dışına çıkarılmasında ve tapuya bu yönde şerh konulmasında isabetsizlik bulunmadığı, mahkemece bu yönler gözönünde bulundurularak şerhin silinmesi davasının reddine, Hazinenin tapu iptali tescil isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken farklı düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 06/06/2006 gününde oybirliği ile karar verildi.