Yargıtay Kararı 20. Hukuk Dairesi 2006/16850 E. 2007/2163 K. 22.02.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/16850
KARAR NO : 2007/2163
KARAR TARİHİ : 22.02.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine 25.04.2002 tarihli dilekçesiyle, … Köyü (Mahallesi ) 986 parsel sayılı taşınmazın yörede 1942 yılanda yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken, 1988 yılında yapılan aplikasyon ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi uygulamasında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığından söz ederek, tapu kaydının iptali ve Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın KABULÜNE, çekişmeli parselin davalılar adına olan tapu kaydının iptaline ve Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken yine kesinleşmiş 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip tarafından yapılan ilk tahditin aplikasyonu ve sınırlandırması Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın hakem sıfatıyla verdiği karar ile iptal edilen ormanların kadastrosunda ekip çalışmaları 15.09.1976 tarihinde, itirazları inceleyen 7 numaralı Orman Kadastro Komisyonu işlemleri ise 09.12.1976 tarihinde ilan edilmiştir. 36 numaralı orman kadastro komisyonunca 1988 yılında aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması yapılıp 15.06.1989 tarihinde ilan edilmiştir.
Davalı, taşınmazın makiye ayrılan yer olduğunu, bu nedenle aleyhindeki mahkeme hükmünün bozulması isteğiyle kararı temyiz ettiğinden, davanın özelliği nedeniyle maki tespit komisyonlarının kuruluşunun ve yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesi zorunlu görülmüştür.
03.04.1950 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 5. maddesinin orman kadastro komisyonlarının görevini ve ne şekilde kurulacağını düzenlediği, Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Makilik ve Orman Sınırlarının Tesbitine Ait Yönetmeliğin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, makilik alanları belirleme görevi orman kadastro komisyonları veya mahalli orman işletme teşkilatı tarafından oluşturulacak komisyonlara verilmiştir. Komisyonların çalışmaları sırasında mıntıkasındaki işlerden bilgi edinmek ve komisyonda çalışmak üzere o yerin bölge şefi orman bakım memuru da bulundurulacaktır. Yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman tahdit komisyonları tarafından yapılacağı belirtildikten sonra, aynı maddede, yasa hükümlerine aykırı olarak, makiye ayırma işleminin mahalli orman idaresince oluşturulacak komisyonlar tarafından da yapılabileceği öngörülmek suretiyle, yasaya aykırı bir hüküm konulmuştur. Yine 3116 Sayılı
-2-
2006/16850-2007/2163

Yasanın 5653 Sayılı Yasa ile değişik 1-e maddesi ile “maki cinsinden her türlü ağaçlıklarla örtülü yerler orman sayılmaz” hükmü getirildiği halde, Orman Genel Müdürlüğü’nün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan Maki Yönetmeliğinin 2/1 maddesinde, hangi cins ağaçcıkların maki florası olduğu açıklandıkan sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasında “Yukarıda sayılan ağaççıklardan müteşekkil formasyonla örtülü sahalar düz ve inbat kabileyeti fazla olan yerlerde, işgal sahaları itibariyle %10 nisbetine kadar KORU ve % 25 nisbetine kadar BALTALIK ORMAN teşkil eden ağaçları ihtiva etse dahi maki sayılır” şeklindeki düzenlemeyle, yasanın orman olarak tanımladığı yerleri maki olarak ayırma olanağı getirmiştir. Yönetmelikler, yasa ve tüzüklerin uygulama alanını gösterir, yasalardaki düzeni değiştirir … hükümler getiremez. Hukukun en … ilkelerinden olan hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, hukukun şekli kaynaklarından olan yasalar, Anayasa hükümlerine, yasaların uygulamasında karşılaşılacak sorunların açıklığa kavuşturulması için çıkarılan yönetmelikler de kaynağını bulduğu yasalara aykırı olamaz. Aykırılık durumunda, Türk ulusu adına yargı yetkisini kullanan mahkemeler Anayasa ve yasaya aykırı olan idari tasarruf niteliğinde olan yönetmeliği uygulayamaz ve yasalara aykırı yönetmelik hükümlerine değer veremez. Hukuk Genel Kurulunun 02.03.2005 gün 2005/11-81-118 K. ve 30.06.1999 gün ve 1999/21 – 892 – 864 sayılı kararları da bu yöndedir.
Somut olayda; Somut olayda; yörede çalışan I ve 2 numaralı makiye Ayırma Komisyonları, 5653 Sayılı Yasa ile değişik 3116 Sayılı Yasanın 5. maddesinde öngörülen kişilerden oluşmadığından kuruluşu yasaya uygun olmadığı gibi, komisyon başkanı orman mühendisi, komisyon üyesi orman mühendisi ve bölge bakım memurunun katılımı ile kurulduğu için yönetmelik hükümlerine de aykırı oluşturulmuş, ayrıca kurulan bu komisyon, yönetmelikte tanımı yapılan makilik ve orman sahalarının birleştiği hatlar üzerindeki orman sınırlarını belirlemeyip, bir çok köy yerleşim yerini, kişilere ait tapulu-tapusuz arazileri, meraları, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içindeki ormanları ve tahdit sınırları dışında kalmakla birlikte, 4785 Sayılı Yasa gereği devletleştirilmiş ormanlar ile yasanın tanımladığı maki kavramına girmeyen ormanları, maki sahası olarak ayırarak zemine uygulama imkanı olmayan ölçeksiz kroki niteliğinde bir harita düzenlemiştir. Bu yerde … tevzi işlemleri de yapılmadığından, yasaya aykırı kurulan ve yine yasaya aykırı işlem yapan komisyonun işlemi yok hükmünde olduğundan bu işleme değer verilemez.
22.03.1996 tarih 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “5653 Sayılı Yasayla değişik 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesi uyarınca kurulan maki tespit komisyonlarının yasal ve yaptıkları işlemlerinde geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği” kabul edildiğine göre, makiye ayırma komisyonunun yasanın öngördüğü gibi kurulmaması ve yasaya uygun çalışmaması halinde, bu komisyonların yaptıkları işlemlere değer verilemeyeceği yine, makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kayıtları dışında kalan başka tapu kayıtlarının hukukça değerinin bulunmadığı sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1952 yılında yapılan makiye ayırma işlemine değer verilemez.
3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve çekişmeli parseli içinde bırakan orman kadastro işlemi 1947 yılında üç ay süreyle ilan edilerek kesinleşmiştir. 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının muvakkat 3.maddesi hükmü ile “3116 Sayılı Yasanın 7. maddesinde yazılı üç aylık itiraz süresini geçirenlere bu yasanın yürürlük tarihinden itibaren altı aylık itiraz süresi” getirildiği halde, bu süre içinde de orman kadastrosunun iptali için bir dava açılmamış ve dava konusu taşınmazı orman sınırları içine alan orman kadastro işlemi 1947 yılında kesinleşmiştir. Kesinleşen orman sınırlarını değiştirmeye hiç bir merci ve makam yetkili değildir. Makiye ayırma komisyonlarına yasa ve yönetmelikte orman sınırlarını değiştirme yetkisi verilmediğinden, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan, yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak makiye ayrılan taşınmazların, 1989 yılında 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi işlemine tabi tutulduğu güne kadar orman sınırları içinde kalmaya devam etmesi nedeniyle, orman rejimi dışına çıkarma işleminin kesinleştiği güne kadar hukuken orman olduğunun kabulü zorunludur.
-3-
2006/16850-2007/2163

3116 Sayılı Yasanın 5653 Sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince de “Bu yasa yayımı tarihinde yürürlüğe girer”. Yasanın geriye yürüyeceği konusunda bu yasada hiç bir hüküm bulunmadığı gibi, yine yasanın ve yönetmeliğin hiç bir maddesinde “Yasanın yürürlüğü tarihinden önce kesinleşen orman sınırları içinde kalan makiliklerin, tapulu tarlaların, ham toprakların, meraların ya da çayırlıkların makiye ayrılacağı” konusunda da hiçbir hüküm bulunmamaktadır. 6831 Sayılı Orman Yasasını değiştiren 23.09.1983 gün 2896 Sayılı ve 05.06.1986 gün 3302 sayılı yasaların geçici 2. maddesinde “bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmasına başlanmış, ancak TAMAMLANMAMIŞ ORMAN KADASTROSU ve orman rejimleri dışına çıkarılması işlemleri, bu yasa ile değiştirilen ilgili madde hükümlerine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca tamamlanır.” hükmü gereğince, orman aleyhine hükümler getiren bu … yasalar yürürlüğe girdikleri tarihten önce tamamlanmış Orman Kadastrosuna uygulanmayıp, ancak, tamamlanmamış işlere uygulanacaktır. H.G.K., 11/03/1992 gün ve 1991/14-253-1992/170 sayılı kararında, orman kadastro çalışmalarının bitirildiği tarihin KADASTRONUN TAMAMLANMA tarihi olacağı, askı ilanı, … yasanın yürürlük tarihinden sonraki dönemde yapılsa bile, … yasanın (ilan tarihinde yürürlükte olan 3373 Sayılı Yasanın), eski yasanın (3302 Sayılı Yasa) yürürlüğü döneminde tamamlanmış işlere uygulanamayacağına değinilmiştir. Yerleşik Yargıtay kararları ile “Yasaların geriye yürümeyeceği ilkesi” kabul edilmiştir. Öyleyse ise, 5653 Sayılı Yasa ile değiştirilen 3116 Sayılı Yasanın 1-e maddesinin de, yasanın yürürlük tarihinden sonra yapılacak orman kadastro işlemlerinde uygulanması gerekir. Nitekim, yönetmeliğin 2/3 maddesi “… muhafaza karakterini haiz bütün makiliklerle, yıllık veya periyodik devamlı orman hasılatı vermesi mümkün meyilli veya düz arazideki makilikler orman sahaları içine alınabilir.” şeklindedir. Kesinleşmiş orman kadastro sahaları içinde kalan bu tür makilikler zaten orman sahası içinde ve hukuken orman olduğundan, yönetmeliğin bu maddesi gereğince, maki komisyonlarının “orman sahası içine alacağı makilikler” yasanın yürürlüğe girdiği tarihte henüz orman kadastrosu yapılmamış yerlerdeki makiliklerdir.
3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre orman kadastrosu yapılan ve kesinleşen ormanların tümünün, tahdit tutanakları ile birlikte 1/10.000 ölçeği ile düzenlenen haritaları bulunduğu halde, yönetmeliğin hiç bir maddesinde maki komisyonlarının belirleyeceği makilik sahaların, orman kadastro (tahdit) haritaları üzerinde gösterileceği konusunda hiçbir hüküm bulunmamakta, makilik saha olarak ayrılacak yerlerin askeri haritalar üzerinde gösterileceği belirtilmektedir. 5653 Sayılı Yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği hükmü ile yönetmeliğin yukarıda yazılı hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinde, maki belirleme komisyonlarının orman kadastrosu (tahdidi) yapılmamış yerlerde çalışacağı açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü, bir arazi parçasının kadastro yoluyla ya da başka bir amaçla düzenlenmiş haritası varsa, o arazide sonradan yapılacak ifraz ve değişiklik işlemlerinin o araziye ait harita üzerinde gösterilip işaretlenmesi; aklın, mantığın ve kadastronun gereğidir.
Anayasa Mahkemesinin 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 45. maddesinin iptali konusunda verdiği 01.06.1988 gün 1987/31-13 ve 14.03.1989 gün 1988/35-13 ve 13.06.1989 gün 1989/7-25 sayılı kararlarında ve bir çok ilgili Yargıtay Daire Kararları ve H.G.K. kararlarında açıklandığı gibi, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kayıtları yasal değerini yitirir. Yasal değerini yitiren bu tür tapu kayıtlarına 1744 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması dışında hiçbir surette değer verilemez (H.G.K. 1978/778 Sayılı kararı). Yine, Y.K.D’nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan H.G.K.’nun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19-97 sayılı kararı ile “kesinleşen orman sınırları içine alınan eski tapu kayıtları yasal değerini yitirdiğinden, o yer makiye ayrılmış olsa bile eski tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği” kabul edilmiş olup, doğal olarak böyle bir yerde zilyetliğe değer verilmesi de düşünülemez.
Gerek 3116 Sayılı ve gerekse 5653 Sayılı Yasada ve bu yasa gereğince çıkartıldığı kabul edilen yönetmelikte, makiye ayırma işleminin orman rejimi dışına çıkarma işlemi, ya da kesinleşen orman sınırını daraltma ve değiştirme işlemi olduğu veya olacağı konusunda da hiç bir hüküm bulunmamaktadır. Kesinleşen orman sınırı içinde kalan yerlerin niteliği ister tapulu

-4-
2006/16850-2007/2163

tarla olsun, ister makilik olsun, isterse orman içi boşluk, çayırlık olsun, o taşınmaz, 1961 Anayasasının 131/2 ve 1981 Anayasasının 169/2. Maddesindeki “Devlet Ormanları zamanaşımı ile mülk edinilemez” hükmü gereği ve orman mülkiyet hukuku ve orman ceza hukuku yönünden orman sayılan yerdir. Böyle bir yere el atıp zilyet olan kişinin eylemi orman yasasının ceza hükümlerine göre suç oluşturur. Kişilerin yasalar karşısında suç olan eylemleri kendi yararlarına hukuki bir sonuç doğuramaz.
3116 Sayılı Yasa ve bu yasanın kimi maddelerini değiştiren 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Orman Yasasının 117. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Halen yürürlükte bulunan 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi ile 5653 Sayılı Yasanın 1/e maddesine parelel nitelikte olan “funda veya maki ile örtülü orman ve … muhafaza karakteri taşımayan yerler orman sayılmaz” hükmü getirilmiştir. 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesi uyarınca Orman Genel Müdürlüğünün 24.12.1959 ve şb 2.2802-1 sayılı teklifi ve Bakanlık makamının 24.12.1965 günlü oluru ile yürürlüğe giren Funda ve Makilik Sahaların Tespitine Ait Talimatname 17.08.1950 tarih ve 2.Şb 9857-203 sayılı tamimle yayınlanan Maki Yönetmeliği’ni yürürlükten kaldırmıştır. 5653 Sayılı Yasa 08.09.1956 tarihinde yürürlükten kaldırıldığı halde 5653 Sayılı Yasa hükümlerine göre Orman Genel Müdürlüğünün 17.08.1950 tarihli tamimi ile yürürlüğe konulan ve “Maki Yönetmeliği” ismi verilen düzenleme 24.12.1965 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır. İşte, Daireye gelen dava dosyalarında görülmektedir ki; 17.08.1950 tarihli tamimle yürürlüğe konulan Maki Yönetmeliği dayanak gösterilerek 24.12.1965 tarihine kadar ve yine bu tarihten sonra da 6831 Sayılı Yasanın 1/j maddesine göre çıkartılan Maki Talimatnamesi uyarınca makiye ayırma çalışmaları yapılmıştır. Gerek 08.09.1956 tarihinden önce ve gerekse bu tarihten sonra yapılan çalışmaların hiçbiri ilan edilmemiş olduğu gibi yasa, yönetmelik ve talimatnamede, yapılan çalışmanın yerindeliğinin, hangi makam tarafından incelenip denetleneceği ve onanacağı konularında da hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum, makiye ayırma çalışmalarının Orman İdaresinin bir iç işi olduğu, yapılan işlemin her zaman iptal edilebileceği, ya da yeniden yapılacak bir orman kadastro çalışmasında makiye ayrılan yerlerin orman kadastro sınırı içine alınabileceği, yine kesinleşen orman kadastro sınırı içinde bulunan taşınmaz hakkında yapılan makiye ayırma işleminin orman sınırı ve orman rejimi dışına çıkartma işlemi olmadığı, makiye ayrılmakla birlikte o taşınmazın hukuken orman olmaya ve kesinleşen orman kadastro sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmelidir. Çünkü, “orman niteliğini kaybetme nedeniyle orman rejimi dışına çıkarma” kavramı 1961 Anayasasının 131. Maddesinin, 1970 yılında 1255 Sayılı Yasa ile değiştirilmesinden sonra hukukumuzda yer almış ve Anayasanın bu maddesinin değiştirilmesinden sonra 6831 Sayılı Yasanın 2. maddesi değiştirilerek “bilim ve … bakımından orman niteliğini yitirme” nedeniyle orman rejimi dışına çıkartma işlemi orman kadastro komisyonları tarafından yapılmaya başlanılmış ve kesinleşen orman sınırları içinde iken makiye ayrılan yerler kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalmaya devam ettiği kabul edilerek somut olayda olduğu gibi orman rejimi dışına çıkartılmış, makiye ayırma işlemlerine değer verilmemiştir. 20. Hukuk Dairesinin Y.K.D. Aralık 2001 sayısında yayınlanan 10/05/2001 gün ve 2001/3179-3713 sayılı kararını direnme yoluyla inceleyen ve 20.Hukuk Dairesinin kararında belirtilen ilkeleri aynen ve oybirliği ile benimseyen, Hukuk Genel Kurulunun 03/07/2002 gün ve 2002/20- 558- 588 sayılı kararı ve 20. Hukuk Dairesinin bir çok kararları ile 1. Hukuk Dairesinin 27/06/2000 gün 6766/8652 ve 02/04/2001 gün ve 2670/3847 ve 14/05/2001 gün ve 5062/5949 sayılı kararlarında makiye ayırma çalışmalarının idare tarafından her zaman iptal edilebileceği ve makiye ayrılan yerin halen orman sınırı içinde kalmaya devam ettiği kabul edilmiştir.
… de, Maki Yönetmeliği ve Maki Talimatnamesindeki hükümleri bu şekilde anlayıp yorumlayarak, uygulamalarını da buna göre yürütmüş, yasaya aykırı olarak yapılan bir kısım maki çalışmalarını iptal etmiş, kesinleşen orman sınırları içinde makiye ayırma çalışması yapılmışsa bunun hiç bir yasal yasal değeri bulunmadığını kabul ederek somut olayda olduğu gibi 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması yaptığı yerlerde 2/B

-5-
2006/16850-2007/2163
madde koşullarını taşımayan yerleri orman kadastro paftalarının yenilenmesi (aplikesi) sırasında orman sınırları içinde bırakmış, orman niteliğini yitiren yerleri 6831 Sayılı Yasanın 1744 sayılı yasa ile değişik 2. maddesi yada 2896 ve 3302 sayılı yasa ile değişik 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartmış ya da 6831 Sayılı Yasanın 7. maddesi gereğince çeşitli tarihlerde çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre “maki tefrik komisyonlarınca yapılan belirtme tutanağı ve haritaların yapılacak orman kadastrosuna (tahdidine) hazırlık olmak üzere bulunduğu yerlerden getirtilerek orman kadastrosu (tahdidi) çalışmaları sırasında kadastro komisyonlarınca döküman olarak kullanacağı” ve yine “daha önce makiye ayrılan yerlerin orman olduğunun tesbit edilmesi halinde bu yerlerin yapılacak orman kadastrosu sırasında orman kadastrosu sınırları içine alınacağı” hükümleri gereğince, makiye ayrılan bir kısım yerler, sonradan yapılan orman kadastrosu sırasında orman sınırları içine alarak işlemleri kesinleştirmiştir. Yerleşik Yargıtay kararlarında da, yönetimin bu uygulamaları doğru bulunmuştur.
Çekişmeli parsel 1989 yılında yapılan ve 1991 yılında kesinleşen arazi kadastrosunda vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı gerçek kişiler murisi adına tesbit edilmiş, … Yönetimince açılan kadastro tesbitine itiraz davası vazgeçme nedeniyle, Kadastro Mahkemesinin 20.01.1992 gün ve 1991/693-1052 sayılı kararı ile red edilerek kadastro tesbiti kesinleşmiş, taşınmaz … oğlu … … adına Aile Mezarlığı olarak tapuya tescil edilmiş, Hazine tarafından … köyü 986 sayılı çekişmeli parselin, 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu iddiasıyla, … oğlu … … aleyhine açılan tapu iptal tescil davası, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.12.1997 gün ve 1995/643-1416 sayılı kararı ile red edilmiş, karar ilkin Hazine tarafından temyiz edilmiş, daha sonra yanlış kişiye dava açıldığından, 986 sayılı parselin gerçek maliki … oğlu … … aleyhine … dava açacaklarından söz edilerek temyizden vazgeçilmiş, karar henüz … oğlu … …’a tebliğ edilmemiştir. … Asliye 3 Hukuk Mahkemesinin sözü edilen kararındaki davalı ile somut olaydaki, 986 sayılı parselin maliki 1998 yılında ölen … oğlu … …ın mirasçıları arasında halefiyet ilişkisi olmadığından, somut olay için kesin hüküm oluşturacağından söz edilemez.
Kesinleşmiş orman kadastro haritasının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman orman bilirkişi raporuyla, dava konusu taşınmazın 1942 yılında 3116 Sayılı Yasaya göre yapılan orman tahdidinde, orman sınırları içinde bırakıldığı ve işlemin kesinleştiği; 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya ve yönetmeliğe aykırı olarak kurulan ve yine yasa ve yönetmelik hükümlerine uymadan çalışma yapan maki tefrik komisyonunca, Akdeniz makisi olarak tesbit edildiği, 1976 yılında 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonuna bağlı 4 numaralı ekip tarafından, 1942 orman tahditinin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanın Hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 gün 208 sayılı karar ile iptal edildiği kabul edilerek yeniden yapılan orman kadastrosunda orman sınırları içinde bırakıldığı, 1744 sayılı yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulamasıyla P.II poligon olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkardığı, yapılan itirazlar üzerine, 7 Numaralı Orman Kadastro Komisyonunca, çekişmeli taşınmazın da içinde bulunduğu P.II numaralı poligonun orman niteliğini taşımadığından 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesine göre orman sınırları dışında bırakılmasına karar verdiği, bu çalışmanın da 1977 yılında kesinleştiği, 1988 yılında yapılan aplikasyon ve 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sırasında taşınmazın durumunda bir değişiklik olmadığı saptanmıştır.
1942 tahditi, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarih, 208 sayılı kararla, sadece … İdaresinin dayandığı … Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden iptal edilmiş olup, vakıf tapusu kapsamı dışında kalan tahditi halen hukuki değerini korumaktadır. Çekişmeli parselin orman olarak sınırlandırılmasına ilişkin 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun, 7 numaralı orman kadastro komisyonunca yasal olmayan nedenlerle yok sayılıp, taşınmazın orman sınırları dışında bırakılmasına ilişkin orman kadastro işleminin hiçbir yasal dayanağı olmayıp, bu işleme de değer verilemez. O halde, çekişmeli taşınmazın 1942 orman kadastrosu ile orman olarak sınırlandırıldığı ve halen

-6-
2006/16850-2007/2163

orman sınırları içinde olduğu kabul edilmelidir. Kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeki taşınmazlar için kadastro yoluyla oluşan tapu kaydına hukuken değer verilemez.
H.G.K.’nın 21.02.1990 gün ve 1989/1-700-101 sayılı, 05.05.1999 gün ve 1999/1-302 -258 sayılı ve aynı gün 1999/1-304 -260 ve 30.06.1999 gün ve 1999/1-544-561 Sayılı kararlarında kabul edildiği gibi Hazinenin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiası ile açacağı iptal davaları 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi değildir.
Yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek Hazine davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 22/02/2007 günü oybirliği ile karar verildi.