Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2006/1868 E. 2007/2942 K. 08.03.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/1868
KARAR NO : 2007/2942
KARAR TARİHİ : 08.03.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tescil ve elatmanın önlenmesi davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R

Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.03.2004 gün ve 2003/11854 Esas ve 2004/3067 Karar sayılı bozma kararında özetle: (Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında, köy boşluğu olduğu ve 24.02.1988 tarihli harici senetle, köy muhtarlığı tarafından davacıya satıldığı ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğundan söz edilerek davanın kabulüne karar verilmişse de mahkeme delillerin değerlendirmesinde yanılgıya düşüldüğü, Dosyadaki delillere göre; uzman bilirkişi raporunda taşınmaz içinde bulunan … ağaçlarının yaşı, sayısı, kapalılık durumunun açıklanmadığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin arazi kadastro paftası ve orman kadastro haritasının ölçekleri denkleştirilip, dava konusu taşınmazın konumunun bu haritalar üzerinde gösterilmediği, orman bilirkişi raporunda, davaya konu yerin kuzeybatı köşesinde olduğu bildirilen 369 numaralı orman sınır noktasının, orman kadastro tutanağının 34. sayfasında “Marmaris Bozburun Şosesinden 20 metre kuzeyde burun üzerinde bulunan zeytine ve sınır betonuna yazılı 369 nolu noktaya doğru hatla gelindi” şeklinde tanımlandığı halde, … ve orman bilirkişi raporunda bu uzaklığın 30.50 metre olarak gösterilip, dava konusu yerin kuzeye doğru 10.50 ormanın içine sokulduğu, Mal Müdürü … tarafından 06.11.1992 tarihli yazı ekinde mahkemeye gönderilen Milli Emlak Şefinin başkanlığında kurulan, … Köyü Muhtarı … ’nin de içinde bulunduğu heyet tarafından 05.11.1992 tarihinde düzenlenen idari tahkikat tutanağı ve eki krokide dava konusu yerin “makilik, …, güney batı bölümünün kayalıkla kaplı olduğu, bu güne kadar hiç kimse tarafından kullanılmadığı, zilyetliği belirtir hiçbir belirtinin olmadığı, bu durumun keşif sırasında da görüleceği, bu haliyle Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu” açıklandığı, davacının dayandığı 24.02.1988 tarihli satış senedinde ve dava dilekçesinde dava konusu yerin batısı ve kuzeyinin devlet ormanı olarak gösterildiği, çekişmeli taşınmazın, batı yönde bitişik komşu olduğu anlaşılan …’a ait yer hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinin 1986/168 sayılı dosyasında açılan tescil davasının (bu dosya hakkında verilen tescil kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 08.06.2000 gün ve 3513/4940 sayılı kararı ile bozulmuştur.) 1990 yılındaki yapılan keşfi sırasında, Harita Kadastro Mühendisi … Dokumacı, … memuru … ve yine İnşaat Mühendisi … tarafından düzenlenen krokilerde, temyize konu taşınmazın bulunduğu yerin, Devlet Ormanı olarak işaretlendiği, bu tarihte köy tüzelkişiliğinin ya da davacının zilyedliğinde ve tasarrufunda olan bir yer gösterilmediği, bu olgular ve bilimsel olarak eğimi %12’den fazla olan makilik yerlerin orman sayılması, 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi funda veya makilerle örtülü orman ve … muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılması ve yörede orman kadastrosunun 08.01.1992 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle, çekişmeli taşınmazın saptanan eğimi, konumu ve üzerindeki bitki örtüsü nedeniyle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar ve halen eylemli durumu itibariyle orman sayılan yer olması gerektiğinin gözetilmediği, ancak, aşağıda izah edilecek diğer nedenlerle sonuçta davanın reddine karar verilmesi gerekeceğinden, orman yönünden araştırmanın yetersizliğine değinilmekle yetinildiği, 1970 yılında yörede yapılan kadastro sırasında çekişmeli taşınmaza yakın komşu 98, 207 ve 208 sayılı parsellerin ölçülüp, dava konusu yer ve etrafının, kadastro paftasında orman olarak işaretlendiği, 1970 yılında komşu arazilerin kadastrosunun yapıldığı sırada bu yerin kimse tarafından kullanılmadığının kabulünün gerekeceği, mahkemece, “dava konusu taşınmazın Mart 1290 (… 1291) tarih D: 9 V.18 numaralı sicilden gelen Ağustos 1326 tarih 3 ve Temmuz 1969 tarih, 63-64 numaralı, 4000 dönüm yüzölçümlü tarla cinsli ve sınırları; …Gediği, …, … Çiftliği (… …) … Çiftliği olan tapu kaydı kapsamında kaldığı, tapu kaydının yasal değerini yitirmiş olması nedeniyle, ya da bir an için tapu kaydı kapsamında kalmasa bile öncesinin köy boşluğu olması ve köy tüzel kişiliği tarafından davacıya 24.02.1988 tarihli harici senetle satıldığı ve davacının eklemeli zilyetliğinin dava gününe kadar 20 yıla ulaştığı” gerekçesiyle dava kabul edilmişse de, davanın, tapu iptali ve tescil olmayıp, sadece tapusuz olan taşınmazın tapuya tesciline ilişkin olduğu, mahkemece tapu kaydının iptal etmeyip, sadece tapuya tescil kararı verildiği, tescil davasının kabul edilebilmesi için, o taşınmazın tapuda kayıtlı olmamasının ön koşul olduğu, yargılama sırasında davaya konu taşınmazın tapuya kayıtlı olduğunun anlaşılması halinde başka bir araştırmaya gerek kalmadan, tapu kaydının yasal değeri tartışılmadan, kamu düzeni göz önünde bulundurularak davanın bu nedenle reddinin gerekeceğinin düşünülmediği, mahkeme birleşen dosyada, aynı köyde başka taşınmazlar hakkında görülen davaların temyiz incelemesi sırasında verilen Yargıtay 1. ve 7. Hukuk Dairelerinin kararlarından söz edilip, karşı davacıların dayandıkları tapu kaydının yasal değerini yitirdiğini kabul ederek karşı davacıların tapuya dayalı el atmanın önlenmesi davasını red edildiği, … Köyü 74 sayılı parsel hakkında kadastro mahkemesinde görülen dava sonucu verilen 05.04.2001 gün 1996/11-16 sayılı kararın 7. Hukuk Dairesinin 11.12.2001 gün 8221/9432 sayılı kararı ile onandığını ve karar düzeltme istemin de aynı Dairenin 19.04.2002 gün 2245/2943 sayılı kararı ile red edildiği, yine dava konusu yere doğudan komşu olan başka bir taşınmaz hakkında, köy tüzelkişiliğinin satışına eklenen zilyetliğe dayanılarak alınan tescil tapusunun karşı davacıların dayandığı Mart 1290 (1873) tarih 18 sayılı sicilden gelen Temmuz 1969 tarih 63 ve 64 sayılı tapu karşısında geçersiz olduğu ve iptali gerektiği iddiası ile tapu malikleri tarafından asliye hukuk mahkemesinde açılan davanın reddine dair 25.06.2002 gün ve 1991/298-829 sayılı kararın 1. Hukuk Dairesinin 25.03.2003 gün ve 1296/3464 sayılı kararı ile onandığını, karşı davacıların tutunduğu Mart 1290 tarih 18 varak sicilden gelen Ağustos 1326 gün 3 sayılı 4000 dönüm yüzölçümlü, … arazisi, tarla cinsli ve…Gediği, …, … Çiftliği, (… …) …sınırlı tapu kaydının sınırlarının birleştirilmesi sonucu meydana gelen geometrik şekil içinde, kadim kültür arazileri niteliğindeki … arazileri bulunduğu gibi, kimsenin kullanımında olmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki dağlık ve ormanlık alanlarında bulunduğu, 3402 Sayılı Yasanın 20. maddesi hükmüne göre kayıt kapsamının belirlenmesinde hiç kimsenin kullanımında olmayan ve tapu kaydının oluşturulduğu amaca uygun … arazisini (tarlalarını) çevreleyen alanların tapu kaydı kapsamında olduğunun kabul edilemeyeceği, çekişmeli taşınmazın, belirtilen sınırlar içinde kalmaktaysa da tapunun oluşturulduğu 1290 tarihinde kültür arazisi olmayıp daha sonraki yıllarda kültür arazisi haline getirildiği, kayıt malikleri ve onların mirasçıları olmayan kişilerin zilyedliğinin Medeni Yasanın yürürlüğe girdiği 1926 tarihinden önce 10 yıldan fazla çekişmesiz, aralıksız ve … sıfatıyla, dava gününe kadar devam ettiği, Medeni Yasanın yürürlüğünden önce yürürlükte bulunan Arazi Kanunnamesinin 20. maddesi ile, başkasına ait tapulu taşınmazın 10 yılı aşkın süre ile üçüncü kişi tarafından çekişmesiz, aralıksız, … gibi kullanılması durumunda tapu kaydının yasal değerini yitireceğinden, zilyedin tapu alabileceği ve kayıt maliklerinin zilyet aleyhine dava açamayacağının kabul edildiği, kayıt sahibi olmayan davacının da Medeni Yasanın yürürlüğünden önceki dönemde 10 yıldan fazla süre ile devam eden zilyetliği karşısında, tapu kaydının zilyet yararına yasal değerini yitirdiğinin kabulü gerekeceği, … Köyünün kuruluş tarihinin 1877 yılından önce olduğu ve köy tüzelkişiliğinin eskiden beri çekişmesiz, aralıksız … gibi zilyetliğinde olan dava konusu taşınmazın 24.02.1998 tarihli senetle davacıya satıldığı, davacının zilyetliğinin de aynı şekilde devam ettiği, eklemeli zilyetlik sebebiyle davacının zilyetlik süresinin en az 20 yıldan beri devam ettiği, tapu kaydının 1290 (1873) yılında tarla cinsiyle oluşturulduğu, dava konusu yerin tapunun oluşturulduğu tarihte tarla olmayıp, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle, geometrik şekil olarak tapu sınırları içinde kalsa bile gerçekte tapu kapsamında kaldığının kabul edilemeyeceği gerekçelerine dayanarak somut olayda tescil davasını kabul edildiği, dava konusu taşınmaz köy boşluğu olmadığı gibi köy tüzelkişiliğinin zilyetliği de bulunmadığı, dosya içindeki arazi kadastro paftası ve orman kadastro haritası örneklerinde … Köyü evlerinin işaretlendiği, bu haritalarda görüldüğü gibi … Köyü … ve … yerleşim yerlerinin dava konusu yere … uçumu en az 2000 ila 2200 metre uzaklıkta olduğu, söz konusu paftaların düzenlendiği 1970 yılı ve sonrasında dava konusu taşınmazın etrafında herhangi bir ev ve yerleşim yeri bulunmadığı, kaldı ki; köy dahilindeki hali yerlerin köy tüzelkişiliğince satışına olanak tanıyan Köy Yasasının 44/3 maddesi 11.06.1945 tarihinde yürürlüğü giren 4753 Sayılı Yasa hükümleri ile yürürlükten kaldırıldığı, köy boşlukları ve hali yerler kural olarak Hazineye ait olduğundan, köy tüzelkişiliklerinin bu tür yerleri satmaya yetkili olmadığı, (Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12.03.1990 gün 1989/19171-1393 ve 01.10.1987 gün 10208-
10544 sayılı 16. Hukuk Dairesinin 09.04.1990 gün 1989/9428-4733 ve 08.03.1993 gün 1992/6250-2156 sayılı, H.G.K.’nun 20.11.1991 gün 1991/8-490/580 sayılı kararları), dava konusu taşınmaz kültür arazisi olmadığı gibi, köy tüzelkişiliğinin taşınmaz üzerinde davacının zilyetliğine eklenecek ekonomik amaca uygun kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği de bulunmadığı, köy boşlukları ve hali yerler Hazineye ait olmakla birlikte köy tüzelkişiliklerinin de yasada öngörülen koşulların oluşması halinde; özel kişiler gibi kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinebilecekleri, ne var ki; 16.07.1992 tarihinde taşınmaz başında yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanıklarının, “…dava konusu yerin eskiden beri köy boşluğu olduğunu, tarıma ve özel mülkiyete elverişli olmakla birlikte, boşluk olarak durduğu ve 1988 yılında köy muhtarlığınca davacıya satıldığını” söyledikleri, ziraat Bilirkişi … …’ün de aynı keşiften sonra düzenlendiği 21.07.1992 havale tarihli raporunda “…dava konusu taşınmazın % 10 eğimli (ormancı bilirkişi eğimi % 13 olarak bildirmişti), Kıraç arazi olduğunu, arazi temizlenip, teraslama yapılmak suretiyle Kıraç alanlarda yetişebilen … bitkilerinin Kültürünü yapmaya elverişli bulunduğunu, bu arazide önceki yıllarda ekim, dikim yapıldığına dair bir emare görülmediğini” bildirdiği, Mal Müdürü … … arafından 06.11.1992 tarihli yazı ekinde mahkemeye gönderilen ve yukarıda da sözü edilen idari tahkikat tutanağı ve eki krokide, dava konusu yerin niteliklerinin, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğu şeklinde açıklandığı, şu hale göre; çekişmeli yerin karşı davacıların dayandığı kaydı sınırları içinde kalsa bile fiilen kullanılmadığı ve kullanıma da elverişli olmadığı, 3402 Sayılı Yasanın 20/B maddesi gereğince kayıt kapsamında düşünülemeyeceği, dava konusu taşınmazın bir bölümünün kesinleşen orman kadastrosu içinde, kalan bölümünün de hem orman kadastro sınırları hem de karşı davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kalmakla birlikte, halen eylemli orman olan ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine konu olamayacak bir arazi parçası olduğunun anlaşıldığı, köy tüzelkişiliğinin taşınmaz üzerinde bu güne kadar ekonomik amacına uygun bir zilyetliği ve tasarrufu olmadığından davacının zilyetliğine eklenecek zilyetlik süresi bulunmadığı, köy muhtarlığının kendisine ait olmayan bir yeri davacıya satmasının, davacı yönünden yasal bir sonuç doğurmayacağı, davacı yararına Medeni Yasanın 713 ve 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesinde yazılı koşulların oluşmadığı, her dava kendi dosyası içindeki hukuki sebep ve delillere göre karara bağlanacağından, aynı köy 74 sayılı parsel ile dava konusu taşınmaza doğusunda bitişik yer hakkında görülüp kesinleşen davaların temyize konu dava yönünden örnek olamayacağı) gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma
kararına uyulduktan sonra davacı gerçek kişilerin tescil davasının reddine ve müteriz davacıların el atmanın önlenmesi davalarının REDDİNE, tescili istenen ve bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 729 m2 yüzölçümündeki çekişmeli taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm tescil davasın davacısı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline, karşı dava olarak el atmanın önlenmesine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra dava tarihinden önce yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı yasa ile değişik 6831 sayılı yasanın 2. madde uygulaması ile 1988 ila 1991 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşmiş olan aplikasyon ve sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı yasalar ile değişik 2/B uygulaması vardır.
Dava konusu taşınmazın yakın komşu olan 98, 195, 207, 208 sayılı parsellerin kadastro tesbit tutanakları 1970 yılında düzenlenmiş, çekişmeli yer arazi kadastrosunda tesbit ve tescil harici bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 08/03/2007 gününde oybirliği ile karar verildi.